Politoloq İbrahim Nabil Ba Matraf
Rusiya-Ukrayna müharibəsi dövrümüzün ən bariz böhranıdır. O qədər ki, Soyuq Müharibə dövründən bəri yenidən üçüncü dünya müharibəsinə yaxınlaşırıq və bunun bir çox sahələrə, xüsusilə də iqtisadiyyata təsirləri var. Bu təsirlərin başlanğıcında dövlətlərin proses zamanı qarşılaşdıqları astronomik inflyasiya rəqəmləri milli iqtisadiyyatları sarsıtdı. Siyasi tərəfdən, müharibədən sonra Braziliya, Rusiya, Hindistan, Çin və Cənubi Afrika Respublikası ölkələrinin artan əhəmiyyəti ilə yeni ittifaqlar görürük. Bu vəziyyətlə yanaşı, İran və Əlcəzair başda olmaqla bir çox neft hasil edən ölkələrin yeni ittifaqlar axtarışında olması da diqqətdən kənarda qalmır.
Rusiya-Ukrayna müharibəsinə verə biləcəyimiz başqa ad varsa, o da, “Amerikan hegemonluğunu qırmaq üçün savaş” olacaqdır.
Rusiya rəsmiləri ABŞ-ın nəzarətində olan birqütblü sistemdən qurtulmaq üçün bu müharibənin əhəmiyyətinə dəfələrlə diqqət çəkiblər.
ABŞ-ın dünyada hegemonluğunu gücləndirmək üçün ən vacib vasitələrdən biri iqtisadiyyatdır. Ölçüsü və böyük şirkətləri ilə ABŞ iqtisadiyyatı birqütblü sistemin davamlılığı üçün mühüm alət kimi qiymətləndirilir.
İqtisadi sahədə Dollar dünyanın ilk valyutası olduğu üçün çox mühüm rol oynayır.
Dollar dünyanın əksər ixrac və idxalında istifadə olunan valyutadır.
2008-ci il maliyyə böhranı, ABŞ iqtisadiyyatına və dollara ağır zərbə vurmasına baxmayaraq, dollar özünü bərpa edərək ötən əsrin ən güclü valyutası mövqeyini qoruyub saxlaya bildi.
Doların haiz olduğu bu durum, ABD'nin en önde gelen rakiplerinin (Çin ve Rusya) doların hegemonyasından ve sahip oldukları ekonomileri üzerindeki doğrudan etkilerinden kurtulmaya çalışmalarının nedenini oluşturmaktadır.
Rusya ile Çin’in sahip oldukları farklı yetenekler ve ABD’nin ekonomik hegemonyasına dolar yoluyla karşı koymadaki farklı politikalarına rağmen kesin olan şudur ki, doların yerini almak ya da doların küresel ekonomideki etkisini azaltmaya yönelik mücadele, Rusya ve Çin için geri döndürülemez bir karar olacaktır. Bu kararın sadece Rusya ve Çin'de değil, tüm dünya ekonomilerinde çok büyük etki yaratacağına ise şüphe yoktur. Ancak ekonomik çatışmalardan, doların farklı bir para birimiyle değiştirilmesi ile bunun gerçekleşme olasılığının beraberinde bunun küresel ekonomi üzerindeki etkisine değinmeden önce önemli bir soru soralım: Dolar neden ekonominin küresel para birimi? Ve neden dünyadaki baskın para birimi? Bu soruya vereceğimiz yanıt, şu anda bildiğimiz ekonominin şeklini değiştirebilecek bu şiddetli ekonomik mücadelenin tarihsel arka planını anlamamıza yardımcı olacaktır.
1- ABD'nin ekonomik hakimiyetinin tarihi: Dolar, küresel ekonomide ilk hükümdar nasıl oldu?
Bir para birimi olarak doların tarihine bakarken, Doların kağıt para olarak ilk kez 1862'de ortaya çıktığını görmekteyiz. Bunun nedeni, Kuzey Amerika hükümetinin savaş masraflarını karşılamak için daha fazla para basmasından kaynaklanmaktadır. Doların ortaya çıktığı ilk dönemlerde altınla kaplı değildi. Ancak 1879 enflasyonu ve ABD dolarının değerinin büyük bir bölümünü kaybetmesi nedeniyle altına endeksli hale getirildi. İnsanlar istedikleri zaman ABD dolarını altınla değiştirebilecek hale geldikçe, bu enflasyonu düşürdü ve ekonomiyi canlandırdı.
Ancak, doların değerindeki ana dönüm noktası 1944'te yaşandı. İşte o zaman, 2. Dünya Savaşından galip çıkan Amerika, Bretton Woods anlaşması aracılığıyla dolara dayalı yeni bir küresel ve ekonomik sistem yaratmaya karar verdi. Bu anlaşmaya dünyanın dört bir yanından 44 ülke katıldı ve küresel ticareti düzenleyen çok sayıda uluslararası anlaşma imzalandı. Konferansın en önemli çıktısı, ABD dolarının diğer ülke para birimlerinin fiyatının belirlenmesinde ana referans olarak belirlenmesiydi. Bu anlaşma sonucunda Uluslararası Para Fonu kuruldu. Anlaşma, ABD dolarının dünyadaki ekonomik işlemler üzerindeki hakimiyetini pekiştirmişti. Çünkü bu 44 ülke, uluslararası para birimlerinin değerini belirlemek için ABD dolarına atıfta bulundu ve bu da doları üst noktalara, hakim pozisyona taşıdı.
Amerika Birleşik Devletleri, 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra dünyadaki altının %75'ine tek başına sahipti ve ABD doları dünyada altına dayalı tek para birimiydi. (Geri kalan ülkeler enflasyon nedeniyle para birimlerini altına endekslemekten vazgeçtiler.) Bu ülkelerin büyük bir kısmı ise artık doları, döviz rezervi olarak kullanıyor. Ancak, 1956 - 1975 arasındaki Vietnam Savaşı nedeniyle Amerika’nın savaşın masraflarını karşılamak için daha fazla dolar basması gerekiyordu. Ama basılan dolar miktarı Amerika'nın sahip olduğu altından fazlaydı. Böylece Amerika Birleşik Devletleri izin verilen maksimum dolar miktarını aştı ve hiçbir ülkenin bilgisi olmadan altına endeksli olmayan dolar bastı.
Ancak en büyük kriz, 1971'de Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle'ün, buna izin veren Bretton Woods anlaşması uyarınca Fransız Merkez Bankası'nın elindeki ABD dolarının altına çevrilmesini talep etmesiyle yaşandı. Ne var ki, Amerika, Fransızların talebini karşılayamadı. Bu, ABD Başkanı Richard Nixon'u 1973'te, daha sonra Nixon Shock olarak bilinen ABD dolarını altına çevirme taahhüdünü iptal eden bir bildiri yayınlamaya sevk etti. 1971'de Nixon'un şoka rağmen Amerika, tüm risklerine rağmen tüm dünyayı dolar üzerinden ticaret yapmaya ikna etmeyi başardı. Ülkelerin döviz rezervi yatırımlarının %60'ını dolar oluşturmaktadır.
ABD dolarının küresel ticaretteki hakimiyetine rağmen, özellikle 2008 mali krizinden bu yana uyarılarda bulunan birçok uzman bulumaktadır. ABD Hazinesinin eski bir yetkilisi olan John Smith, "Uluslararası ekonomide ABD dolarının sonu, yaklaşık 2008'den beri her yıl duyuluyor" diyor. Konuyla ilgili tartışma nihayet Ukrayna savaşı ve ABD ile Batılı ülkelerin Rusya'ya uyguladığı ağır yaptırımlarla yeniden gündeme geldi. Ancak John Smith, Çin rekabetine ve Rus savaşına rağmen doların gücünü korumaya devam edeceğini savunuyor. Dolar, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle güçlendi. Dünyanın dört bir yanındaki birçok yatırımcı, Avrupa ve para birimleri artık güvenli bulmadığı için Amerika Birleşik Devletleri'nin güvenli bir finansal cennet olduğunu düşünüyor. Dolar, yılın başında 0,94 avro karşısında bir dolardan, geçen Ekim ayında 1,05 avroya yükseldi. Şu anda, dolar hala dünyadaki döviz rezervlerinin %41'ini oluşturuyor. Aynı zamanda küresel ödeme para birimlerinin %60'ını temsil ediyor. Dolar ayrıca, uluslararası borcun yüzde 60'lık, uluslararası kredi ödemelerinin ise %52’lik payına sahip.
2- Amerika ve ekonomik yaptırımlar silahı: Sihir sihirbazın aleyhine mi döndü?
Ekonomik yaptırım silahı ABD yönetiminin elindeki yeni bir silah değil, Amerika bu silahı daha önce Küba ve İran'a karşı kullanmıştı. Nitekim, 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesinden sonra Rusya ekonomik yaptırımlara maruz kalmıştır. Rusya'ya uygulanan yaptırımların gücünü; ticaret, finansal işlemler ve merkez bankası rezervleri için en çok kullanılan para birimi olan ABD dolarının hakimiyeti oluşturmaktadır.
Rusya'ya yönelik Avrupa-Amerikan yaptırımları, 2014 yaptırımlarına kıyasla çok geniş ve ağır olsa da uzmanlar, ABD'nin Rusya'ya yönelik yaptırımlarına ilişkin değerlendirmelerinde ikiye ayrılıyor. Bazıları Rusya'nın ABD yaptırımlarıyla baş edebildiğini öne sürerken, ruble, yaptırımların açıklanmasını takip eden günlerde kaybettiği kazanımların çoğunu geri aldı. Bu, bazı Rus yetkililerin ekonomik yaptırımların başarısız olduğunu açıklamasına neden oldu. Rusya'nın yaptırımlarla başa çıkmadaki bu başarısı, Rus hükümetinin Rus rublesi ve diğer para birimlerinin kullanımını artırması karşılığında uluslararası işlemlerinde doların kullanımını sınırlamak için bir dizi adım atmasının sonucuydu. Bu adımların en önemlilerinden biri, Rus “Gazprom” grubunun 6 Eylül 2022'de Çin'in Rus doğalgaz sevkiyatlarını dolar yerine ruble ve yuan olarak ödemeye başlayacağını açıklamasıydı. Rusya'nın ekonomik olarak toparlanmasına yardımcı olan şey, Güney Afrika, Brezilya ve Meksika gibi diğer bazı ülkelerin tarafsızlığıdır. Bazı Asya ülkeleri de yaptırımlara rağmen Rusya ile ticari ilişkilerini sürdürmesi nedeniyle Rusya'nın izolasyonunun kırılmasında rol oynadılar. Bu ülkelerin en önemlileri arasında Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve Endonezya yer almaktadır.
Yaptırımların temel amacı Rusya'yı dize getirmek olsa da, bazı fabrikaların kapanması ve kışın ısınma için önemli olan doğalgaz fiyatlarının yükselmesi özellikle Avrupa'yı olumsuz etkiledi. ABD'nin Rusya'ya yönelik yaptırımlarının başarısız olmasının en önemli nedenlerinden biri Rusya'yı hafife almaktır. Batılı ülkeler yaptırımların İran, Venezuela ve Küba'da olduğu gibi Rus ekonomisini felç edebileceğine inanıyorlardı. Ancak Rusya, ekonomik ve siyasi önemi nedeniyle yaptırımları atlatmayı ve Rus rublesi dengesini korumayı başardı. Ancak Avrupa Birliği ülkelerinin almış oldukları yaptırım kararlarının, Rus ekonomisini kısmen de olsa zorladığını söylemek mümkündür.
Bazı uzmanların bir diğer görüşü ise, yaptırımların yakın gelecekte Rus ekonomisinin çökmesine yol açmasa bile uzun vadede büyük ekonomik zararlara yol açacağıdır.. Şeffaflık eksikliği nedeniyle Rusya’nın açıkladığı verilere güvenilemeyeceği ise göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak bu alandaki uzmanların işaret ettiği en önemli nokta, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından uyguladığı benzeri görülmemiş mali yaptırımların, ABD dolarının hakimiyetini giderek zayıflatma ve daha dağınık bir uluslararası para sistemine yol açma tehdidi oluşturduğudur. Bu, bazı ülkelerin yaptırımlar ve tecrit açısından Rusya'nın başına gelenlerin başlarına geleceği korkusundan kaynaklanıyor. Bazı uzmanlar, savaşın küresel ekonomide köklü bir değişimin başlangıcı olacağından korkuyor. Doların hakimiyetine karşı atılan adımlarda yalnızca Rusya'nın rol aldığını söylemek mümkün değildir. Rus işgalinin bir sonucu, Çinli yetkililerin önemli hazırlıklar yaptığı bir alan olan dijital para birimlerinin artan kullanımı olabilir.
Başta ruble olmak üzere yerel para birimlerinin ülkeler arasındaki bazı ticari faaliyetlerde yaygınlaşmasıyla birlikte Çin hükümetinin desteğiyle dijital yuanın ortaya çıkışı bizi meraklandırıyor. Peki, küresel ekonomik sistemde gerçekten sonuç verecek değişikliklerle karşı karşıya mıyız? Bu soruyu yanıtlamadan önce, ABD hegemonyasına direnmek için Rusya ve Çin'in aldığı en önemli önlemleri inceleyelim.
3- ABD hegemonyasına karşı Rusya-Çin ittifakı: Küresel ekonomik sistem değişecek mi?
Hiç şüphe yok ki Rusya ve Çin, özellikle ekonomik açıdan çok önemli müttefiktirler. Her iki ülke de farklı yöntemlere rağmen ABD'nin ekonomik alandaki hegemonyasını bitirmeye çalışmaktadır. Her iki ülkenin izlediği farklı yöntemleri nedeniyle, her ülkeyi ayrı ayrı ele alacağız.
A) Rusya, ABD-Batı yaptırımlarına direniyor
Rusya'nın ABD hegemonyasına karşı kullandığı en önemli silahlardan biri de doğalgaz ve petroldür. Putin, düşman ülkelere doğalgaz satışının Rus rublesi üzerinden yapılacağını açıkladı. Tabii bu karar, enerji piyasasındaki doların hakimiyetini kırma çerçevesinde geliyor. Şüphesiz ki Çin, Rusya ile önemli bir ticaret ortağı olmasının yanı sıra yakın ekonomik ilişkilere sahiptir. Aslında Pekin, enerji alanda Rusya'nın kurtarıcısı olmuştur. Rusya'nın Çin'e yaptığı ihracatta doların payı, 2013'ten bu yana yaklaşık yüzde 40'a düştü. Rusya'nın ticari ödemelerinde dolar ve euronun payı hakkında kesin bilgi bulunmamakla birlikte, Bloomberg uzmanları bu rakamı yüzde 80 olarak tahmin ediyor. Teorik olarak iki ülkenin almış olduğu kararların, ekonomileri için iyi bir sonuç ortaya koyduğunu söylemek mümkündür.
Rusya'nın doların hegemonyasını kırmaya yönelik bu hamleleri son Ukrayna savaşından ziyade 2014'te Kırım'ın ilhakı ile başladı. Moskova, parasal egemenliğini korumak ve ABD ile Avrupa yaptırımlarının ekonomisi üzerindeki risklerini özellikle de ABD'ye erişim kabiliyetini sınırlayan riskleri azaltmak açısından küresel finansal sistemde dolara olan aşırı bağımlılığını azaltmanın son derece önemli olduğunun farkındadır.
Rus ekonomisinde ABD dolarına olan bağımlılığı azaltmak için Rusya'nın çabaları üç ana unsura dayanmaktadır:
1- Doların Rus para rezervindeki payının düşürülmesi ve bunun yerine yuan ve euro kullanılması. Bu nedenle Rusya Merkez Bankası, 2013 ile 2020 yılları arasında dolar rezervlerinin hacmini yarıdan fazla azalttı.
2- Rusya'nın dost ülkelerle ticaretinde doların payının düşürülmesi. Bu, Moskova'yı ikili ticarette yerel para birimlerinin kullanımına öncelik vermek için diğer bazı hükümetlerle çeşitli anlaşmalar yapmaya sevk etti.
3- Moskova'nın Batı ve Amerika'nın bankacılık altyapısına olan bağımlılığının azaltılması. Rusya, "MIR" adında yeni bir yerel elektronik ödeme sistemi kurmuş ve son yıllarda küresel "Swift" sistemine alternatif olarak "SPFS" adı verilen bankalar arasında bir mesaj alışverişi sistemi başlatmıştır.
Rusya'nın bu hamlelerinin en önemli sonucu, Rusya ticaretinde doların payının 2018'de %67'den 2020'de %56'ya düşmesi ve euronun payının da %17'den %27'ye çıkması oldu. Ruble aynı dönemde %13,6'dan %14,7'ye yükseldi. Ayrıca Rusya, Avrasya Ekonomik Birliği ile olan ticari ilişkilerinde 2013'te %54 olan rublenin payını 2019'da %70'e çıkardı. ABD ve Avrupa'nın Rusya'ya yönelik yaptırımlarına rağmen Ermenistan, İran ve Türkiye gibi ülkeler ilişkileri güçlendirmek ve yaptırımlardan kurtulmak için Rusya ile ticarette Rus rublesi kullandılar.
Rusya'nın bu hamlelerinin sebeplerini şöyle özetleyebiliriz:
1- Yerel para biriminin değerinin desteklenmesi: 23 Şubat 2022'de bir dolar yaklaşık 80 Rus rublesi iken, Ukrayna savaşının başlangıcından Mart başına kadar ABD doları karşısında değerinin yaklaşık %70'ini kaybetti. 7 Mart'a kadar ise bir dolar 139 ruble ile düşük seviyelere inmiştir. Ancak ruble bu yıl dünyanın en iyi performans gösteren para birimi olmayı başardığı ve savaş öncesine göre daha iyi seviyeler kaydederek dolar başına yaklaşık 60,55 rubleye ulaştığı için durum düşüşe devam etmedi.
Ukrayna savaşının başladığı dönemde ruble kurundaki düşüş, Batılı ülkelerin Moskova'ya uyguladığı yaptırımlardan kaynaklanıyor. Bunların en başında Rusya Merkez Bankası'nın Avrupa Birliği ve ABD'deki varlıklarının dondurulması ve bazı Rus bankalarının küresel "Swift" sisteminden izolasyonu geliyor. Bununla birlikte, Rus yetkililer kısa süre sonra para birimlerini desteklemek için, gazı ruble olarak satma ve rubleyi altına sabitleme kararı gibi kapsamlı adımlar attı. Bunda amaç, Rusya'nın küresel finansal sistemi etkileme yeteneğine sahip büyük bir güç olarak konumunu teyit etmekti.
2- Batı yaptırımlarıyla yüzleşmek: ABD, Rusya'nın Ukrayna topraklarındaki askeri operasyonlarına karşılık olarak doları silah olarak kullandı (Dollar Weaponizing). Bu, Moskova'nın yabancı para birimlerine, özellikle de dolara erişim kabiliyetini baltalamayı amaçlayan bir ekonomik yaptırımlar paketi uygulayarak yapılıyor. Bu, Putin'i Batı yaptırımlarına karşı koymak ve Rus ekonomisi üzerindeki etkilerini azaltmak için çözümler ve araçlar aramaya sevk etti. Bu bağlamda, rublenin uluslararasılaşması, Rus liderliğinin bu yaptırımları aşmak ve olumsuz yansımalarını hafifletmek için kullanabileceği araçlardan biri olarak görülüyor.
Bununla birlikte, Rus ekonomisinin muzdarip olduğu bazı sorunlar bulunmaktadır. Bunlar;
1- Rublenin küresel rezerv para birimi statüsü: Rusya'nın küresel para rezervindeki para sepetini çeşitlendirme konusundaki kararlı çabalarına rağmen, yerel para birimi olan ruble, küresel döviz rezervlerinin önemli bir yüzdesini işgal edemedi. Mart 2022'de sona eren çeyreğe kadar. Gelecekte dost ülkelerin rubleden alımları artsa bile bu, o ülkelerin merkez bankaları için önemli bir rezerv para birimi olacağı anlamına gelmiyor.
Dolar, 1990'ların sonundaki %70'ten fazlasına kıyasla, bu yılın ilk çeyreğine kadar küresel rezervlerin yaklaşık yüzde 58,88'ini oluşturduğundan, ruble uluslararası rezerv para olarak fazla kullanılamamıştır. Euro'nun payı yaklaşık yüzde 20,06'dır ve Japon yeni %6,36 ile üçüncü sırada yer almaktadır.
2- Rublenin uluslararası ödeme sistemine katkısı: Rus rublesi, Aralık 2021'e kadar “Swift” sistemi üzerinden yapılan toplam ödemelerin sadece yaklaşık %0,2'sinde kullanıldığı için uluslararası ödemelerde küçük bir yüzde oluşturuyor. Küresel para birimleri arasında ise yirminci sıradadır.
B) Çin Ejderhası ve Ekonomik Üstünlüğü:
Çin, Amerika'nın en güçlü ekonomik rakibi olarak kabul ediliyor. Ayrıca Çin yuanını uluslararası finansal sistemdeki ana para birimine dönüştürmeye yönelik uzun vadeli planlarıyla da öne çıkıyor. Pekin; doların hakimiyetini, Amerikan gücünün güçlü yapı taşlarından biri olarak görmektedir.
ABD-Avrupa yaptırımları, öncelikle Rusya ekonomisini yok etmeyi amaçlamakla birlikte, uluslararası finans alt yapısındaki değişiklikleri hızlandırmada rol oynayabilir. Özellikle Çin, şu anda 100 ülkede 1.200 üye kurumu bulunan kendi bankalar arası ödeme sistemi Cips'i geliştirmek için yıllarını harcadı. ABD kontrolündeki sistemlere bağımlılığı azaltma çabalarında Cips, Rusya karşıtı yaptırım rejiminin önemli bir parçası olan Avrupa merkezli SWIFT ödeme sistemine kıyasla hala yeterli düzeyde değil.
Uluslararası Para Fonu'nun eski üst düzey yetkililerinden Eswar Prasad, CIPS’in oyunun kurallarını değiştirme potansiyeline sahip oldğunu ifade etmişti. Bu sistem, bir gün Batı'nın hakim olduğu uluslararası finans SWIFT sistemine bir alternatif olabilir" diyor. Büyümenin nedenlerinden birinin de Çin'in GSYİH'sının dünya GSYİH içindeki payının hızla artması ve Çin'in uluslararası ortaklarla güçlü ticari ilişkileri olduğuna işaret etti. 2016 yılında Çin, Uluslararası Para Fonu ile müzakereler yoluyla, ülkelerin döviz rezervlerinin bir bileşeni olabilecek uluslararası para birimlerinden biri olan yerel para birimi yuanı yapmayı başardı. Bu, Çin para biriminin küresel para ve finansal sistemdeki varlık merdivenine adım atmasının önünü açan bir adımdır.
Döviz rezervlerinde temsil edilen bir para birimi olarak yuanın performansına ilişkin son rakamlara göre, toplam yabancı paranın %2,8'ine varan oranıyla dolar, euro ve Japon yeninden sonra dünyada dördüncü sırada yer alıyor. 2016'da %1,08 ile olduğundan daha iyi bir oran. Çin'in büyük ekonomik gücü ve uzun vadeli planları, onu uzun vadede doların en güçlü rakibi yapıyor. Her ne kadar Rusya şimdi Amerika ve Batı'ya karşı şiddetli bir ekonomik savaş yürütüyor olsa da. Ancak uzun vadede ekonomik olarak Amerika'yı yenebilecek olan Çin'dir.
4-Dolardan kurtulmanın zorlukları: Dolar neden hakim para birimi olmaya devam edecek?
Çin ve Rusya'nın küresel ekonomik sistemdeki ABD hegemonyasını kırmaya yönelik tüm girişimlerine rağmen, bu çabaların başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olabilecek pek çok güçlük bulunmaktadır. Diğer ülkelerin para birimlerini rezervlerinde tutmasını istiyorsa Çin de bir sorunla karşı karşıyadır. Sermaye kontrolleri artık eskisi kadar sıkı olmasa da Yuan hala uluslararası bir para birimi değil. Eswar Prasad'a göre: "Acı gerçek şu ki, bu noktada yuan uluslararası finansta dolara karşı geçerli bir alternatif olacak kadar büyük bir oyuncu değil". Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre, dünya genelindeki ticari ödemelerin yaklaşık yüzde 85'ini dolar oluştururken, geri kalan yüzde, diğer para birimleri arasında dağılıyor, bu da doların önemli bir ticaret para birimi olarak gücünün büyüklüğünü gösteren bir oran.
Ancak asıl sorun Çin ve Rus para birimlerinin dalgalanmasıdır. Dolar kurundaki dalgalanma kontrol altında olabileceğinden küresel ticaretin tarafları için dolar, Rus ve Çin para birimlerinin tanık olduğu dalgalanmalardan daha kabul edilebilir. Mart 2018'de Rusya Merkez Bankası, döviz rezervlerinin yüzde 14'ünün Çin yuanı cinsinden olduğunu söyledi; Ancak 2019 ortası itibariyle yuan, Washington ile ticaret savaşı nedeniyle yüzde 6,4 değer kaybetti. 2020 yılında ise Rusya Merkez Bankası'nın yuan cinsinden rezervlerinin toplam rezerv varlıkların yüzde 12'sine düşmesi kur dalgalanmalarının etkilerinin canlı bir örneğidir. 2020'nin sonunda, Uluslararası Para Fonu'nda yuan cinsinden küresel rezervlerin yüzdesi, dolar para birimi için yüzde 56'ya kıyasla yüzde 2,25 idi. Çin ekonomisinin devasa boyutu, ulusal para biriminin küresel imajını artırmaya yardımcı olmadı.
Yukarıdakilerden çıkan sonuç, rublenin yakın gelecekte uluslararası bir para birimi olamayacağıdır; Ancak, başta ABD doları olmak üzere küresel ekonomiye yön veren para birimleriyle rekabet edemediği göz önüne alındığında, ABD'nin bazı ülkelere yönelik yaptırımlarının artması ve doların bu konuda bir silah olarak kullanılması birçok ülkeyi küresel bir finansal sistemin ortaya çıkmasını destekleyecek şekilde Rusya'nın yolundan gitmeye motive edebilir.
Çin ise Merkez Bankası'nın tam bağımsızlığının söz konusu olmamasında ve devletin müdahil oluşundan ötürü bazı zorluklarla karşı karşıyadır. Fakat ABD Merkez Bankası (FED), bağımsız bir merkez bankası olarak faaliyet göstermektedir. Para politikalarında aldığı kararların bağımsızlığını ise; ABD Başkanı dahil olmak üzere yasama, yürütme ve yargı erkinin herhangi bir tarafından onaylanmak durumunda olmaması oluşturur. İkinci nokta ise, Çin'de hukukun üstünlüğünün olmamasıdır. Mevcut siyasi sistemi sebebiyle birçok ülke, Çin para birimine güven duymamaktadır..
5-Doların geleceği: Dolar sonrası bir dünyaya hazırlanmalı mıyız?
Yukarıda da belirtildiği üzere son dönemde doların hakimiyeti tartışma konusu haline gelmiştir. Ancak son dönemde euro, sterlin, yen ve yuan ile para rezervlerini çeşitlendirmiş olan ülkelerin oluşturduğu farklılıklar bulunmaktadır. Doların dünya döviz rezervlerindeki payındaki düşüşe rağmen, henüz doları yerinden edebilecek para birimi bulunmamaktadır. Çin'in muazzam ekonomik gücüne dayanan yuan bile Pekin'deki merkezi otoritenin yeterli şeffaflığı sağlamaması ve doğası gereği atabileceği adımların öngörülebilir olmaması nedeniyle, birçok uluslararası finans çevrelerinde alternatif döviz olarak görülmemektedir. Uzmanlar ise değişimin hemen gerçekleşmeyebileceğine, ancak yavaş olabileceğine inanıyor.
ABD'li milyarder Stanley Druckenmiller, doların 15 yıl içinde küresel olarak baskın rezerv para birimi konumunu kaybedebileceği konusunda uyarmıştı. Druckenmiller'ın uyarısı, dünya yavaş yavaş çoklu para birimi rezerv sistemine doğru ilerlerken doların statüsünde uzun süreli bir düşüş olduğu bir ortamda geldi. Rus savaşı ve Corona salgınının yayılması ve buna neden olan olağanüstü ekonomik koşullar öncesinde bile doların hakimiyetindeki düşüşün işaretleri gerçekten açıktı. Doların değerindeki düşüş Ukrayna savaşından sonra arttı, ancak ondan önce enflasyon oranlarındaki artış, ekonominin büyüme hızının düşmesi ve satın alma gücünün düşmesi gibi kademeli düşüşe katkıda bulunan nedenler vardı. En önemlisi Çin olmak üzere, diğer rakip ülkelerin ekonomilerinin büyümesi ve dijital para biriminin yükselişinin yanı sıra bazı ülkeler arasında yerel para birimleriyle yapılan ticari işlemlerin artması. Çin emtiaları tarafından desteklenen para biriminin gücüne bağlı olarak Çin yuanındaki yükselişe ek olarak, yuanın küresel rezervlerdeki payının 2030 yılına kadar %5'ten %10'a ulaşacağı yönünde beklentiler bulunuyor.
Dolara karşı en güçlü mücadelenin gelecekte dijital para birimlerinden gelebileceğine inanan başka görüşler de bulunmaktadır. Şu anda, dijital para birimleri kullanma olasılığını araştıran 100 ülke bulunmakta ve bu ülkeler küresel GSYİH'nın yaklaşık %90'ını temsil ediyor. Dünyanın en büyük dört merkez bankası arasında (Avrupa Merkez Bankası, İngiltere, Japonya ve ABD Federal Rezervi) ABD, siyasi görüş ayrılıkları ile düzenleyici engeller nedeniyle dijital dolar projesini benimseme konusunda geç kalmış görünüyor.
Sonuç
Bugün doların konumunda gördüğümüz meydan okuma, aslında, dünya üzerindeki ABD hegemonyasına bir meydan okumadır. Aslında, Ukrayna savaşının tamamı bu meydan okumada kilit bir halka ve sözde "tek kutuplu bir dünya"dan "çok kutuplu bir dünya"ya geçişte çok önemli bir kilometre taşıdır. Doların şu anda karşı karşıya olduğu birçok zorluğa rağmen doların sonsuza kadar hakim olacağına inanmak, mevcut tek kutuplu dünyanın sonsuza kadar süreceğine inanmaktır.
ABD ekonomisinin şu anda Rusya-Ukrayna savaşının sonuçları nedeniyle yaşadığı ekonomik krize rağmen, dolar hala dünyanın en önemli para birimi olarak yerini koruyabilmektedir. Dolar bu konumunu koruyabilmiş ya da kaybetmiş olsa da, açık olan şudur ki tek kutuplu sisteme karşı savaş ilan etme kararı çoktan alındı. Çin ve Rusya'nın, yöntemleri farklı olsa da, esas olarak Amerika'nın kontrolünde olan tek taraflı sistemi sona erdirmeye çalıştıkları açıktır. Analizlerde ise, Çin ve Rusya'nın yeni bir çok kutuplu dünya düzeni kurma kabiliyetine ilişkin iyimser kesim ile yakın gelecekte ABD hegemonyasının devam edeceğine inanan kötümser görüşler bulunmaktadır. Ancak kesin olan şu ki, küresel ekonomik sistem çeşitli taraflar arasında pek çok rekabet ve çatışma vakasına sahne olacaktır.
Rusya'nın Amerikan hegemonyasını yıkma konusundaki açık arzusuna rağmen, doların küresel ekonomik sistemdeki önemin ve konumunu kaybetmesi halen mümkün gözükmemektedir. Özellikle de Ukrayna karşısında bocalayan Rus harekatıyla bu durumun devam edeceği düşünülmektedir. Ukrayna'daki savaşı göz önünde bulundursak dahi Rublenin uluslararası ekonomik sistemde doların yerini alabilme ihtimali dahi bulunmamaktadır.
Çin, uluslararası ekonomide yuan ile birlikte Rusya'dan daha iyi bir konumda yer almaktadır. Lakin uluslararası güveni tahsis edemeyen yuan, yüzde 70'e yakın ülkenin rezerv para birimi olarak kullandığı dolar karşısında yeteri kadar güç kazanamamıştır.
Hakikatı özetlemek gerekirse yakın gelecekte dolar, yerini yuan veya rubleye kaptıracak gibi gözükmemektedir. Bunun beraberinde ise Rusya ve çin öncülüğünde; Pakistan, Hindistan, Cezayir ve Suudi Arabistan gibi Geniş Ortadoğu ülkeleri arasındaki ticari faaliyetlerde ruble ile yuanın kullanımı söz konusu olabilir. Doları yerinden etmek zor olsa da bu durum tahtın sarsılmasına yol açacaktır.
Her bir tarafın küresel ekonomik sisteme hakim olma çabası, doğal olarak başta üçüncü dünya ülkeleri ve gelişmekte olan ekonomiler olmak üzere dünyadaki birçok ülkeyi etkileyecektir. Hiç şüphe yoktur ki, bu çatışmanın en önemli yönü Rusya-Ukrayna savaşıdır. Açıkça söylemek gerekirse çatışmanın yoğunluğuna rağmen yakın gelecekte Amerikan hegemonyasının düşme olasılığı zor. Ancak kesin olan şu ki, küresel ekonomik sistemi yeniden şekillendirebilecek kritik anlarda yaşıyoruz. Bu da küresel gelişmelere karşı daha dikkatli olmamızı zorunlu kılıyor.