AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

KEMAL SALLI: “TÜRKİYE NEDEN KİLİT ÜLKE? - ÖZƏL

  • + A
  • - A
  • 12-04-2022, 04:45

    KEMAL SALLI: “TÜRKİYE NEDEN KİLİT ÜLKE? - ÖZƏL


    Kısa zamanda insanlık dramına neden olan bir savaşa dönüşen Ukrayna krizinin sona erdirilmesi konusunda Türkiye, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve ekibi başta olmak üzere gerçekten çok samimi çaba sarfediyorlar. Türkiye’nin “kilit ülke” konumuna gelmesinde, öncelikle savaşan iki tarafa eşit uzaklıkta olduğunu, Rusya’dan da, Ukrayna’dan da vazgeçemeyeceğini açıklamasının payı büyüktü, ama tek neden bu değildi.

    Böylesine zorbir ortamda Türkiye’nin, hem Ukrayna’ya hem de Rusya’ya eşit mesafede durabilmesi, (arabulucu değil) “kolaylaştırıcı” rolünü başarıyla sürdürebilmesi, iki tarafın da güvenini kazanabilmiş olmanın sonucudur.

    Savaşın iki cephesindekiler de Türkiye’nin, “Ne Ukrayna’dan ne de Rusya’dan vazgeçebilriz” söylemindeki samimiyetine inanıyor ve güveniyor olmalılar ki, hem Antalya’da hem de İstanbul’da biraraya gelerek ateşkes koşullarını konuştular.

    M. KEMAL SALLI


    Ukrayna krizinin başladığı günlerde de, krizin bütün bölge ülkelerini ve küresel aktörleri için çeken bir girdaba dönüştüğü işgal günlerinde de, “Savaşı bitirebilecek tek ülke Türkiye” dediğimizde, dudaklar bükülüvermiş, “Acaba?” denmişti.

    Son günlerde yaşanan diplomatik ziyaret trafiğinden de görüleceği gibi Türkiye, Ukrayna’nın işgalinden de, Ukrayna’yı işgalini cezalandırmak amacıyla Rusya’ya uygulanan ekonomik ambargolardan da en fazla etkilenen ülkelerden biri olduğu gibi, bu gelişmeler sonucunda oluşan sorunlara çözüm aranan bir barış odağı olmuştur.

    Rusya’nın bağımsız bir ülke olan Ukrayna’yı adım adım işgal etmekte olduğu günlerde Türkiye, küresel barışın korunağı olarak giderek öne öne çıkan bir ülke konumuna geldi. Bu durum, Türkiye’nin jeostratejik konumundan, köklü tarihi ve siyasi ilişkilerinden kaynaklanan stratejik derinliğin sağladığı bir başarı olduğu kadar, Türkiye’nin özenle ve dikkatle uygulamakta olduğu denge politikasının bir başarısıydı.

    Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeye başladığı ilk günlerde, Antalya Diplomatik Forumu, Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi’nin Antalya Şubesi görünümündeydi.

    Bütün yerel ve küresel aktörleri içine çeken Ukrayna krizin çözüm merkezinin Noel Baba’nın memleketi Antalya olması, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile Ukrayna mevkidaşı Dmitri Kulebayı aynı masada buluşturabilmesi, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ABD Başkanı Biden ve Rusya Lideri Putin ile çözüm odaklı olarak peşpeşe görüşebilmesi, Türkiye’nin, küresel bir sorunun çözümünde arabulucu, daha doğru söyleyişle “kolaylaştırıcı” rolünü üstlenebilecek saygınlıkta bir ülke olarak abul gördüğünün bir göstergesidir.

    “NEDEN GELİYORLAR?” başlıklı yazımızda da Türkiye’nin Ukrayna krizinde neden kilit ülke konumunda olduğunu, Ankara’yı peşpeşe ziyaret eden ülkelerin beklentilerini değerlendirerek anlatmaya çalışmıştık.

    Türkiye’nin “kilit ülke” konumuna gelmesinde, öncelikle savaşan iki tarafa eşit uzaklıkta olduğunu, Rusya’dan da, Ukrayna’dan da vazgeçemeyeceğini açıklamasının payı büyüktü, ama tek neden bu değildi.

