Siyaset, yaşadığımız bu hayatın vazgeçilmez noktalarından birisidir. Ülkeler açısından, şehirler açısından ve hatta aileler açısından siyaset, hayatımızın dönüm noktalarını oluşturmaktadır.
Bizler her hangi bir eğitimini almadan girdiğimiz bu siyaset arenasında, kendi saf ve dar alandaki masum menfaatlerimizin rüzgârına doğru yelken şişirir iken, bu işin kitabını ve hatta tabir-i caiz ise puştluğunu yazmış olanlar; başta kendi egoları olmak üzere, bilinçli ve planlı menfaatlerine, ideallerine, ideolojilerine ve hatta hatta mihmandarlıklarını yaptıkları belli başlı zümrelerin güdümüne doğru adım atmaktan imtina etmemekte, Erzurum ve halkı gibi gerçek manada “vatanına ve milletine can feda edebilecek” derecedeki özel duygularını da hiç çekinmeden suiistimal edebilmektedirler.
Tarihten anlayanlar ne demek istediğimizi elbette idrak edebilecek durumdadır. Anlamayanlar için ise biz kelam ile kalem ile satır başı geçelim.
Geçelim ki; her geçen saat, adı ile itibarı ile siyaset meydanında harcanan şehrimizin geleceğine nasıl bir kötülük yapıldığının belki biraz farkına varırız.
Aile içlerine kadar, hatta kardeşler arasına ve dahi anne-baba arasına indirgenen siyaset algısı, çok değil çeyrek asır öncesine kadar sağ/sol olarak, demokrat/anti demokrat ve ülkücü/komünist, ılıman İslamcı/şeriatçı gibi birçok isim altında halkımızın gruplara bölünmesine ve hatta pek çok canımızın bu uğurda hiç acımadan katledilmesine dahi göz yumulmuştur.
Daha düne kadar yaşanan bu istenmeyen ve can yakan gelişmeler aklımızın ucundan kaybolup gitmiş olacak ki 2023 ve öncesi yıllarda yaşadığımız 26. , 27. ve 28. Dönem Milletvekilliği seçimlerinde ve öncesinde yaşanan bir takım gelişmelerde bu damara yeniden neşter atılarak kan kaybına devam edilmeye başlanılmıştır.
Amaç önce köyleri, sonrasında ilçeleri, sonrasında illeri ve daha sonrasında da bütün ülkeyi parçalamak ve yok edebilmektir.
İşte üst akıl; bu çalışmanın adına “beka sorunu” diyerek adlandırmış ve birileri de bu adlandırmanın bertaraf edilmesi için karşı tezde bulunarak elinden gelen her türlü gayreti de rahatlıkla uygulayabilmiştir.
Yurdumuzun tarih zenginliği ve geçmişi göz önünde bulundurulduğu vakit, halklarının ve kültür çeşitliliği de kefeye konulduğu vakit, art niyetli olanların iştahını kabartan bu durum zaten kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Ki, bir takım yerleşkelerde başarılı olmalarının en büyük nedeni de yazımızın başında ifade ettiğimiz şekilde, budur.
İktidar gücü her ne kadar ülke menfaatlerinin doğrultusunda adım atmaya gayret gösterse de, köylere ve hatta ilçe ve illere indirgenen yönetim temsil noktasında görevli olan şahısların kendi şahsi menfaatlerinin ve egolarının kibri yüzünden, özetle ifade etmeye çalıştığımız durumlar sıkça yaşanmaktadır.
“Ben” egosu, Erzurum ve benzeri dar çerçeve alanlarında bulunan illerimizde eksik olmadığı için, bu tür gelişmekte olan illerimizde de siyasetin rengi hiçbir zaman berraklığına, duruluğuna kavuşamamıştır.
Güçlü olan ve maddi imkânlarını çok iyi tolere eden ön plana çıktığı gibi bu hengâme esnasında da asıl planlayıcılar, bulandırdıkları bu suyun altından kendi ideolojilerini denetimsiz kalan halkın üzerinde, bilhassa taşrada kalan ve dışarıda unutulan halkın üzerinde çok rahat bir şekilde uygulama yolunu tatbik etmişleridir.
Örnek mi?
Daha birkaç ay önce yapılan seçimlerde, kendi egolarının peşine düşenlerimiz yüzünden, yanlış ve bilinçli olarak yapılan hesap hataları yüzünden, bu şehirden bir tane istenmeyen virüs çıkmıştır. Birileri bu işin adını siyaset koysa da, biz bu işin adını “şirpençe” diye nitelendirip, o şekilde de görmekteyiz.
Şirpençenin vakti zamanında kime ne yaptığını bilmeyenlerin yanlış hevesleri sayesinde, çok değil birkaç yıl sonra adı ile yaşayan bu şehri de elimizden alacaklarının farkına ne zaman varacak bizler de merak etmekteyiz.
Birkaç hafta sonra yeni bir sandık kargaşası daha yaşanacaktır ve bu kargaşada içimizde bizi yönettiğini söyleyen birileri, yine kendi egolarının derdine düşer ise ilçelerden başlamak üzere ki buna merkez ilçelerimizden bir tanesi çok yakındır, bir daha ki seçimlerde Erzurum’un kaybedilmemesi içten bile değildir.
Bizler burada koltuk için adam harcarken, birileri yine içimizdeki satın alınan kalemlerle bulandırdıkları suyun altından neleri karıştırıyor farkında bile değilsiniz.
Ne mi diyorum?
Birkaç ay önce alınan oy oranlarına bakın diyorum, daha ne diyeyim…
Gazeteci & Yazar
Hakan Dikmen