AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

Politoloq Kemal Sallı - “Terror hadisələri və Ege dənİzində “Şeytan Üçbucağı” - ÖZƏL

  • + A
  • - A
  • 26-10-2022, 20:50

    Politoloq Kemal Sallı - “Terror hadisələri və Ege dənİzində “Şeytan Üçbucağı” - ÖZƏL

    ABD’nin Ege’de bir şeytan üçgeni kurmasıyla sonuçlanan Türkiye-ABD gerginliğinin nedeni, yalnızca, Türkiye’nin “Büyük Kürdistan” kamuflajlı “Büyük İsrail” devleti kurma girişimine karşı çıkması değildi. Türkiye, ABD’nin küresel liderliğini sürdürme konusunda attığı adımları da, bu konuda beklediği desteği de vermiyordu. Aksine, Azerbaycan ile elele vererek, ABD’nin beka sorununa dönüşen, Çin’in “Kuşak ve Yol” projesine, Asya ile Avrupa arasında (Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, Hızlı Tren, Marmaray gibi) çok önemli bir geçit destekleri sağlıyordu.

    ABD, Türkiye’nin direncini kırabilmek amacıyla, dün Saddam’a bugün Putin’e uyguladığı savaş kışkırtıcılığını Yunanistan’a da uygulayarak sonuç almayı hedeflemektedir.

    ABD Türkiye’yi de, Rusya gibi, Yunanistan ile savaştırarak yormak ve yıllardır hayata geçirmeye çalıştığı “Büyük Kürdistan” görünümlü terör devleti üzerinden, İsrail’i “Arz-ı Mev’ud”a kavuşturmaya çabalıyor.

    Bugünlerde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin terör örgütleri listesinde yer alan Heyet Tahrir eş Şam’ın (HTŞ) TSK’nın Suriye’de kontrol ettiği bölgelere geçerek Afrin ve Azez’e saldırı düzenleme cesaretini de, Irak’ın kuzey bölgelerinde yuvalanan teröristlerin çırpınışlarını da, “Ege’deki Şeytan Üçgeni” başlığı çerçevesinde değerlendirmemiz gerekir.

    Son yıllarda, özellikle 15 Temmuz deneyimi sonrasında ABD’nin bölgemize ilişkin attığı her adımı dikkatle izlemekteyiz. Çünkü, hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle Irak’ı işgal etmeye başlamadan önce, topraklarımızı bir sıçrama tahtası olarak kullanma tahtası olarak kullanmak için Türkiye’den istediği izin TBMM’den geçmeyince Türkiye-ABD ilişkilerinde gerilimler yaşanmaya başlamıştı. ABD 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM’den geçmemesinin intikamını Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirerek almak istemişti.

    Türkiye’nin, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanacak “Kürdistan” görünümlü bir terör devletine şiddetle karşı çıkması, ABD’yi hiç de memnun etmemişti. Türkiye kararlı bir duruş sergileyince, ABD de PKK’nın Suriye uzantısı olan YPG’yi binlerce TIR dolusu silahla donatıp eğiterek bir ordu kurma yolunu seçmişti.



    ABD’nin Ege’de bir şeytan üçgeni kurmasıyla sonuçlanan Türkiye-ABD gerginliğinin nedeni, yalnızca, Türkiye’nin “Büyük Kürdistan” kamuflajlı “Büyük İsrail” devleti kurma girişimine karşı çıkması değildi. Türkiye, ABD’nin küresel liderliğini sürdürme konusunda attığı adımları da, bu konuda beklediği desteği de vermiyordu. Aksine, Azerbaycan ile elele vererek, ABD’nin beka sorununa dönüşen, Çin’in “Kuşak ve Yol” projesine,Asya ile Avrupa arasında (Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, Hızlı Tren, Marmaray gibi) çok önemli bir geçit desteklerisağlıyordu.

    Bu noktada sorulması gereken bazı çok önemli sorular var:

    ABD’nin beka sorununa dönüşen “Kuşak ve Yol”un kurgulanmasında Türkiye’nin herhangi bir rolü olmuş mudur?

    Buna bağlı olarak da sorulacak daha önemli bir soru:

    ABD’nin Türkiye-ABD gerginliği “Kuşak ve Yol” projesinin hayata geçirilmesiyle mi başlamıştır? ABD’nin güney ve batı sınırlarımız boyunca kuşatma altınaaldığı ülkemiz konusundaki hedefleri nelerdir? Güneyimizde PKK uzantısı YPG’yi ordulaştırması yetmiyormuş gibi, şimdi de, “NATO’nun güneydoğu kanadını güçlendirmek, Avrupa merkez cephesini güçlendirmeye yönelik “Defender” tatbikatı bahanesiyle 2021’den beri Yunanistan’ın Dedeağaç limanına yığdığı askeri yığınaktan Yunanistan’a hibe ettiklerinden arta kalanı Bulgaristan ve Romanya’ya kaydırmakla gerçekleştirdiği operasyonun tek hedefi Rusya mıdır?



    DEDEAĞAÇ VE GİRİT

    Bugün Ege ve Doğu Akdeniz’de oluşan tabloya baktığımızda, Dedeağaç ve Girit’teki üslerin ABD-Yunanistan yakınlaşmasının en göze batan sembolleri olarak öne çıktıklarını görüyoruz. ABD’nin, Türkiye’nin Girit’teki haklarını gündeme getirmeye hazırlandığı bir dönemde gelip Ada’nın Suda limanına yerleşmesini nasıl açıklayacağız?

    ABD Harvard Üniversitesi eğitimli Yunanistan’ın Başbakanı KriyosMiçotakisile, dostları arasında Yunan’a olan hayranlığından dolayı “Bidenopulos” olarak anılan Biden’ın ABD başkanı olmasından sonra ABD-Yunanistan ilişkilerinde çok hızlı gelişmeler yaşanmıştı. Miçotakis, 1990’da ABD ile Yunanistan arasında imzalanmış olan savunma işbirliği anlaşmasını, 2019’da başbakan olduğunda, 5 Ekim 2019’da imzalanan bir anlaşmayla stratejik işbirliği anlaşmasına dönüştürmüştü. ABD, kendisine “öncelikli statü” tanıyan bu anlaşmaya dayanarak, Stefonoviko, Lorisso, Dedeağaç ve Girit’te üsler kurma hakkını elde etmişti. Bu konudaki mutabakat, ABD’nin göstereceği olası bir tepkiye önlem olarak, 14 Ekim 2021’de Washington’da, ABD Dışişleri Bakanı Antony Bilinken ile Yunan Dışişleri Bakanı NikosDendias arasında imzalanan bir belgeyle ayrıca kayıt altına alınmıştı.

    Bu karşılıklı güven artırıcı anlaşmanın hemen sonrasında Yunanisttan’a, senato kararına gerek duyulmadan, 20 adet F-35 savaş uçağı satılmasına, Yunanistan hava Kuvvetleri’nin envanterindeki 83 adet F-16 savaş uçağının modernizasyon kararı gündeme gelmişti.



    “DOĞU AKDENİZ VE ÖTESİ”

    Yine bu anlaşmanın hemen sonrasında, ABD Dışişleri Bakanı Bilinken, varılan anlaşmanın iki ülke arasındaki ilişkileri açısından önemini önemini belirtirken, “ABD ve Yunanistan’ın güvenlik ve istikrarı Doğu Akdeniz ve ötesine taşımalarını mümkün kılacağını” söylemişti.

    Bilinken, “Doğu Akdeniz ve ötesi” derken nereleri kastediyordu acaba?

    Bu hedefler arasında Türkiye de var mıydı?

    ABD, iki NATO üyesi ülke olan Türkiye ve Yunanistan arasında taraf mı tutuyordu?

    Bu konudaki o derece yaygınlaşmıştı ki, ABD’nin Ankara Büyükelçisi JefrryFlake, bir açıklama yapmak zorunda kalmıştı:

    “NATO müttefikimiz Türkiye ve Yunanistan ile güvenlik konusundaki işbirliğimiz, ortaklardan biri lehine taraf tutmaya ya da dengeyi değiştirmeye yönelik bir tutuma dayanmamaktadır.”



    “YUNANİSTAN İLE İYİ İLİŞKİLER KURMA KOŞULU

    Büyükelçi Flake’in bu açıklaması, ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığını neden güçlendirmekte olduğuna ve Yunanistan’a hangi amaçla cömertçe silah yardımı ve silah bağışı yapmakta olduğuna ilişkin sorulara yanıt olabilecek sözler değildi. Hele parasını ödediğimiz, proje ortağı olduğumuz F-35 savaş uçaklarımızı vermezken, F-16’larımızı modernize etmeyi “Yunanistan ile iyi ilişkiler kurma” koşuluna bağlarken ve Yunanistan’ın ABD’nin bağışladığı silahları Lozan Anlaşması’na aykırı olarak Ege adalarına yığmasını görmezden gelen ABD’nin tarafsızlığına, iki NATO üyesi ülke arasında denge politikası izlediğine inanmak mümkün müydü?

    Yunanistan’ın 83 adet 4. Nesil F-16 savaş uçağını modernize ederek 4.5. nesil VIPER düzeye yükselterek Yunanistan Hava Kuvvetleri’ni Avrupa’nın en güçlü filosuna dönüştüren ABD’nin iki müttefiki arasında bir denge politikası izleme kaygısında olduğundan söz edilebilir miydi?

    Yunanistan’a 2021’den bu yana yapılan askeri yığınağın, yalnızca NATO’nun güneydoğu kanadını güçlendirme kaygısıyla yapıldığına inanmamız mümkün mü?

    Yunanistan, ABD’nin askeri yığınak konusundaki sessizliğini, Türkiye’ye karşı kendisine verilen bir destek olarak değerlendirmekte ve bunu açıkça ifade etmekte bir sakınca görmüyor.

    ABD, Büyükelçi Flake’in savunduğu gibi, bir denge politikası izliyor olsaydı, iki NATO üyesi müttefikine eşit oranda askeri destek sağlaması geremez miydi?



    TÜRKİYE YERİNE YUNANİSTAN

    Türkiye, Başkan Trump döneminde Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın aldığı için F-35 üretim programından çıkarılmış ve Türkiye’nin yerine Yunanistan projeye ortak edilmişti. Türkiye’nin özellikle güney sınırları boyunca terörist saldırıları caydırmak amacıyla yerleştirilmiş Patriot füzelerinin sökülüp götürülmesine göz yuman ve Türkiye’yi Rusya’dan S-400 almaya mecbur bırakan ABD’nin bu konuda Türkiye’yi suçlamaya hakkı var mıdır?

    Yunanistan’ı giderek sıklaşan aralıklarla ziyaret eden ABD’li senato üyelerinin Türkiye’yi görmezden gelmeleri, ABD’nin Türkiye’ye bakış açısını gözler önüne sermesi açısından çok çarpıcı bir örnektir. Peki, bazı hazmedilmesi zor davranışları görmezden gelsek bile, Yunan Başbakanı Miçotakis’in ABD senatosunda yaptığı konuşma sırasında 31 kez alkışlanırken, Türkiye’den giden resmi heyetlerin “beklenmeyen misafir” gibi karşılanmalarını dostluk ve müttefiklik ilişkileriyle, denge politikalarıyla nasıl bağdaştıracağız?

    ABD’nin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal sürecinde, NATO’nun güneydoğu kanadını güçlendirmek, Balkanlara ve Avrupa ülkelerine ulaşabilmek için Türkiye yerine Yunanistan’ı tercih etmesinin nedeni, 1 Mart 2003’te yaşanan Tezkere kriziyle yakından ilişkilidir. ABD, o tarihten itibaren ele geçirdiği her fırsatı Türkiye’den intikam alma fırsatı olarak değerlendirmiştir.

    Türkiye, özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgal sürecinde, Karadeniz’in bir çatışma alanına dönüşmesine ortam hazırlamış olmamak adına, Montrö Sözleşmesi’nden asla ödün vermemek konusunda çok kararlı bir duruş sergilemiştir. Türkiye’nin Karadeniz konusundaki duyarlılığını savaş öncesinde de test eden ABD, Montrö Sözleşmesi’ni delmeyi başaramayınca, rotayı Yunanistan’a çevirmişti. ABD’nin bu hamlesinde, Ege ve Doğu Akdeniz’in ötesine geçen bir perspektif vurgulamasını görmemiz gerekir. ABD Dedeağaç üssünü, Balkanlar, Doğu Avrupa ve Karadeniz’e ilişkin hedeflerini hayata geçirebilmek amacıyla kullandığı bir terminale dönüştürmüştür.



    “BÜYÜK KÜRDİSTAN” GÖRÜNÜMLÜ ARZ-I MEV’UD PLANI

    Türkiye, ülkemizi güney sınırlarımız boyunca kuşatacak bir terör devletine karşı 1Mart Tezkeresi’yle başlattığı direnişi, bugün de aynı kararlılıkla sürdürmektedir. ABD, Türkiye’nin bu direncini kırabilmek amacıyla, dün Saddam’a bugün Putin’e uyguladığı savaş kışkırtıcılığını Yunanistan’a da uygulayarak sonuç almayı hedeflemektedir.

    ABD Türkiye’yi de, Rusya gibi, Yunanistan ile savaştırarak yormak ve yıllardır hayata geçirmeye çalıştığı “Büyük Kürdistan” görünümlü terör devleti üzerinden İsrail’i “Arz-ı Mev’ud”a kavuşturmaya çabalıyor. Bu çaba da, Ortadoğu merkezli izlediğimiz paylaşım kavgasının ruhani boyutunu oluşturuyor. Çünkü başta G.W Bush olmak üzere ABD’li Evanjelikler, İsrail’in bayrağındaki iki çizginin (Nil ve Fırat) İsrail haritasına kazandırmak için çırpınıyorlar.



    TERÖR OLAYLARI VE “EGE’DEKİ ŞEYTAN ÜÇGENİ” İLİŞKİSİ

    Bugünlerde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin terör örgütleri listesinde yer alan Heyet Tahrir eş Şam’ın (HTŞ) TSK’nın Suriye’de kontrol ettiği bölgelere geçerek Afrin ve Azez’e saldırı düzenleme cesaretini de, Irak’ın kuzey bölgelerinde yuvalanan teröristlerin çırpınışlarını da, “Ege’deki Şeytan Üçgeni” başlığı çerçevesinde değerlendirmemiz gerekir.

    ABD, yeni bir dünya düzeninin oluşturulmaya çalışıldığı bir dönemde yaşanan küresel karmaşada varlığını, “küresel lider” sıfatını koruyarak sürdürmek istiyor. Bunun için de, önüne çıkan ya da çıkabilecek olan bölgesel ve küresel engelleri çatışmalarla yorarak safdışı bırakmaya çalışıyor. “Ege’deki Şeytan Üçgeni” de bu amaçla kuruldu.

    Allah yardımcımız olsun.


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR


    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR