AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

ASİAD Başqanı Yücel Yalçınkaya - “ Siyasətin Dili Demokratiyanın Dili Olmalıdır” - ÖZƏL

  • + A
  • - A
  • 18-01-2022, 01:07

    ASİAD Başqanı Yücel Yalçınkaya - “ Siyasətin Dili Demokratiyanın Dili Olmalıdır” - ÖZƏL

    Yücel Yalçınkaya
    (ASİAD Genel Başkanı)

    Türk demokrasisinin köklü bir siyasi parti geleneği var demektir. Ne var ki, siyasi partilerin yapısı, kurumsallaşma düzeyleri ve işleyiş mekanizmaları demokrasilere yakışmayan ölçüde demokratik ve özgürlükçü ilkelerden uzak kaldıklarından ülkemiz demokratikleşmeden bir arpa boyu yol kat edememiştir. Köklü bir siyasi parti kültürümüz olsa da toplumumuzda demokrasi kültürü yeterince oluşmamıştır. Hangi siyasi düşünceye sahip olursak olalım ayrıştırıcı, keskin dilin kimseye faydası olmayacağını rahatça söyleyebiliriz. Ayrıştırıcı dil önce sahibine sonra topluma zarar veriyor.


    Türk demokrasisinin köklü bir siyasi parti geleneği vardır. Ne var ki, siyasi partilerin yapısı, kurumsallaşma düzeyleri ve işleyiş mekanizmaları demokrasilere yakışmayan ölçüde demokratik ve özgürlükçü ilkelerden uzak kaldıklarından ülkemiz demokratikleşmeden bir arpa boyu yol kat edememiştir. Köklü bir siyasi parti kültürümüz olsa da toplumumuzda demokrasi kültürü yeterince oluşmamıştır. Hangi siyasi düşünceye sahip olursak olalım ayrıştırıcı, keskin dilin kimseye faydası olmayacağını rahatça söyleyebiliriz. Ayrıştırıcı dil önce sahibine sonra topluma zarar veriyor.

    Dün ve bugünler de siyasi parti liderlerinin kullandıkları çatışmacı ve ayrıştırıcı dil topluma ağır bedeller ödetmektedir. Ülkemizin demokratik, sosyal, siyasal, ekonomik yapısı ve tüm kurumları yara almıştır. Ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, bölücü söylemleri toplumumuz hiç inandırıcı bulmamaktadır, milletimiz hangi siyasi görüşten olursa olsun birlik beraberliğinden taviz vermemiştir. Bu da Türk Milletinin feraset ve sağduyusundan kaynaklanmaktadır.

    Oysa siyaset İnsanlara dokunabilme sanatıdır, menfaatsiz, samimiyetle sımsıkı sarıp sarmaktır, gönüllere, yüreklere ulaşabilmektir. Siyaset asla çıkar ve dahi menfaat için yapılmamalıdır. Siyasette çıkar ve fırsatçılara asla fırsat verilmemelidir. Bu nedenle siyaset yetkisi, beşeri sermayesi yüksek, liyakat sahibi kişilere teslim edilmelidir.

    Gelişmiş toplumlarda siyaset deyince; Herkes fikrini, siyasetini ortaya söylüyor, etraflıca anlatıyor, karşı tarafı dinliyor, üstelik kabul edilmesini de beklemiyor. İşte bizim de bu çizgiyi yakalamamamız, kendimizi bu yönde geliştirmemiz, fikirlere saygı duymayı öğrenmemiz, dinlemeyi bilmemiz lazım diye düşünüyorum. Ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, bölücü söylemler olsada, halk geçmiş tecrübelerden yola çıkarak bu söylemleri hiç inandırıcı bulmamıştır. Toplum olarak hangi siyasi görüşten olursa olsun birlik beraberliğinden taviz vermiyor, tahriklere kapılmıyor, el ele tutuşup, omuz omuza yürüyebiliyor.

    Hiçbir siyasetçinin olumsuz sözleri, tutum ve davranışları kendisiyle sınırlı kalmamakta, hatta bir domino etkisi yaratarak toplumsal barış, huzur ve bütünüyle “sosyal sağlık” yer yer tehlikeye düşmektedir. Siyasetçinin dili yerinde kullanması, “toplumun sosyal sağlığı” açısından da büyük önem taşımaktadır. Politikada “tartışmaya evet”, ama siyasi terbiye ve nezaket sınırlarını aşan,

    Siyasette kutuplaştırma, ayrıştırma, aşağılayıcı söz ve davranışlar kimseye bir yarar getirmez. Aksine bu ülkedeki toplumsal yaşama ve barışa zarar verir. Toplumda kutuplaştırıcı, ötekileştiren söylemler değil, saygı ve sevgi dili hakim olmalıdır. Ülkemizin şimdi buna ihtiyacı vardır.

    Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir Barış Peygamberi idi. Evrensel barışın ve hoşgörünün hikmetini şu kelimelerle anlatmıştı bizlere: “Erdemin en büyüğü, seninle ilişkilerini kesene iyilik etmen, senden esirgeyene vermen, sana kötülük edeni bağışlayıp dost elini uzatmandır.”
    (thabergazetesi.com)


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR


    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR