Qazaxıstanın Ankaradakı səfiri Abzal Saparbekuly Qazaxıstanda baş verən son hadisələrlə bağlı cari hadisələri və Qazaxıstanın Türk Dövlətləri Təşkilatındakı mövqeyini dəyərləndirib. Qazaxıstanda keçirilən etiraz aksiyalarının terror aktına çevrildiyini vurğulayan Abzal Saparbekuly eyni vaxtda dövlət qurumlarına və strateji nöqtələrə terror aktlarının olduğunu bildirib. Bundan əlavə, Abzal Saparbekuly Qazaxıstanın BMT üzvü kimi beynəlxalq hüquq əsasında bütün siyasi həll yollarına hər zaman açıq olduğunu və dəstəklədiyini bildirərək, “Qazaxıstanın Şimali Kipr Türk Cümhuriyyətini tanıması gündəmdə deyil”, deyə qeyd deyib.
Kazakistan’da barışçıl olarak başlayan protestoların, Kazakistan tarafından yapılan açıklamalarda protestoların terör eylemlerine dönüşmesindeki kırılma noktası ne oldu?
Protestoların terör eylemlerine dönüşmesindeki kırılma noktası barışçıl göstericilerin arasına provokatör ve teröristlerin karışması ve şiddet olaylarının patlak vermesi oldu. Özellikle başta Almatı şehri olmak üzere toplamda 9 ildeki şiddet eylemleridir. Durum öyle hale geldi ki, iki güvenlik gücü temsilcisinin kafası kesildi. Bu hareketi barışçıl gösteriye çıkanlar yapmaz, bunu sadece zalim teröristler yapar. Ayrıca, devlet kurumları ve stratejik noktalara yapılan eş zamanlı saldırılar planlı ve profosyonel kurgunun yani saldırıların tek merkezden yöneltidiğinin delilidir.
Onlar belediye binası, polis ofisi, televizyon kanalları ve havalimanı gibi devlet kurumlarını ve stratejik öneme sahip binaları ele geçirmekteydiler. İnternet ve mobil bağlantının olmadığı ortamda kendi aralarında telsiz iletişimleri mevcuttu. Bu barışçıl eylem değil, ellerinde silahlı bulunan grupların devlete karşı darbe teşebbüsüdür.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Tokayev’in Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü 4.maddesi gereğince 2500-3000 civarında KGAÖ Barışı Koruma Gücü’nü ülkeye davet etmesi başta Türkiye, ABD ve AB olmak üzere, uluslararası kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Kazakistan Devleti’nin askeri ve güvenlik kapasitesi, silah ve teçhizatların yeterliliği göz önüne alındığında oldukça güçlü bir ülke olarak görülmektedir. KGAÖ güçlerinin protestoların bastırılmasında oynadığı rolün yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu olaylar aslında devleti ele geçirmek isteyen hain grupların büyük bir komplosudur. Bunu bir darbe girişimi olarak değerlendirebiliriz. Kazakistan’ın güvenlik güçlerinden işbirlikçilerin olması büyük bir olasılıktır. Şimdilik soruşturmalar devam ediyor. İstihbarattan sorumlu Ulusal Güvenlik Komitesi Başkanı görevinden alındı ve ihanet suçuyla tutuklandı. Soruşturma sonucunda daha net bilgiler elde edeceğiz.
Ancak sizin sorunuza cevap olarak şunu söyleyebiliriz ki; KGAÖ Ortak Barış Gücü hem teröristlere hem de onların içerisindeki işbirlikçilerine şok etkisi yaptı. Onların arasında çözülme başladı. Bu da ülkenin anayasal düzenine sadık güçlerin üstünlük elde etmelerine olanak sağladı. Ülkenin diğer şehirlerindeki özel güçlerin başta Almatı gibi kritik şehirlere intikal etmesine olanak sağladı.
Kazakistan, Orta Asya’da bulunan stratejik konumu, kuruluşundan bu yana izlediği denge siyaseti ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulumu sürecinde izlediği aktif rol ve yapıcı politikalarıyla Orta Asya Türk Devletleri arasında oldukça istikrarlı bir devlet olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşanan son gelişmeler ışığında, barışçıl olarak başlayan protestoların, örgütlü olarak amacından saptırılması ve beraberinde gelinen süreç, uluslararası basında ve bazı politika yapıcı araştırma merkezleri tarafından bu protestoların diğer Türk Devletleri’ne sıçraması ve bir ‘Türk Baharı’ sürecini başlatacağı endişesiyle yer bulmuştur. Bu düşüncelere katılıyor musunuz? Bu konudaki fikriniz nedir?
Hayır katılmıyorum. Öncelikle bu bir “Bahar” değil, tam anlamıyla silahla Anayasal düzeni ele geçirme eylemidir. Almatı şehri yağmalanmış, talan edilmiştir. Hayatı kaybeden askerler ve siviller bulunmaktadır. Böyle bir “Bahar” olamaz. Aslında bu olaylardan biz ister Batı olsun, ister Doğu, ülkemizi iyi bilen, sağlıklı analiz yapabilen uzmanların olmadığını gördük. Kardeş ülke olarak tanımladığımız Türkiye’de bir Kazakistan’ı ve genel olarak Orta Asya bölgesini bilen uzman çok azdır. Dolayısıyla yapılan analizleri kalıplaşmış uluslararası beklentilerin bir yansıması olarak bakmak gerekir.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev’in açıkladığı ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın da destek açıklaması yaptığı reform hamlesinin Kazakistan’a ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın geleceğine ne gibi katkıları olacaktır?
Cumhurbaşkanı Sayın Tokayev Meclis’te yaptığı konuşmasında daha adil ve daha halkçı ekonomik ve sosyal modelin genel çerçevesini çizdi. Buradaki temel nokta şudur ki bu zamana kadar ülke ekonomisinin gelişimi halka yansımamaktaydı. Ülkenin zenginliğinden küçük oligarşi zümresi yararlanmaktaydı. Oligopol olarak tanımlanan bu ekonomik düzende büyük şirketler tekel kurar ve adil rekabetin ve orta ve küçük girişimcilerin önünü tıkar.
Bundan sonraki süreçte yeni modele göre, Kazakistan halka sorumluluğunun farkında olan girişimcilerin adil rekabet ettiği ve böylece halkın refahının arttığı çok daha güçlü bir ülkeye dönüşecek. Ekonomisi güçlü, sosyal devlet kimliği kuvvetli Kazakistan da Türk Dünyası’nın güçlü olmasına katkı sağlayacaktır.
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı’nda (TÜRKSOY) gözlemci üye olan KKTC’nin gelecekte Türk Devletleri Teşkilatına katılması bekleniyor. KKTC’nin uluslararası alanda devlet olarak tanınmasına yönelik faaliyetler yürütülüyor. Kazakistan, KKTC’yi tanıma noktasında hangi aşamadadır ve KKTC’yi bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanıyacak mıdır?
Kazakistan, BM üyesi olarak uluslararası hukuk zeminindeki tüm siyasi çözümlere her zamana açıktır ve desteklemektedir. Kazakistan’ın KKTC’yi tanıması gündemde değildir. Ancak Kazakistan vatandaşları Kuzey Kıbrıs’ta tatil yapar, gayrimenkul satın alır. Kazak gençleri de KKTC üniversitelerinde eğitim alır ve onların diplomalarıyla ilgili henüz hiçbir sorunla karşılaşmadık.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulmasıyla Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin hat safhaya ulaştığını görmekteyiz. Türkiye-Kazakistan ikili ilişkilerinin geleceği hakkında neler söylemek istersiniz?
Türkiye bizim için stratejik ortaktır. Bu ortaklık konjonktürel değil, yapısaldır. İki ülkenin kültürel kimlikleri, ekonomik yapılar ve bulundukları jeopolitik ortam Kazakistan-Türkiye ilişkilerini güçlendirmektedir. Özellikle, ulusal kimlik konusunda Kazakistan kendisini Türk Dünyasının baba ocağı ve tüm Türklerin Ata yurdu olarak görür. Kazakistan’ın Büyük Bozkırları ve ülke sınırlarında bulunan Türkistan şehri ve şehirdeki Ahmet Yesevi türbesi tüm Türk Dünyasının ortak değerleridir.
Doğu-batı istikametinde gelişmekte olan ulaştırma ve ticaret hatları da iki ülkeyi birbirine muhtaç kılmaktadır. Dolayısıyla, iki ülkenin ilişkileri önümüzdeki süreçte de gelişmeye devam edecek diye düşünüyorum.