    Ukrayna merkezli yaşanmakta olan gelişmelerin çok önemli bölgesel ve küresel yansımaları olmaktadır. 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle başlayan Ukrayna merkezli krizin giderek büyüyerek bütün ülkeleri içine çeken bir devasa girdaba, Ukrayna’nın da giderek Afganistan’a ve Suriye dönüşüyor olmasının arka planındaki dinamikleri görmemiz ve gereğini yapmamız gerekiyordu.

    ………….UKRAYNA KRİZİNİN ARKA PLANINDAKİ DİNAMİKLER

    Ukrayna krizinin ve işgalin ilk günlerinden itibaren yazdığımız yazılarda, savaşın arka planındaki gerçek dinamiklerin ABD ile Avrupa Birliği ve ABD ile Çin arasında yeni bir dünya düzeni oluşturma hedefli bir mücadele olduğunu anlatmaya çalışmıştık.

    ABD, Başkan Biden’ın sürekli yinelediği açıklamalarıyla, Rusya’ya, Ukrayna’yı işgal konusunda yeşilışık yakarken, aslında, AB üyesi ülkeleri Rusya sopasıyla “terbiye” ediyordu. Rusya’nın doğalgazına güvenerek, “Yeni girişimlerde bulunulmalı ve yeni ittifaklar oluşturmalıyız. Rusya’nın da dahil olduğu Avrupalı ortaklarımızla güvenliğimizin geniş kapsamlı bir değerlendirmesini başlatmamızı istiyorum” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron bunları söylediğine pişman edilmeliydi. Almanya’nın desteklemesine rağmen, Brexit ile AB’den kopan/koparılan İngiltere de, AB ülkelerinin, Rusya’yı yanlarına alarak bir Avrupa Ordusu (PESCO) kurabileceklerine, kursalar bile uzun ömürlü olabileceğine inanmıyordu.

    ABD, patronu olduğu NATO’ya bir gün olsun, Ukrayna’ya kanat germesine izin vermemişti. ABD, kendi küresel hedefleri nedeniyle, Avrupa’nın Rusya ile yakınlaşmasını önlemeliydi. Çünkü bu yakınlık yalnızca Moskova- Brüksel hattıyla sınırlı kalmayacak, bir ayağı, Yeni İpekyolu hatları üzerinden Pekin’e kadar uzanacaktı. Yani, iki küresel savaş sonrasında oluşan dengelerin, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında ortadan kalkmasıyla birlikte, yeni bir dünya düzeni kurma çalışmaları başlatılmıştı.

    İlk uygulama 1991’de, Kuveyt’i “işgal eden” Saddam’ın ABD öncülüğünde kurulan koalisyon tarafından cezalandırılmasıyla başladı. Saddam’ın ülkesi 36. Paralel boyunca bölündü, kuzey bölümünde, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanacak bir bağımsız birim kurma çalışmaları başlatıldı. ABD’li ideologların kurguladığı yeni dünya düzenin ilk adımı olan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) böylece hayata geçirilmeye başlanmış oldu. 2001’deki İkiz Kuleler şoku sonrasıda, “Demokrasi götürüyoruz” kamuflajı altında 2003’te Afganistan, Irak, 2012’de estirilen “Arap Baharı” rüzgarlarıyla Libya ve Suriye işgal edilerek Ortadoğu Cehennem’e çevrildi.

    Milyonlarca masum insan ve çocuklar “şeker bile yitemeden” hayatlarını kaybettiler.

    2013’te ABD’nin, Ukrayna’yı karıştırmasıyla Ortadoğu Cehennemi Karadeniz’in kuzeyine taşınmış oldu. Soros’un tertiplediği Maidan kalkışması sonucunda, Ukrayna’nın Rus yanlısı Cumhurbaşkanı Yanukoviç Moskova’ya kaçtı. Putin de ABD’nin bu atağına Kırım’ı işgal ederek ve Donbas’ta iki bağımsız birim oluşturarak karşılık vermişti.

    Bugün Ukrayna sahasında yerleşim birimlerinin haritadan silinmesine, binlerce masum insanın ve çocukların ölmesine, milyonlarca insanın komşu ülkelere sığınmalarına neden olan savaş, 2013’teki Maidan olaylarının devamıdır.

    2013’te Ukrayna’yı kaosa sürükleyen, Kırım’ın işgal edilmesine Donbas’ta iki bağımsız devletin kurulmasına sessiz kalan ABD, NATO ve AB, Zelenski’in “imdat!” çağrılarına silah yardımıyla değil de, temsili birliklerle bayrak göstererek karşılık vermiş olsalardı, Rusya bu ülkeye girmeye cesaret eder miydi?

    Görülmesi gereken şu: yeni bir küresel gücün sivrilmesini istemeyen ABD, bir süredir Avrupa Ordusu kurma peşinde koşan Avrupa ülkelerini “Rusya sopası”yla terbiye ediyor.

    TÜRKİYE NEDEN KİLİT ÜLKE?

    AB ülkeleri, özellikle Türkiye’yi yıllar yılı birlik kapısında tutan Almanya ile Fransa, küresel çapta dengelerin oluşmasında Türkiye’nin ne kadar önemli bir denge unsuru olduğunu ancak Ukrayna krizi gibi acı bir deneyim yaşayarak öğrenebildiler. Türkiye, jeostratejik konumunun, binlerce yıllık tarihinin ve kültürel mirasını kazandırdığı stratejik derinliğe sahip bir küresel aktördü. Türkiye’yi bugünkü sınırlarından ibaret bir ülke olarak görmek, bazılarını mutlu etse de, tarihi gerçeklerle çelişen bir durumdu.

    2022 Mart’ında, Ukrayna savaşının bütün şiddetiyle devam ettiği günlerde, Antalya Diplomasi Forumu’nun BM Güvenlik Konseyi’ne dönüşmesinin en doğru açıklaması, Türkiye’nin, yalnızca “kolaylaştırıcı” rolüyle tarafları aynı masaya oturtabilen bir ülke olarak değil, sahip olduğu dengeleri değiştirebilecek gücüyle de, küresel sorunların çözümünde bir kilit ülke olarak kabul görmüş olmasıydı.

    Antalya Diplomatik Forum’da ilk buluşanlar Rusya Dışileri Bakanı Lavrov ile Ukrayna Dışileri Bakanı Kuleba’ydı. Rusya kadar olmasa da, Ukrayna ile çeşitli konularda giderek gelişen ilişkilerimiz anlaşmalarımız var. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu iki ülke ile olan ilişkilerimizin önemini, “Ne Rusya’dan ne de Ukrayna’dan vazgeçebiliriz” şeklinde özetlemişti. O nedenle Antalya’da, Türkiye açısından sembolik değeri çok yüksek olan bir barış platformu oluşturulmuştu.

    İstanbul’da, Dolmabahçe’de ikinci kez biraraya gelen Ukrayna ve Rusya heyetlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ayakta alkışlamaları, iki tarafın da Türkiye’ye duydukları güvenin onaylanma görüntüsüydü.

    Kısa zamanda insanlık dramına neden olan bir savaşa dönüşen Ukrayna krizinin sona erdirilmesi konusunda Türkiye, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve ekibi başta olmak üzere gerçekten çok samimi çaba sarfediyorlar.

    Böylesine zorbir ortamda Türkiye’nin, hem Ukrayna’ya hem de Rusya’ya eşit mesafede durabilmesi, (arabulucu değil) “kolaylaştırıcı” rolünü başarıyla sürdürebilmesi, iki tarafın da güvenini kazanabilmiş olmanın sonucudur.

    Savaşın iki cephesindekiler de Türkiye’nin, “Ne Ukrayna’dan ne de Rusya’dan vazgeçebilriz” söylemindeki samimiyetine inanıyor ve güveniyor olmalılar ki, hem Antalya’da hem de İstanbul’da biraraya gelerek ateşkes koşullarını konuştular.

    Bütün bölge aktörlerini ve küresel güçleri içine çeken bir girdaba dönüşen Ukrayna savaşını sona erdirecek bir ateşkes imzalanmasını sağlayabilecek bir Türkiye, elbette tüm dünyanın alkışlayacağı bir başarıya imza atmış olacaktır.

    KIRIM SAVAŞI’NI GÜNÜMÜZE YANSIMALARI

    Osmanlı, Fransa ve İngiltere’nin yönlendirmesiyle katıldığı Kırım Savaşı (1853-56) sonrasında borç batağına saplanmış, çözülme sürecine girmişti. Boğazlar üzerinden Akdeniz’e inme umudu kalmayan Çarlık Rusyası da Kafkaslar ve Doğu Anadolu üzerinden Basra Körfezi’ne uzanma girişimlerin başlatmıştı.

    Osmanlı ile Türkistan’ın arasına hançer gibi saplanacak “Büyük Kürdistan” ve Büyük Ermenistan” haritaları bu süreçte şekillenmeye başlamıştı. Bugün, Rusya’nın Kafkaslarda bayrak göstermesi de, Türkiye’yi Azerbaycan üzerinden Türkistan coğrafyasına bağlayacak olan Zengezur Koridoru’nda söz sahibi olma girişimi de, ABD’nin Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak bir terör devleti kurma çabaları da, I. Dünya Savaşı’nın devamı olan Kırım Savaşı’nın günümüze yansımalarıdır.

    TÜRKİSTAN COĞRAFYASINDAN AVRUPA’YA UZANAN ENERJİ HATLARI

    Türkiye’yi, “kilit ülke” konumuna yükselten bir diğer konu da, enerji koridorlarının ana güzergahı üzerinde bulunmasıdır. ABD ile AB, ABD ile Çin arasında yaşanmakta olan amansız mücadelenin arka planında, Yeni İpekyolu paralelinde uzanan enerji hatları vardır. Avrupa ülkeleri doğalgazına bağımlı olduklarından, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden büyük kaygı duydukları halde açıkça karşı çıkamıyorlar. Ukrayna’nın isteklerine, özellikle silah isteklerine olumlu yanıt veremiyorlar.

    Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeye başlamalarıyla birlikte Avrupalı liderlerin peşpeşe Türkiye’ye koşmalarını nedeni Anadolu coğrafyası üzerinden Avrupa ülkelerine petrol ve doğalgaz taşıyan enerji hatlarıydı. Putin, Ukrayna’da sıkıştığında ya da sıkıştırıldığında, tepki olarak doğalgaz vanalarını kapatırsa, Azerbaycan’dan Avrupa’ya doğalgaz pompalamakta olan TANAP ve TAP bu açığı kapatabilecek miydi? Kendilerine ekonomilerinin çarklarını çevirebilecek ve donmalarını önleyebilecek kadar doğalgaz pompalayabilecek miydi?

    Arap ülkeleriyle İbrahimi anlaşmalar imzalayan İsrail’in Cumhurbaşkanı da, 16 yıl aradan sonra, Türkiye ile olan ilişkilerini yeniden canlandırabilmek için Ankara’ya geliyordu. Kulislerden yansıyan bilgilere göre de İsrail Cumhurbaşkanı, Doğu Akdeniz derinliklerinden çıkaracağı doğalgazı daha önce planlanan EastMed üzerinden değil de, Anadolu üzerinden Avrupa ülkelerine ulaştırmak istemekteydi.

    Özetle Ukrayna savaşı, ABD dışında, Rusya dahil hiçkimsenin devam etmesini istemediği bir insanlık dramına dönüşmüştü. Gelinen noktada taraflar, çatışmayı durdurup bir durum değerlendirmesi yapma ihtiyacı duyuyorlardı.

    Gelinen noktada, ABD açısından da baksanız, AB açısından, Rusya ya da Çin açısından da baksanız, karşımıza çıkan gerçek, yeni bir küresel düzenin kurulması Türkiye’yi dikkate almadan mümkün olamıyor. Binlerce yıllık tarihinin ve Büyük Okyanus’tan Atlas Okyanusu’na uzanan engin kültür ikliminin kazandırdığı stratejik derilik sayesinde Türkiye kilit ülke.

    Gelinen noktada oluşan dengelerin bir diğerine üstün gelebilmesi için, yukarıda sıraladığımız nedenlerden dolayı, Türkiye’yi yanına alması gerekiyor. Türkiye AB (dolayısıyla AB’nin en büyük ticari ortağı Çin) yanında yer aldığında, ABD zorda kalacak ve bütün enerjisini Yeni İpekyolu’nun önünü kesebilmek için harcamak zorunda kalacaktır. Yok eğer Türkiye, Rusya’nın önünü açarak AB ülkelerini yeniden yörüngesine almayı hedefleyen ABD cephesine açık destek verecek olursa, AB ve eski Varşova Paktı üyesi ülkeler için zor günler başlamış olacaktır.

    Türkiye, yeni dünya düzeninin oluşumunda gerçekten kilit ülke. O nedenle, Ukrayna-Rusya krizinin çözümünde çok başarılı bir “kolaylaştırıcı” rol oynayan Türkiye’nin, ateşkes sürecinde gündeme gelen “garantörlük” konusunda çok dikkatli olması gerekiyor.


    Ülker Piriyeva


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR

    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR