AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

Ünlü Şair, Yazar, Ressam Recep Garip - Genç Düşünce - Özəl

  • + A
  • - A
  • 9-03-2021, 08:35



    GENÇ DÜŞÜNCE

    RECEP GARİP


    “Hazıra konmak, kazanmaktan farklı bir şeydir.

    Yazılan ve söylenen her şey yarımdır.

    Bilgi, okuyucunun okuduğunu tamamlamasıyla doğar” Şeyh Sadi Şirazi


    İnsan, hayatı boyunca insan kalabilmenin çabası içerisindedir. Bunu bilsin ya da bilmesin bu koşu böylesine bir bilinci-belirlemeyi içinde taşıyor. Uğraşların verildiği, yarışların yapıldığı, tecrübelerin birikerek hayata aktarıldığı, ilmin, sanatın ve tekniğin hayatı vasıflandırdığı bir dönemde-asırdayız. Koşudan koşuya aktarılarak devam eden bir hayat öyküsü biriktiriyor bu çağın insanı. Uğrunda mücadele edebilecek, hedefler koyabilecek, Kızılelma’dan Kızılelma’ya koşabilecek bir idealin-değerin yoksa yaşadığınız hayatın da bir anlamı yoktur. Yaşadığınız hayat, bir ülküyle, idealle, davayla, anlayışla, değerlerle anlam kazanır.

    Bilgi ve teknoloji çağı kuşkusuz fırsatlar çağıdır. İçinde barındırdığı sürekli değişim ve gelişim imkânlarını doğru anlayabilecek, takip edebilecek, kurgulayabilecek, planlayıp uygulayabilecek insanlardan bahsediyorum. Yeni yüzyılın yeni yüzleri kuşkusuz gençliktir ve bu gelişimi, teknolojiyi ve bilgi birikimlerini en iyi takip edip disipline edebilecek aklı hür, vicdanı hür, tefekkürü hür, idrakı hür insanlara aittir. Buradaki hürlük; körlük anlamında bir hürriyet değildir. Bilakis kişiliklere saygının, ahlaki değerlerin, adalet terazisinde ki sapma göstermez hassasiyetin, inançtan, itikattan, örflerden gelen doğal anlayışlarla çatışmayan gençliğin hürlüğüdür. Her bireyin hürriyeti diğerinin hürriyetiyle anlam kazanır. Her gencin çabası, diğer gencin çabasıyla büyür ve her geleceğe adım atan insan evladının anlayışı ve kavrayışı kendi köklerindeki değerlerden yükselir.




    Bilgi ve teknoloji fırsatlarla birlikte riskleri de peşinde taşır. Çağı doğru yorumlayan insan-genç; hem fırsatları doğru teşhis edecek, hem de risk unsurlarını göz ardı etmeyecektir. Aklı önde tutmak, idrakı köreltmemek, basiret ve feraset duygusunu kaybetmemekle mümkündür. Lakin her zaman akıl problemleri çözmez. Bazen gönül terazisinin kararı, aklın kararından daha doğru ve etkilidir.

    Başarı hedef sahiplerinin işidir.

    Yalnızca hedefi olanlar başarır.


    İdealist genç, yalnızca kendini düşünmez, ailesinden başlayarak cemiyetini, milletini, devletini düşündüğü gibi insanlığın önünü tıkayan meseleleri de göz ardı etmez. Bu ve benzeri problemleri nasıl bertaraf etmesi gerektiğini gece gündüz, fasılasız okuyarak, tartışarak, tefekkür ederek, ideal akıllarla toplu oturumlardaki çıkan sonuçlarla hedefine doğru yürür.




    Bir an mevsimleri düşünelim; sonbahar havasıyla ağaçların, yaprakların değişimden değişime uğrayarak nasıl çekici bir atmosfere insanı yönelttiğini biliyoruz. Bundan dolayı sonbahara kızabilir miyiz? Ya da kışın zorlu günlerinde kar altında kalan ormanların, tarlaların, evlerin, ocakların, hayvanatın günlerce aç ve susuzluk çekmelerinden sızlanarak kışa darılabilir miyiz? Kuşkusuz hiç birine kızmayız ve darılmayız. Biliriz ki bunlara da ihtiyaç vardır. Sebepleri, madde madde sıralayabilir. Zorlu sonbahar ve kışı takip eden ilkbaharla birlikte ölü bir mevsimin birden bire canlanıverdiğini, yeniden dallara, sürgünler vererek domur domur çiçeklere, yapraklara döndüğünü, her tarafta bir heyecanın kapladığını görebiliyoruz. Buz gibi mevsimlerin yerini ılık havaların aheste aheste doldurduğunu gördüğümüzde, kökü ve gövdesi sağlam olan ağaçların, ormanların, bağların, bahçelerin nasıl da cömertçe bizleri karşıladıklarını düşündüğümüzde içimizde yepyeni dirilişlere, doğuşlara yelkenler açtığımızı söylemekten geri durmayız. Kabuğunu terk eden ağaç, dalları kırılarak gövdenden kopan ağaç ya da kabuğunu terk edip yeni elbisesini giyen yılan canlılığından hiçbir şey kaybetmez. Bu bizim doğaya, ormana, gökyüzüne, yeryüzüne, denizlere, dağlara, mevsimlere, yağmurlara, insanlara teşekkürümüz kadar, her şeyi var edene karşı da bir tefekkür-teşekkür borcumuzdur. İşte bütün bunlar hayatın bizatihi içinde var olan muştulardır. Bunları görmezlikten gelemeyiz.

    Dağları, vadileri, okyanusları aşabilmek için bilgi, teknolojisi yetmez. İnsan unsuru en önemli unsurumuzdur. Bu da yetmez bunları bir araya getirip anlayacak, uygulayacak bir sistemin oluşturulması için akil heyetinin kaçınılmazlığı kadar, bu işlerin koordinasyonunu sağlayacak bir şefe de muhtaçtır. Yani topyekûn halde birbirine kenetlenmiş genç tefekkür sahiplerinin dayanışmasıyla mümkündür.




    “Genç”, yaşından kaynaklı tanımlanmış olsa da; düşüncenin, sanatın, diriliş hamlelerinin, kalkınmaların, hedeflerden hedeflere koşmanın da adıdır. Genç asla düşmemelidir ve düşmemesi için gerekli tedbirleri, donanımları bilgileri aklında, gönlünde biriktirmelidir. Devlet olarak, büyükler olarak ellerimizden gelen her türlü takviyeyi, desteği artırarak sürdürmeliyiz. Rahmetle andığımız Ali Fuat Başgil şöyle söylüyor; "Aşikâr ki, genç vatandaşlarla, irade ve karakter terbiyesi vermekle, mükellef olan mektebin evvelemirde idaresi, başındakilerle hocalarının bizzat irade serbestliğine ve sağlam bir karakter terbiyesine sahip, mesleki formasyonu yerinde insanlar olması şarttır. Emir kulu ve otoritenin esiri olan mektep yalnız çocuklar için değil milli camia için hatta insaniyet için bir mezbahadır."

    Erdemli insanlar olabilmenin yolu, vaktin kıymetini bilmekten geçiyor. Vaktin kıymetini bilmek demek, zamanı doğru okumak, çağı doğru anlamak, içinde bulunduğumuz durumların yalnızca görünenlerini değil, görünmeyen yönlerini idrak edebilmekle mümkündür. Bilgi toplumunun oluşması ancak insanın ahlak ve maneviyatının üstün tutulmasıyla, adaletin sağlanmasıyla mümkündür. Dünya sitemlerinin alabora olduğu bir çağdayız ve insanlık mutsuz durumdadır. Buradan kurtuluşun reçetesinin Büyük Anadolu Uygarlığımızın kök, gövde ve inanç değerlerinden beslenerek kurtulacağına inancımız tamdır.

    İnsanı-bireyi maddede boğarsanız insanı da-insanlığı da öldürmüş olursunuz.

    Genç düşünce, geleceği inşa eden düşüncedir. Genci düşürürseniz geleceği de düşürmüş olursunuz.




    Şöyle düşünelim; İnsanın doğuştan elinde bulundurduğu özgünlüğü ve özgürlüğü kimseler tarafından elinden alınamaz, ipoteğe tabi tutulamaz. Çağa zulmedenlerin ellerindeki bu sinsi tuzaklar, insanlığın özgünlüğünü yok etme tuzaklarıdır. Bunlardan kurutuluşun yolu gönlüne sahip çıktığın kadar, aklına da, ahlakına da, köklerine de, inançlarına da, adaletine de, tefekkürüne de, devletine de, milletine de sahip çıkmaktır. Böylelikle çağın getirdiklerini-kazandırdıklarını en iyi ve doğru kullanan kişiler olunmalıdır. Bütün alanlarda yarış halinde olma mecburiyeti asla unutulmamalıdır ki üstün vasıflarla, verilen uğraşılarla, üretilen proje ve uygulamalarla diğer toplumlardan, devletlerden her daim fersah fersah önde olunabilsin. Bu gençliğin ödevidir.

    Gençler, geleceğin yollarını, engellerini, tuzaklarını sizler açacak, bozacak ve geliştireceksiniz.

    Hiçbir şart, hiçbir hadise, hiçbir engel bizi ümitsizliğe sevk etmez. Çünkü bu toprakların verdiği değerler, insanlığı ihya etmiş değerlerdir. Bu toprakların çocukları, gençleri, insanları, aklını, vicdanını ve düşüncesini yalnızca kendisi için kullanmaz, en yakınından başlayarak bütün bir toplum ve insanlık için kullanır. Bunun içindir ki Bu Coğrafyanın Çocukları sınırsız toprakların derdiyle derlenir, sevinciyle sevinir.

    6 Mart 2021 – İstanbul


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR

    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR