Her seçim gibi olduğu 2023 seçimleri de bizlere çok şey öğretti!
Elbette herkes kendi tarafından bu sürece bakarak farklı fikirler ortaya sürüyor.
Hiç şüphe yok ki, tecrübeye dayanan bakışlar bizim öğrendiklerimizden daha derin sonuçlar görebiliyor.
Yaklaşık 2 aylık seçim sürecinde ‘Türkiye’de seçim nasıl kaybedilir ?’ sorusuna birçok cevap bulduk.
Türkiye’de ‘Bu halka rağmen demokrasi’ diyerek seçim kazanılmaz!
Bizlerin gerçek dertlerini dinlemeyip onları farklı şeylere yönlendirip ikna etmeye çalışmak algı yaratmak seçimi kazandırmaz.
Yıllardır halkımızın nefretini kazanmış eli kanlı bebek katilleri ile masaya oturmak seçim kazandırmaz.
Son 20 yılda gerçekleşen her seçimde görüldüğü üzere sosyal medya ve şişirilmiş anketlerle seçim kazanılmaz.
Üstten bakma ve alaycı bir dil ile seçim kazanılmaz.
‘Ekonomi çöktü’ deyip feryat figan koparıp ‘ekonomimizi çökertmeye uğraşan şer ittifakları ile ortaklık’ yapmak seçim kazandırmaz.
Sahte milliyetçilik kisvesi, Türk ve Türkçülük yadsınarak seçim kazanılmaz.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerini yok sayıp ismini, imzasını ve posterini taşıyarak seçim kazanılmaz.
Suriyelileri bize bulaştıran o dönemin aktörü ile ittifak yapıp ‘sığınmacıları göndereceğim’ demek seçim kazandırmaz.
Hak, hukuk, adalet vaadinde bulunup Eli kanlı katilerini serbest bırakacağım demek seçim kazandırmaz.
Ortada hiçbir sorun yokken Anayasa’nın ilk dört maddesini ve Türklük ifadesiyle ilgili sorunun olmadığını, bilerek bunu bir sorunmuş gibi göstermek seçim kazandırmaz.
Hayali vaatler, ölçüsüz sözler seçim kazanılmaz.
Seçmeni hakir görerek, aşağılayarak, saf sanarak ve hatta seçmene hakaret ederek seçim kazanılmaz.
Yanlış adamla seçim kazanılmaz.
Bu kadim halkı ‘cahil, ahmak, aptal, bilgisiz’ görüp ötekileştirerek seçim kazanılmaz.
Anketörlerin, reklamcıların, oyuncağı olacak düzeyde ucuz işler peşinde koşup kampanya yönetiminin üçüncü sınıf senaryolarında baş aktörlüğe soyunmak seçim kazdırmaz.
Dalavere, kasetle, kumpasla, iftirayla, karalamayla, yıldırmayla, dayatmayla, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeyle, baskıyla, zorbalıkla, ekâbir bir edayla seçim kazanılmaz.
Bugün 30 Mayıs 2023! Türkiye’de ‘özerklik vaadiyle’ seçim kazanılamaz!
Özellikle yargılanıp suçlu bulunan ve terör destekçisi olarak görünenlere ‘özgürlük’ vaat ederek seçim kazanılmaz.
Batı medyasının ve başkentlerinin kuklası olarak seçim kazanılmaz.
‘Yandaş terör örgütü YPG kendini savunuyor’, ‘HDP’nin pkk ile ilişkisini sağır sultan bilirken senin bilemiyorum demen seçim kazandırmaz.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sözlerini iyice dinlemeden, anlamadan, uygulamadan seçim kazanılmaz.
Tek hedef ‘Erdoğan’ı devirmek’ teziyle seçim kazanılmaz.
Peki, bunca kazanılmaz çıkarımın ardından seçim nasıl kazanılır?
Türkiye’de seçim birilerine bir takım koltuklar vaat etmekle değil. Bu ülkeye kayıtsız ve şartsız sadakatle kazanılır.
Ülkemizde her zaman vatandaşın yanında olarak onlarla bütünleşerek kazanılır.
Vatandaşla iç içe olacak ve onları dinleyerek seçim kazanılır.
Değişim vaadiyle değil değişerek, gelişerek seçim kazanılır. Bir başka deyişle yıllardır kaybeden lider değişimini gerçekleştiremeyenlerin değişimden bahsetmesi halkın nezdinde ikna edici görülmez.
Kuzey Irak’tan başlayıp Suriye boyunca Akdeniz’e bir çıbanbaşı gibi uzanan terör devletlerine karşı durmak seçim kazandırır.
Mavi Vatan’da egemenlik haklarını savunmak seçim kazandırır.
Orta Doğu’da, Balkanlar’da, Kafkasya’da, Orta ve Uzak Asya’da, Afrika’da ve nerede bir mazlum hak varsa onların yanında olmak seçim kazandırır.
Artık Avrupa Birliği (AB) yolu değil Kızılelma Büyük Turan yolu seçim kazandırır.
Kıbrıs Türkünün bağımsızlığını savunmak Ve Türk Soydaşlarımızı özgürleştirmek seçim kazandırır.
Öyle Soğan, Patates söylemleri ile değil Hava’da Kızıl Elma, Hür jet, SİHA ve İHA, İmece Uydusu, Deniz’de TGC Anadolu Kara’da TOGG Yusufeli Barajı, Ak kuyu Nükleer Santrali, petrol ve doğal gaz araması yapmak seçim kazandırır.
Fitne, Fesat, Korku, Kasetle, Kumpasla değil özgüven inşasıyla seçim kazanılır.
Haydi, gidelim demekle değil ‘Allahu Ekber’ demekle seçim kazanılır!
Yalnızca ülke sınırları içerindeki değil dışarıdaki takozlarında bunları öğrenmesi ve kabul etmesi gerekiyor.
Batı Ülkelerinin, kendi menfaatlerine dayalı politik ve ekonomik baskılarla Türkiye’yi kendine bağımlı kılma çabası nihayete ermeli.
Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere dünyanın sömürge ülkelerinin Türkiye’yi bir sömürge adası veya bir pazar görme yaklaşımını terk etmesi gerekiyor.
Türkiye’nin güçlenmesi, Dünya devleri arasına girmesine rıza göstermeliler.
Günümüz Türkiye’si, Avrupa için de güvenlik ve huzurun kapısıdır.
Bu kapı yıkılırsa Paris karışır! Berlin’de yeniden duvarlar örülür! Londra yiyecek pasta bulamaz!
AB, Türkiye’de kendine göre dayatmalarından vazgeçip Türkiye’de halkın tercihini kabul etmelidir.
İktidar için de artık Kenelerden Kurtulma vaktidir...
Sırtındaki gereksiz yüklerden ve AK Parti ismi altında kendi adına nemalananlardan ve Türk demokrasi’ sini uluslararası kamuoyunda anlaşılır bir seviyeye yükseltme vaktidir.
Gönülleri girmeyi sadece sandıkla sınırlamama ve her daim hoş görüyle herkesi kapsayan bir kimliğe erişme vaktidir.
Baskıdan, Korku zincirlerden kurtulma, dünyadan hak ettiğini alma vaktidir.
Hakan Dikmen