AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

Kemal Sallı - “Türkiye, küresel barışın korunağı olarak giderek öne çıkan bir ülke konumuna geldi” - ÖZƏL

  • + A
  • - A
  • 16-03-2022, 14:41


    Kemal Sallı - “Türkiye, küresel barışın korunağı olarak giderek öne çıkan bir ülke konumuna geldi” - ÖZƏL
    “Önce Vatan” xəbər direktoru Kemal Sallı

    Son günlerde yaşanan diplomatik ziyaret trafiğinden de görüleceği gibi Türkiye, Ukrayna’nın işgalinden de, Ukrayna’yı işgalini cezalandırmak amacıyla Rusya’ya uygulanan ekonomik ambargolardan da en fazla etkilenen ülkelerden biri olduğu gibi, bu gelişmeler sonucunda oluşan sorulara çözüm aranan bir barış odağı olmuştur.

    Rusya’nın bağımsız bir ülke olan Ukrayna’yı adım adım işgal etmekte olduğu günlerde Türkiye, küresel barışın korunağı olarak giderek öne çıkan bir ülke konumuna geldi. Bu durum, Türkiye’nin jeostratejik konumundan, köklü tarihi ve siyasi ilişkilerinden kaynaklanan stratejik derinliğin sağladığı bir başarı olduğu kadar, Türkiye’nin özenle ve dikkatle uygulamakta olduğu denge politikasının bir başarısıdır. Partilerüstü değerlendirilmesi gereken bir konudur.

    Ukrayna merkezli yaşanmakta olan gelişmelerin çok önemli bölgesel ve küresel yansımaları olmaktadır. 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle başlayan Ukrayna merkezli krizin giderek büyüyerek bütün ülkeleri içine çeken bir devasa girdaba, Ukrayna’nın da giderek Afganistan’a ve Suriye dönüşüyor olmasının arka planındaki dinamikleri görmemiz ve gereğini yapmamız gerekiyor.


    Rusya’nın bağımsız bir ülke olan Ukrayna’yı adım adım işgal etmekte olduğu günlerde Türkiye, küresel barışın korunağı olarak giderek öne öne çıkan bir ülke konumuna geldi. Bu durum, Türkiye’nin jeostratejik konumundan, köklü tarihi ve siyasi ilişkilerinden kaynaklanan stratejik derinliğin sağladığı bir başarı olduğu kadar, Türkiye’nin özenle ve dikkatle uygulamakta olduğu denge politikasının bir başarısıdır. Partilerüstü değerlendirilmesi gereken bir konudur.

    Ukrayna merkezli yaşanmakta olan gelişmelerin çok önemli bölgesel ve küresel yansımaları olmaktadır. 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle başlayan Ukrayna merkezli krizin giderek büyüyerek bütün ülkeleri içine çeken bir devasa girdaba, Ukrayna’nın da giderek Afganistan’a ve Suriye dönüşüyor olmasının arka planındaki dinamikleri görmemiz ve gereğini yapmamız gerekiyor.

    Ukrayna’nın işgali, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını hemen sonrasında yaşanan ve Irak’ın 36. Paralel boyunca bölünmesiyle sonuçlanan I. Körfez Savaşı’ndan, 2001’de yaşanan İkiz Kulelerin vurulmasından, 2003’te Irak’ın işgal edilmesinden, 2011’de estirilen Arap Baharı rüzgarlarıyla Suriye’nin iç savaşa sürüklenmesinden, Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak bir terör devleti kurma girişiminden, ABD’nin Rusya’yı Ortadoğu denklemi dışına savurabilmek amacıyla Ukrayna’da yönetim değişikliğine neden olan Maidan olaylarını organize etmesinden, 2014’te Putin’in, ABD’nin bu atağına Kırım’ı ilhak ederek karşılık vermesinden, Rusya’nın Beşar Esad’ın davetiyle 2015’te Suriye’de sahaya inmesinden, aynı yıl yaşanan uçak düşürme krizi nedeniyle kopma noktasına gelen Türkiye-Rusya ilişkilerinin Nursultan Nazarbayev’in girişimiyle normalleştirilmesinden bağımsız bir gelişme değildir. Bu uzun süreçte rol alanlar hep aynı aktörlerdi.

    Son günlerde yaşanan diplomatik ziyaret trafiğinden de görüleceği gibi Türkiye, Ukrayna’nın işgalinden de, Ukrayna’yı işgalini cezalandırmak amacıyla Rusya’ya uygulanan ekonomik ambargolardan da en fazla etkilenen ülkelerden biri olduğugibi, bu gelimeler sonucunda oluşan sorulara çözüm aranan bir barış odağı olmuştur.


    BAŞDÖNDÜREN DİPLOMASİ TRAFİĞİ

    Şu trafiğe bakar mısınız:

    Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitri Kuleba, Ukrayna Milletvekili, Kırım Türkleri Lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu, İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev, Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Müşaviri Hikmet Hacıyev, Azerbaycan Enerji Bakanı Şahbazov, NATO Genel Sekreteri Jen Stoltenberg, Kosova Cumhurbaşkanı Vsoja Osmani, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, Almanya Başbakanı Olaf Shultzve Antalya Diplomatik Forumu’nu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na dönüştüren devlet başkanları, bakanlar ve diplomatlar..

    Bütün yerel ve küresel aktörleri içineçeken bir krizin çözüm merkezinin Noel Baba’nın memleketi Antalya olması, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile Ukrayna mevkidaşı Dmitri Kulebayı aynı masada buluşturabilmesi, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adları savaşın kurgusuyla birlikte anılan ABD Başkanı Biden ve Rusya Lideri Putin ile çözüm odaklı olarak peşpeşe görüşebilmesi, Türkiye’nin,küresel bir sorunun çözümünde “arabulucu”rolünü üstlenebilecek saygınlıkta bir ülke olduğunun göstergesidir.Hem Rusya hem Ukrayna tarafından arabuluculuk konusunda kabul görmüş bir ülkedir.Bu konumuyla Türkiye, üyesi olduğu NATO’nun Rusya’ya uygulamakta olduğu yaptırımların dışında kalabilmesine de haklı bir gerekçe üretmiştir.

    ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Sherman’ın dediği gibi, “Türkiye, barış adına bütün taraflarla görüşebilen bir NATO ülkesidir.”

    KİM NE İSTİYOR?

    Antalya Diplomatik Forum’da ilk buluşanlar Rusya Dışileri Bakanı Lavrov ile Ukrayna Dışileri Bakanı Kuleba’ydı. Rusya kadar olmasa da, Ukrayna ile çeşitli konularda giderek gelişen ilişkilerimiz anlaşmalarımız var. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu iki ülke ile olan ilişkilerimizin önemini, “Ne Rusya’dan ne de Ukrayna’dan vazgeçebiliriz” şeklinde özetlemişti. O nedenle Antalya’da, Türkiye açısından sembolik değeri çok yüksek olan bir barış platformu oluşturuldu.

    Rusya, Çin ve Almanya ile birlikte en büyük ticari partnerlerimizden biri. Rusya, Mersin nükleer santralimizi yapan ülke, Rusya, enerji tedarikçimiz olan bir ülke, Rusya, üç büyük ticari partnerimizden biri olan bir ülke, Rusya, en fazla turist gönderen bir ülke. Rusya bu avantajlarından yararlanarak, Ukrayna konusunda kendisini desteklememizi, Batılıların yaptırımlarına katılmamamızı istiyor.

    Ayrıca, East-Med projesinin tarihe karışması sonrasında, Doğu Akdeniz’den çıkaracağı doğalgazı TANAP ya da TANAP paralelinde bir boru hattı üzerinden Avrupa’ya pompalamak isteyen İsrail’e geçit vermememizi istiyor.

    En önemli isteği de, yeni dünya düzeninin omurgasını oluşturan Yeni İpek Yolu’nun en önemli geçitlerinden bir olan Azerbaycan-Türkiye coğrafyasında söz sahibi olmak.

    İSRAİL’İN HEDEFİ

    15 yıl aradan sonra Türkiye’yi ziyaret eden İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog da, Türkiye-Libya arasında deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşmaya benzer bir anlaşma imzalamakve Doğu Akdeniz’den çıkaracakları doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine pompalamak.

    İsrail’in gizli ajandasında, Türkiye’den rol çalarak, Antalya Diplomasi Forumu’nu Kudüs’e taşıma niyeti olduğu da ciddi ciddi konuşuluyor.

    NATO GENEL SEKRETERİ NEYİ HEDEFLİYOR?

    Antalya Diplomasi Forumu’na katılanlar arasında, 2008 yılından bu yana, Ukrayna’yı üye yapmakta nazlanan, Rusya karşısında yalnız bırakmakla suçlanan 30 üyeli NATO’nun Genel Sekreteri Stoltenberg, önümüzdeki 10 yıl içinde ittifakın iki misli büyümesini sağlayabilecek midir?

    ERMANİSTAN’IN YALNIZLIĞINI YENME ÇABASI

    Geçtiğimiz yıl Batılıların gaza getirmesiyle Karabağ’a saldırılar düzenleyen Ermenistan Rusya’dan da beklediği desteği göremediği için Azerbaycan ordusuna karşı hiçbir varlık gösterememiş, Rusya Lideri Putin’in araya girmesiyle 9-10 Kasım gece yarısı imzalan ateşkes anlaşması hükümlerine göre, işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarını geri vermek zorunda kalmıştı.

    Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyev, bugüne kadar oyaladıkları Azerbaycan’ı karadan Türkiye’ye bağlayacak olan Zengezur Koridoru’nu hayata geçirerek burada pay sahibi olmayı, içine düştüğü ekonomik ve siyasi yalnızlığı Türkiye olan ilişkilerini geliştirerek yenmeyi hedefliyor.

    MİÇOTAKİS YALNIZCA ORTODOKS YORTUSU İÇİN GELMEDİ

    Pazar günü İstanbul’a gelen ve Ukrayna savaşı gölgesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in son yıllarda iki komşu ülke ilişkilerinde oluşan basıncın düşürülmesini hedeflediği konuşuluyor. Tarafların Ege, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz konularındaki görüşlerini değiştirmeleri beklenmiyor, ama Türkiye ile Yunanistan’ın, aralarındaki sorunları,oluşan küresel konjonktür çerçevesinde, aracısız görüşebilme yönünde önemli bir adım attıkları değerlendiriliyor.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi öncesinde Fener Rum Patrikhanesi’nde düzenlenen 13 Mart Ortodoks Ayini”ne de katılan Yunanistan Başbakanı Miçotakis, büyük umutlar bağladığı, Avrupa’yı kendilerine bağımlı kılacak East-Med projesinin suya düşmüş olmasından duyduğu hayal kırıklığını, Türkiye ile ilişkilerini geliştirerek yenmeye çalışıyor.

    ABD’NİN BEKLENTİLERİ

    Göreve başladığı günden beri Türkiye’yi ziyaret etme konusunda pek istekli görünmeyen, Ukrayna krizi sürecinde NATO üyesi Türkiye’yi aramayan ABD Başkanı Biden, Antalya Diplomasi Forumu çerçevesinde Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanlarının görüşme masasına oturmalarını sağlayan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmesi, Ukrayna savaşına çözüm arayışları bağlamında başlayan dirsek temasının, Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden ivme kazanmasını sağlayacak bir adım olarak değerlendiriliyor.

    Önümüzdeki hafta, Türkiye Ticaret Bakanlığı yetkileriyle Amerikalı işadamları arasında Washington’da başlayacak görüşme maratonunu, Yahudi lobisinin de eklenmesiyle, iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılmasını sağlayacak bir gelişme olarak niteleniyor.

    ALMANYA BAŞBAKANI SHULTZ’UN BEKLENTİLERİ

    Avrupa Birliği’nin en güçlü üyelerinden biri olan Almanya, Türkiye’nin birliğe tam üye olmasını hiçbir zaman desteklememişti. Ukrayna krizinin Ukrayna savaşına dönüştüğü süreçte izlediği politikalarla, küresel çapta etkili olan gelişmeler konusunda, bölge ülkesi olmanın çok ötesinde bir değeri olduğunu kabul ettiren Türkiye, sonuçta Almanya’nın da dikkatini çekmiş olmalı ki, Almanya Başbakanı Shultz da Ankara’ya geliyor.

    Shultz’un başlıca derdi, Ukrayna’yı işgal etmesinden dolayı yaptırımlarla cezalandıran Rusya’nın, misilleme olarak, Avrupa’ya uzanan doğalgaz boru hatlarının vanalarını kapatması durumunda, giderek bölgesel bir enerji terminaline dönüşen Türkiye’nin, Avrupa’nın muhtaç olduğu enerji ihtiyacını ne oranda karşılayabileceğini sorgulamak.

    AZERBAYCAN AVRUPA’NIN DOĞALGAZ İHTİYACINI BÜYÜK ÖLÇÜDE SAĞLAYABİLİR, AMA…

    Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine doğalgaz pompalayan TANAP ve TAP boru hatları Avrupa’nı enerji ihtiyacını büyük ölçüde karşılayabilir, fakat bu konuda, “Rusya ne der?” sorusu devreye girdiğinden, konunun Rusya, İran, İsrail, ABD, Azerbaycan ve Türkiye’nin katılacağı bir açık oturum masasında çözüme kavuşturulması gerekiyor. Ukrayna savaşının devam ettiği ve Rusya’ya yaptırımlar uygulandığı bir süreçte böyle bir barış masası kurulabilir mi ve bu masadan bir anlaşma çıkabilir mi?

    Yeni dünya düzeninin omurgasını oluşturan Yeni İpek Yolu’nun Kazakistan’dan Ukrayna’ya uzanan bölümünü kontrolü altına almaya çalışan Rusya, Avrupa coğrafyasındaki ülkeleri kendisine bağımlı kılan doğalgaz servetini kimseyle paylaşmaya razı olmayacaktır. Paylaşmayı bırakın, bu konuda kendisine alternetif olabilecek ülkelere aba altında sopa göstermeye başlamıştır. Rusya’nın, Ukrayna işgali arefesinde, 22 Şubat’taMoskova’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile imzaladığı 23 maddelik Moskova Mutabakatı hükümlerinin ilerde Türkiye-Azerbaycan ilişkileri konusunda sıkıntılar oluşturabileceği konuşuluyor.

    Görüldüğü gibi, “Neden geliyorlar?” sorusu, sular durulmadan, taşlar yerine oturmadan yanıtlanabilecek bir soru değildir.


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR


    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR