AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

Şair-Yazar Recep Garip - “Sanat Nedir?” - Özəl

  • + A
  • - A
  • 30-08-2021, 14:37



    SANAT NEDİR
    RECEP GARİP

    www.recepgarip.com


    21. Yüzyılı Milenyum yüzyılı denilmiş olsa da, insan olmanın daha iyi anlaşıldığı bir yüzyıl olacağından kuşku duymuyorum. Düşüncenin sanatla daha çok geliştiği bir yüz yıl olacaktır. Bir başka deyişle; sanat düşünce ile iç içe geçecek birbirine büyük katkılarda bulunacaktır. Öyleyse sanatı düşünceden, düşünceyi sanattan ayırmak pek akılkârı değildir.

    Sanat nedir ve ne işe yarar? Tiyatro - Sinema nedir ne işe yarar? Müzik - Resim - Heykel gibi bedii sanatlar nedir ve ne işe yarar? Şiir, edebiyat, felsefe nedir gibi sorular çoğaltılabilir. Ne kadar çoğaltılırsa çoğaltılsın, bunların her birisi için tek tek cevap verilse bile, genel anlamıyla sanat dediğimizde bütün bunların her birisi için de cevap verilmiş olur. Öyleyse sanat, kişilikler arası bağlantı kurar, değerler arası yolculukları kolaylaştırır. Sanatla iletişim, estetik bir anlam kazanır. Sanat, geçmişle gelecek arasında köprü kurmakla kalmaz, geleceğin gelişim ve değişiminde dile, kelimelere, edebiyata ve tefekküre hükmeder. Sanat dediğimizde, şiir, tiyatro, sinema, müzik, resim, heykel vesaire gibi alanları kastettiğimiz bilinmelidir. Sanatın, zanaatkârlıkla da benzeşim gösterdiği elbette göz ardı edilemez.
    Sanat, sadece dünü bugüne bağlamaz, milletleri, toplumları, uygarlıkları, medeniyetleri birbirine yakınlaştırır. Ortak dilin, anlayışın, ülkünün, inanışların, düşünüşlerin de yakınlaşması anlamına gelir. Ortak dil, tema, anlayış, his bağları sessizce insanın damarlarına yürür sanatla.

    H. T. Lautrec şöyle ifade ediyor; "Resim, en bol bulunabilen, buna karşılık hiç de gerekli olmayan şeylerdendir. Sadece delilerle deha denecek kabiliyettekiler ve bir de benim gibi yapabilecek başka bir işi olmayanlar ressamlığı meslek edinebilir." Bu düşüncenin tamamına katılmak zorunluluğu elbette yoktur. Örneğin ben tamamına katılmıyorum. Genel anlamıyla sanat, insanın keşfe çıktığı bir yolculuktur. Kendinin keşfinden başlayarak yeryüzündeki kayıp bilgilerin, hikmetlerin peşine düşmektir. Sanatın ve sanatkârın ödevi bu keşif yolculuğudur. Dolayısıyla işi olmayanların işi olarak görmek akıllıca değildir. Delilik ile deha arasındaki yakınlığı Lautrec zaten kurmuş, böylelikle de olması gerekeni de söylemiştir.

    Arayış ya da keşif, bireyin kendisinde başlayan bir gerçekliktir. Bu gerçeklik üzerinden sanatkar, ruhunda, kalbinde ve aklında bulunan büyük tefekkürün yolculukları esnasında ortaya koymuş olduğu bulgularla sanatını icra eder. Mescid-i Aksa'nın, El Hamra Sarayı'nın, Kâbe’yi Muazzama'nın, Süleymaniye, Sultanahmet ve Fatih Camii'nin güzelliklerinden temaslar kurarak, bu yapıların mimarlarına, ustalarına, işçilerine hayranlık duymak, elbette bir sanatkâr ve bu yapıları izleyenler için teşekkür ve tefekkür niteliğinde ödevdir. Hakkın ifadesidir-teslimidir. Keşif burada kalmaz, yola devam ederken karşımızda gördüğümüz trafik lambaları bize bir takım anlamlar kazandırır. Rahmetli Babamın evimizin önündeki dut ağacına mayıs aylarında konan Arap bülbüllerinin ötmelerinden aldığı duyguları tarif edilemez. Yine onda uyandırdı mutlu-huzurlu bir şükrü gerektiren sesi, ritim ve duyuşu bir pınardan akan suyun müsikisindeki hissedilen tefekkür gibi tartışılmaz kıymettedir. İstanbul'da Çamlıca'dan güneşin batışının izlenmesinin insana vermiş olduğu hisler, şiirsel tanımlamalar, bir ressamın gözüyle tuvaline düşürdüğü dokular elbetteki keşiflerden bir keşiftir. Ressamların hayranlıkla ruhlarında taşıdıkları bir şölendir. Bunları göz ardı edemeyiz. Demek oluyor ki sanat, hayatımıza anlamlar kazandırıyor ve hayatımızı daha derli toplu olmaya, daha çekici, estetik bakmaya-yaşamaya, tefekkür yolculukları yapmamızın yollarını da kavratmış oluyor.

    Sanat, hayatımızı anlamlı kılmakla kalmaz, ruhumuzu, aklımızı ve gönlümüzü disipline eder. Hayatımızı renklendirir ve anlamlı kılar. Sanat, düşüncenin sınırlarını genişletir. Bakışımızı zenginleştirir. Kişiliklerin tezahürüne kapılar açar. Hangi renk, hangi müzik, hangi şiir kişilikleri ortaya çıkarmaz? Kişinin durumuna, hayata bakışına, hayat anlayışına, ilim ve irfanına göre gördüklerimiz, yaşadıklarımız; yağan yağmur, yağan kar, çıkan fırtına, hemen kapımızda duran ilkbahar bize nasıl anlamlar katar? Demek ki yeryüzünde bu işaretleri bir zenginlik olarak görür ve onların bedii zevklerden bir zevk olduğunu ve sanatın alanını genişlettiğini ifade edebiliriz. Zevklerin, ahenklerin kişilikler üzerinde mutlaka bir yansıması vardır. Zevklerin durumu, kişiliklerimizi yansıttığı apaşikar bir şekilde ortada duruyor. Estetik anlayışımızı büyütüyor vesselam.


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR


    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR