Mehmet Yəhya ÇİÇƏKLİ
Bu gün Türkiyə fərqli və oxşar keyfiyyətlərə malik zirehli texnika istehsal edə bilən birdən çox şirkətə malik ölkədir. Dünyanın bir çox ölkəsində Türkiyədə istehsal olunan zirehli maşınlara rast gəlmək mümkündür. Bunun əsasını Türkiyənin ümumi sənaye potensialı və xüsusən də avtomobil sənayesində aktiv toplanması təşkil edir. Bununla belə, zirehli texnikanın ən yüksək səviyyəsi olan Tank istehsalı üçün, böyük ölçüdə kafi olsa da, sıxışdığı/gecikdiyi yerdə güc bloku (mühərriki) Türkiyə olmuşdur. Türkiyə xarici mənbələrdən çox asılı olan və toplama çəni yaratmağa çalışan bir ölkə olsaydı, təbii ki, xaricdən hazır mühərrik tədarükü bu qədər çətin olmazdı. Bununla belə, öz tankını yaratmaq və beləliklə, beynəlxalq müstəvidə tank istehsalçıları arasında rəqib kimi çıxış etmək imkanı olan bir ölkə olaraq, enerji blokunu xarici mənbələrdən almaqda çətinlik çəkib. Bu, unikal sənaye səviyyəsini göstərir.
"Silahların gürültüsü ile çınlayan bir dünyada yaşıyoruz.
İnsanlık her yanda silahlanırken, kendi gücüne
dayanmayan bir ülkenin akıbeti talihsiz olacaktır."
Heinz Guderian
Bu yazının başlığı, süreçten veya maddi kaynaktan çok şartlara işaret etmektedir. Zira, metnin konusu ana muharebe tankının (ileride kısaca tank olarak anılacaktır) nasıl tasarlanacağına dair bir tartışma değil, tank yapmak -yapabilmek- için neyin gerekli olduğudur. Aslında bu sorunun cevabı sanayi kapasitesi ile ilgili olsa da dünya çapındaki örnekler incelenerek daha basit bir göstergenin de tespit edilmesi mümkündür.
Bir tankı oluşturan sistemler kabaca şöyle sıralanabilir:
-Güç birimi (motor)
-Aktarma organı (şanzıman)
-Yürüyüş takımı (palet, çark ve tekerlekler)
-Gövde ve kule (zırh ve şase)
-Ana silah (tank topu)
-Elektro optik sistemler (nişan ve gözlem aygıtları)
-Muhabere ve komuta kontrol sistemleri
Elbette bu sayılan unsurların yanında yardımcı silahlar (makineli tüfekler ve uçaksavarlar), aktif savunma sistemleri, havalandırma ve KBRN* korunma sistemleri gibi farklı ilave unsurlar da modern bir tankın vazgeçilmez parçalarıdır.
Kim Tank Üretebiliyor?
Dünyada son elli-altmış yılda tank veya ana muharebe tankına benzer sistemleri kendi tasarlayıp üretmiş ülkelere bakıldığında, bu ülkelerin hepsinin ortak yönünün sanayi kapasitesi bağlamında kayda değer bir otomotiv sektörünün varlığı olduğu görülmektedir. ABD, Rusya (SSCB) ve Almanya gibi tankları ile meşhur ülkelerin dışında tank tasarlayıp üreten ülkelere bakıldığında; Fransa, İngiltere, Japonya, Kore, İtalya, Çin göze çarpmaktadır. Bunlara Hindistan ve İsveç de ilave edilebilir. Bu ülkelerin hepsinin ortak yönü, kayda değer bir otomotiv sanayisine sahip olmalarıdır.
Başka bir ülkenin teknik desteğine dayanarak, alt sistemlerin tamamını veya çoğunu hazır alıp birleştirmek veya mevcut bir tankı modernize etmek gerçek anlamda tank yapmak değildir. Elbette bir tecrübe ve bilgi birikimi sağlar fakat kendi tankını yapmak için daha fazlası gerekir. Hakeza büyük bir ekonomi olmak da otomotiv sektörü güçlü olmazsa Tank yapmak için yeterli değildir. Aşağıdaki örneklerde görülebileceği gibi, Tank yapabilme kapasitesi otomotiv sektörü ile birlikte kazanılan bir kabiliyettir.
Dünyanın hâlihazırdaki en büyük sanayi merkezi ve muhtemelen gelecekteki en büyük ekonomisi olan Çin, OICA** verilerine göre dünyada en çok motorlu taşıt (binek otomobil ve ticari araç) üreten beş ülke arasında birinci sıradadır ve üretimi diğer dört ülkenin (ABD, Japonya, Hindistan, Kore) toplamından fazladır. Ancak altıncı büyük otomotiv üreticisi olan Almanya da bu toplama eklendiğinde Çin’i aşan bir sayıya ulaşılabilmektedir. Bu devasa otomotiv kapasitesi ile Çin, teknolojik olarak ileri bir ülke olarak bilinmese de kendi tanklarını tasarlayıp üretebilmektedir. Bu kapsamda birden çok tankı tasarlayıp üretip envantere almıştır.
Hakeza sanayileşme yarışına ABD ve Avrupa ülkelerinden hatta Japonya’dan daha geç başlamış olan (Güney) Kore, bünyesinden; Hyundai, Kia, Daewoo ve Ssangyong gibi dört otomotiv devini çıkardıktan sonra elbette kendi tankını ve zırhlı araçlarını da üretebilmiştir. Dünya tank üreticileri ailesinin az bilinen, fakat silah sanayisi yönüyle daha iyi tanınan İsveç; Volvo, Saab ve Scania’yı bağrından çıkaran bir ülke olarak soğuk savaş döneminde kendi özgün tankını tasarlayıp üretebilmiştir.
Türkiye Tank Üretebilir mi?
Türkiye’nin otomotiv sanayisi denildiğinde akla önce binek otomobiller geldiğinden çok büyük bir potansiyeli olmadığı düşünülebilir. Zira binek otomobil alanında Tofaş dışında her yönüyle yerli katkı payı ağırlıklı bir firması yoktur. Üstelik Tofaş’ın tarihinde hem ileri teknoloji, hem de tasarım ve üretimde yerlilik payı çoğunlukta olan ilk ürün olan Egea ancak 45 yıllık bir serüvenin ardından 2014’te tanıtılıp 2015 yılında piyasaya çıkmıştır. Yeni bir girişim olan TOGG da geleneksel otomotiv altyapısından daha farklı bir teknolojik üründür. Aslında Türkiye’nin ticari araçlar alanında çok ciddi bir otomotiv sektörü vardır. Türkiye’de kamyon ve otobüs gibi ticari araçlar üreten firmaların binek otomobile nazaran çok daha ileri seviyede olduğu, hakeza piyasa payının da yüksek olduğu söylenebilir. İşte bu altyapı, Türkiye’nin tank yapabilme kapasitesine sahip olduğuna işaret etmektedir. Yine de Türkiye’nin motor teknoloji alanında bağımsız veya ileri olduğunu söylemek güçtür ki bu durum, milli tank projesi Altay’ın da takıldığı tek nokta olarak kendini göstermiştir.
Son Söz Yerine
Türkiye bugün farklı ve benzer niteliklerde zırhlı araçlar üretebilen birden çok firması olan bir ülkedir. Dünyada pek çok ülkede Türkiye’de üretilişmiş zırhlı araçlara rastlamak mümkündür. Bunun temeli de Türkiye’nin genel sanayi kapasitesi ve özellikle de otomotiv sanayindeki aktif birikimine dayanmaktadır. Ancak zırhlı araçların en üst basamağı olan Tank üretimi için Türkiye, büyük ölçüde yeterli olsa da takıldığı/gecikmeye uğradığı nokta güç birimi (motor) olmuştur. Eğer Türkiye, yaptığı tankta büyük ölçüde dışa bağımlı, toplama tank yapmaya çalışan bir ülke olsaydı, elbette yurt dışından hazır bir motor tedariği bu kadar zor olmazdı. Ancak kendi tankını yapma, dolayısıyla uluslararası zeminde tank üreticileri arasında bir rakip olarak ortaya çıkabilme imkanına sahip bir ülke olarak, güç birimini yabancı kaynaklardan temin etmekte zorluk çekmiştir. İşte bu, özgün bir sanayi seviyesine işaret eder. Zira Türkiye’nin sanayi kapasitesi daha zayıf olsaydı, (toplama bir ürün için) yurtdışından tank motoru tedarik edilebilirdi. Türkiye’nin sanayi kapasitesi daha ileri seviyede olsaydı, kendi tank motorunu daha önce geliştirmesi mümkündü. Ancak bu ikisinin arasında, olması, Türkiye’nin Altay girişiminin meyvelerinin gecikmesine neden olmuştur.
Elbette bazı çevreler, özellikle Türkiye’nin savunma sanayii birikimine hasmane duygular besleyenler, Altay tankının yaşadığı motor sorununu Türkiye’nin yetersizliğine yorarak Türkiye’nin bu alanda yetersiz olduğu gibi isabetsiz yorumlar kaleme almıştı. Ancak aslında durum daha karmaşıktır. Zira kim tank yapabilir, sorusunun yanında belki de arka plandaki bir mesele, piyasadaki mevcut aktörler ve tank ihracatçıları açısından, “kim tank yapmamalı” sorusu ile ifade edilebilir.