AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

Politoloq Kemal Sallı - “İran Tapmacası” - ÖZƏL

  • + A
  • - A
  • 14-11-2022, 14:56

    Politoloq Kemal Sallı - “İran Tapmacası” - ÖZƏL


    Politoloq Kemal Sallıdan maraqlı Siyasi Şərh




    İranın Əfqanıstandakı kimi xaosa sürüklənməsində yalnız siyasi dinamikanın təsirli olduğunu söyləmək yetərli izahat deyil. Baş verənlərin arxasında iqtisadi, hərbi və mənəvi dinamikanı da görmək lazımdır.

    ABŞ-Çin rəqabətinin “Kəmər və Yol” təşəbbüsü ilə bağlı pik həddə çatdığı bir vaxtda biz bilməliyik ki, İran və Ukraynadakı proseslər cənub sərhədlərimizdə baş verən hadisələrlə mürəkkəb şəkildə əlaqəlidir və biz bu faktlar çərçivəsində addımlarımızı atmalıyıq.

    Rusiyanın Şimali Kipr Türk Cümhuriyyətində nümayəndəlik açmağa hazırlaşması, KKTC-nin Türk Dövlətləri Təşkilatına müşahidəçi üzv kimi qəbul edilməsi və regional prosedur qurucusu rolunun artması kimi tarixi prosesdə Türkiyənin üzərinə düşən məsuliyyətlər var və bunlar tədricən artır.



    Azadmedia.az-a Özəl olaraq Politoloq Kemal Sallıdan maraqlı Siyasi Şərhlər..
    Diqqətiniz bizdə olsun, əziz oxuyucular!




    İnternete ulaşım kısıtlaması uygulandığından, İran’da 13 Eylül’de, 22 yaşındaki MahsaEmini’nin "ahlak polisi" olarak anılan “İrşad Devriyeleri” tarafından, metro istasyonunda, “kadınların saçlarını ve kollarını tamamen örtmesini gerektiren ahlak yasalarını çiğnemekle” suçlanarak gözaltına alınmıştı. Emini’nin gözaltına alındıktan sonra komaya girmesi ve ertesi gün kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmesi üzerine, ülke yönetimine karşı başlatılan protesto eylemlerinin hangi aşamada olduğuna ilişkin sağlıklı bilgi alınamıyor.


    Ülkede 1979’daki İslam Devrimi sonrası yürürlüğe giren Şeriat kanunları, tüm kadınların kamusal alanlarda başörtü takmasını, uzun ve bol kıyafetler giymesini zorunlu hale getirmişti. Başörtü takmayan kadınlar, “İrşad Devriyeleri” tarafından gözaltına alınıyor, para ve hapis cezası veriliyordu.

    Günümüzde, hükümet yetkililerinin,bu yasayı uygulamakta zorlandıkları ve kadın giyimlerinin ülkenin her bölgesinde eşit şekilde denetlenmediği ifade ediliyor. Kadınların, yaz aylarının başlarından beri baskılara karşı protesto eylemleri başlattıkları ve erkeklerin de kadınlara destek verdikleri biliniyor. MashaEminin’nin öldürülmesi, protesto eylemlerinin ülke geneline yayılmasına neden olmuştu.

    YALNIZCA SİYASİ DİNAMİKLER DEĞİL…


    İran’ın, Afganistan’a benzer şekilde, kaosa sürüklenişinde yalnızca siyasi dinamiklerin etkili olduğu söylemek yeterli bir açıklama değildir. Gelişmelerin arka planındaki ekonomik, askeri ve ruhani dinamikleri de görmek gerekir.Koşulların bizi, İran’daki gelişmelere geniş açıdan bakmaya mecbur etmesi, komşuda meydan gelen ve kısa sürede ülke geneline yayılan hareketlenmenin yerel bir olay olmadığını göstermektedir.

    Olayların başlamasından iki ay kadar sonra bir durum değerlendirmesi yapan İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Tahran’daki bakanlar kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, "Düşman, güçlü ve bağımsız İran'a karşı hibrit savaş başlattı” diyordu.

    Reisi”nin işaret ettiği düşman kimdi ve başlattığı hibrit savaşla neyi hedefliyordu?


    MahsaEmini’in öldürülmesiyle başlayan ve bütün ülkeye yayılan protesto eylemlerinin İran yönetimini ne ölçüde etkileyeceği ve ne gibi sonuçlar üreteceği bütün dünya ülkeleri tarafından dikkatle izleniyor. Cumhurbaşkanı Reisi’nin"Düşman, güçlü ve bağımsız İran'a karşı hibrit savaş başlattı” söylemini değerlendirmeye çalışıyorlar. Çünkü, günümüzde yaşanan pekçok gelişme gibi, İran’ı kaosa sürükleyen protesto eylemleri de, “yerel gelişme” çerçevesinde değerlendirilebilecek bir hareketlenme değildir. Bölgesel ve küresel güçlerin İran’daki protesto olaylarının kendi hedef ve çıkarları doğrultusunda sonuçlar üretmesini beklemektedir.

    İran, 23 Eylül’de, ülkenin kuzey bölgelerinde başlayan/başlatılan protesto eylemlerinden ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve İngiltere’yi sorumlu tutmaktadır. Burada hemen not düşelim; 2000 yılının Ocak ayında ABD’nin organize ettiği ve başını üniversiteli öğrencilerin çekeceği bir kalkışma eylemini bir hafta öncesinden deşifre ederek engelleyen İngiltere’nin bu defa ABD’nin yanında yer alması önemli bir ayrıntıdır.

    İngiltere, geleneksel olarak izlediği çok vektörlü dış politikayla, gerçek niyet ve hedeflerini büyük bir maharetle gizlemeyi başarabilmiş bir ülkedir. O nedenle, İngiltere’yi konumlandırırken ya da hangi cephede yer aldığını ya da alacağını irdelerken çok dikkatli olmak gerekmektedir.

    Ayrıca, İran’da yaşanan gelişmelerin Irak, Suriye ve Ukrayna’da yaşananlarla olan ilişkilerini, hepsinin arka planında aynı küresel aktörler arasında sürmekte olan liderlik mücadelesinin bölgeye yansıması olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.

    Çünkü, 1991’de, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen sonrasında I. Körfez Savaşı’yla başlatılan “Yeni Bir Dünya Düzeni” kurma girişimi, ürettiği sonuçlarla dünyamızı giderek bir küresel kapışmaya doru sürüklemektedir.

    Küresel liderlik mücadelesi, giderek derinleşmekte ve bir küresel savaş için gerekli olan cephelerin oluşmasına neden olmaktadır. Ayrıca, oluşan Doğu ve Batı kamplarında da, gizli/açık bir liderlik mücadelesi yaşanmaktadır.

    Küresel çapta oluşan böylesine karmaşık bir kutuplaşmanın kürsel bir çatışmayı tetikleme olasılığı giderek büyümektedir.

    HACIZADE’NİN HİPERSONİK FÜZE UYARISI


    İran Devrim Muhafızları Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı General Emir Ali Hacızade’nin, hava savunma sistemlerini aşabilen hipersonik balistik füze geliştirdiklerini duyurması, küresel barışı koruma açısından, dikkate alınması gereken bir uyarıdır.

    Protesto eylemlerinin devam ettiği, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin, İran’ın düşmanlarını, ülkelerinde bir hibrit savaş başlatmakla suçladığı bir süreçte, General Emir Ali Hacızade, başkent Tahran’da gazetecilere yaptığı açıklamada, hipersonikbalistik füze ürettiklerini duyurdu. Ürettikleri füzenin çeşitli hava savunma sistemlerine karşı koyabildiğini belirten Hacızade, “Bundan yıllar sonra dahi,hipersonik balistik füzelere karşı koyabilecek bir hava savunma sistemi geliştirilemez. Bu yeni nesil füze teknolojisi alanında büyük bir gelişme” diyordu.

    Hacızade’ninhipersonik füzeler konusunda yaptığı konuşmada en dikkat çeken ayrıntı, füzelerin ses hızını 5 kat aşabilen sürate ulaşabildikleri, bu füzeleri durdurabilecek ve vurabilecek bir hava sisteminin günümüzde henüz yapılamadığı konusudur. Bu açıklama doğruysa, küresel barış, her an tehlikededir demektir.

    İRAN NEDEN ÇOK ÖNEMLİ BİR HEDEF?

    İran’da 13 Eylül’de MashaEmini’nin gözaltında hayatını kaybetmesi patlak veren protesto eylemlerinin arka planındaki dinamikleri sorgularken;

    ABD’nin, kendisi açısından bir beka sorununa dönüşen ve 20223’te Çin’i küresel ekonominin lideri konumuna yükseltebilecek “Kuşak ve Yol” hatlarının hayata geçirilmesini önleme çabalarını,
    Çin’i, ürettiği malları sipariş sahiplerine taşıyabilmesi için geçmek zorunda kaldığı Uzakdoğu’nun en önemli geçidi Malakka Boğazı’nı dolaşmaktan kurtaran 2700 km’lik Kaşgar-Gvadar hattının, bütün engellemelere rağmen, dönemin Pakistan Başbakanı Alim Han’ın desteği ile hayata geçirilmiş olmasını,
    Alim Han’ın siyaset sahnesi dışına savrulmasını,
    Çin’in en büyük üretim merkezlerin biri olan Kaşgar’ı, kara ve demiryoluyla Basra Körfezi’ne bağlayan Pakistan’ın ünlüGvadar limanının 45 yıllığına Çin’e kiralanmış olduğunu,
    ABD’nin, Gvadar limanını kontrol altına alabilmek için, karşı kıyıda, İran/Pakistan topraklarında yaşayan Belüceleri, bağımsız bir devlet çatısı altında toplama girişimlerini,
    ABD’nin Belucistan devleti kurma girişimiyle, bugün İran’da yaşanmakta olan protesto eylemlerinin, Ukrayna’da yaşanmakta olan savaşın ortak nedenlerini ve olası sonuçlarının Türkiye’ye yansımalarını ayrıntılı değerlendirmemiz gerekir.
    Türkiye’nin bölgesel oyun kurucu olarak rolünün giderek arttığı bir süreçte, yaşamakta olduğumuz gelişmelerin foyasını biraz kazıyınca ortaya çıkan bu gerçekleri gözardı edemeyiz.

    “Kuşak ve Yol”un giderek ABD’nin beka sorununa dönüşmesinden dolayı, ABD le Çin arasında yaşanmakta olan “mücadelenin” küresel çapta olası yansımalarını göremezsek, yerel gibi görünen gelişmelerin olası sonuçlarının bizi nasıl ve yönde etkileyebileceğini değerlendiremeyiz.


    NERELERE SIÇRAYABİLİR?


    Irak ve Suriye’e yaşanan kaos’un 2014 yılında Ukrayna’ya sıçramasının nedeni, Obama yönetiminin Rusya’nın arka bahçesi saydığı Ukrayna’yı kontrolü altına alabilmekti.Bunu başarabildiği takdirde, hem “Kuşak ve Yol”u en büyük pazarı olan Avrupa’ya bağlanmasını sağlayan halkayı devredışı bırakacak hem de, ABD’nin, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanan bir terör devleti kurmasına karşı çıkan Rusya’nın direncini kırmış olacaktı.

    ABD organize ettiği Maiden olaylarıyla Rus yanlısı Yanukoviç’i yönetimden uzaklaştırmayı başardı, ama Putin’in Kırım’ı ilhak etmesini önleymediği gibi, “Astana Süreci” ortaklarının terör devleti önünde kurdukları barikatı yıkmayı da başaramadı.Bu başarısızlık, Avrupa Birliği (AB) ile Çin’in elele vererek hayata geçirmekte oldukları “Kuşak ve Yol”un Azerbaycan-Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanmasını engelleme hamlesini de etkisiz bıraktı. Türkiye-ABD ilişkileri giderek gerilirken Rusya’nın eli güçlenmeye başladı.

    Rusya’nın Ukrayna’yı işgali öncesinde, bu yılın Ocak ayından başlayarak yaptığı pekçok açıklamada Rusya’nın Ukrayna’nın bir bölümünü işgal edeceğini “müjdeleyen” çağdaş Nostradamus Biden’ın, Ukrayna kehanetleri öncesinde, Rusya ile yaptıkları pazarlıkları, İsviçre’nin Leman Gölü kıyısındaki villada Putin’le neler konuştuklarını elbette bilemeyiz. Olasılıkları, küresel çapta yankılar yapan gelişmelerin seyrine bakarak anlamaya çalışıyoruz. Bazı konularda çatışıyormuş gibi görünen ABD ile Rusya’nın, Suriye’de olduğu gibi, bazı konularda ortak tutum sergilediklerini ve aralarındaki sorunları dilimleyerek çözme politikası izlediklerini unutmayalım.

    Komşumuz İran’ın tüm bölgelerindeki insanların özgürce yaşamalarını isteriz. Fakat, şu aşamada İran’da yaşanmakta olan gelişmeler İran coğrafyasıyla sınırlı olmadığını da görmemiz gerekir.14 Eylül’de, MashaEmini’nin gözaltındayken hayatını kaybetmesi üzerine, İran’ın kuzey bölgelerinin hareketlenmesiyle başlayan ve iki aşkın süredir sürmekte olan protesto eylemlerinin daha önceden planlanmış bir “kaos oluşturma” operasyonu olduğunu da gözden kaçırmamak gerekir. Kaosun, özgürlük ve demokrasi getirme şansı sanıldığı kadar yüksek değildir. Bu nedenle Ankara, bölgede istikrarı ve güvenliği önemsiyor. Son günlerdeki protestolar hakkında çeşitli düzeylerde “dış müdahale ve istikrarsızlığın” istenmediği vurgulanmıştır.

    İran Cumhurbaşkanı Reisi, “Düşmanlarımız ülkemizde bir hibrit savaşı tetiklediler” diyor. Bu cümleyi doğru analiz etmemiz gerekir. Ukrayna’dan sonra İran’ın da kaos ortamına sürüklenmesi, Türkiye-İran sınırının Afganistan-Pakistan sınırına dönüşmesine neden olabilir. İran’daki protesto eylemlerinin İran’ın kuzey bölgelerinden başlamasının nedenlerini de, İran’ın demografik haritasını göz önüne alarak doğru okumamız gerekiyor.

    BİLEŞİK KAPLAR VE TÜRKİYE

    ABD-Çin rekabetinin “Kuşak ve Yol” girişimi üzerinden zirve yaptığı bir dönemde, İran ve Ukrayna’da yaşanan gelişmelerin güney sınırlarımız boyunca yaşanmakta olan olaylarla bileşik kaplar ilişkisi içinde olduklarını bilmek ve adımlarımızı bu gerçekler çerçevesinde atmak durumundayız. Rusya’nın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) temsilcilik açma hazırlıkları, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak kabul edilmesi, bölgesel oyun kurucu olarak rolünün giderek arttığı tarihi süreçte, Türkiye’nin sorumlulukları da giderek artmaktadır.

    Yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğu bir süreçte çıkarlarımızı savunmak zorundayız. Günümüzde yaşanmakta olan hiçbir yerel ya da küresel gelişmeye ilgisiz kalamayız.


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR


    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR