AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

Siyaset bilimci Kemal Sallı - “ABD-ÇİN Düellosu” - İki küresel aktör - ÖZƏL

  • + A
  • - A
  • 4-04-2023, 13:43


    Siyaset bilimci Kemal Sallı - “ABD-ÇİN Düellosu” -


    Başlangıçta, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline yalnızca Başkan Biden’ın söylemleriyle karşı çıkan ABD, ülke harabeye döndükten sonra yaptığı silah yardımlarını giderek artırmaya başlamış, Rusya’ya kapsamı giderek genişleyen ekonomik yaptırımlar uygulamış ve Moskova’nın Pekin’e yakınlaşmasına, dolayısıyla küresel güç odağının Doğu’ya kaymasına neden olmuştu.

    ABD’nin dış politikasında belirleyici otoritelerden bir olan Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Joseph Nye, “Dünya nüfusunun yarısından fazlası Doğu’da, Asya’da olmasından dolayı üretimin merkezi de orada. Doğal olarak güç kayması yaşanmakta. Ancak bu, ABD’nin güç kaybettiği anlamına gelmez” diyor.

    Prof. Nye moral pompalaması mı yapıyor, gerçek görüşünü mü dillendiriyor, bilemeyiz, ama ABD’nin, Çin’in AB ülkeleriyle birlikte hayata geçirmeye çalıştığı ve küresel ekonominin kaptanını belirleyecek olan “Kuşak ve Yol” projesinin önünü kesme ya da kontrol altına alma operasyonlarından vazgeçtiğini ya da vazgeçebileceğini düşünemiyoruz.

    İki küresel aktörün birbirini altetme mücadelesinin nasıl sonuçlacağını zaman gösterecektir.

    ABD’li ideologların kurguladıkları Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) hayata geçirme operasyonlarıyla birlikte ülkelerin geleceklerini etkilemeye başlayan küresel sorunlar zinciri, Çin’in 2015 yılında, tarihi İpekyolu’nun güncel versiyonu “Kuşak ve Yol” projesini açıklamasıyla zirve yapmış ve Covid-19 salgınıyla da, bütün ülkeleri içine çeken bir girdaba dönüşmüştü.

    2014 yılında, ABD’nin, Rusya’nın arka bahçesi saydığı Ukrayna’da yönetim değişikliğine neden olan operasyonlarına Kırım’ı ilhak ederek karşılık veren Rusya, 2023’ün Şubat’ında da, Ukrayna’nın tamamını işgal etmeye başlamıştı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi Avrupa ülkelerinin NATO şemsiyesi altında toplanmalarına ve sonuçta, ordusu da olan yeni bir küresel güç oluşturma hevesine kapılan AB’nin güç kaybetmesine, küresel dengelerin bozulmasına neden olmuştu.

    Başlangıçta, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline yalnızca Başkan Biden’ın söylemleriyle karşı çıkan ABD, ülke harabeye döndükten sonra yaptığı silah yardımlarını giderek artırmaya başlamış, Rusya’ya kapsamı giderek genişleyen ekonomik yaptırımlar uygulamış ve Moskova’nın Pekin’e yakınlaşmasına, küresel güç odağının Doğu’ya kaymasına neden olmuştu.

    Çin’in Rusya’ya yakınlaşmasında, geçen yıl Washington'da, 28-29 Eylül'de, ABD Başkanı Joe Biden'ın liderliğinde ilk defa düzenlenen ABD-Pasifik Ada Ülkeleri Zirvesi’nin etkili olduğu bir gerçektir. Zirve, Çin'in Solomon Adaları'yla imzaladığı güvenlik anlaşması imzalamasının ve ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Tayvan'ı ziyaretinin ardından, ABD-Çin rekabetinin oldukça tırmandığı bir zamanda yapılmıştı.

    YENİ BİR DÜNYA SAVAŞI MI?

    Küresel aktörler arasında yaşanan bu mücadeleler, özellikle Putin’in, ‘komşusu ve müttefiki Belarus Cumhurbaşkanı Aleksander Lukaşenko’nun isteğine uyarak, 1 Temmuz’a kadar, Belarus’a taktik nükleer silahlar konuşlandıracaklarını’ açıklaması, bazı uluslararası ilişkiler uzmanı tarafından “ilan edilmemiş yeni bir dünya savaşı” olarak değerlendiriliyor.

    ABD’li ideologların kurguladıkları ve 2003’ten itibaren Afganistan, Irak, Suriye ile Libya’nın işgaliyle hayata geçirilmeye çalışılan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), Çin’in, AB ülkeleriyle elele vererek hayata geçirmeye başladığı “Kuşak ve Yol”un yanında bölgesel bir operasyon olarak kalmıştı. Üç kıtayı ve 65 ülkeyi karalardan ve denizlerden birbirine bağlamayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” tamamlandığında küresel ekonominin patronu Çin olacaktı ki, ABD’nin bu değişimi kabul etmesi mümkün değildi.

    Başlangıçta hem Avrupa Birliği ülkelerini yeniden NATO/ABD yörüngesine oturtmak hem de “Kuşak ve Yol”un önüne set çekmek düşüncesiyle Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine göz yuman Washinton’ın Moskova’yla olan köprüleri atması, küresel barış açısından, nükleer silahların da gündeme gelmesine neden olan çok tehlikeli bir gelişmedir.

    Putin’in ABD’yle olan nükleer anlaşması START’ı askıya aldıklarını açıklamasının hemen ardında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Putin’i savaş suçlusu olarak “aranan adam” ilan etmişti.

    “GELECEĞİ BİRLİKTE İNŞA EDECEĞİZ” NE DEMEK?

    Bu gelişmeler üzerine önce Çin Başbakanı Wang Yi, ardından Çin Lideri Şi Cinping Moskova’yı ziyaret etmiş, iki ülke arasında bir dizi anlaşma imzalanmıştı. Cinping, anlaşmaların özünü, “Geleceği birlikte inşa edeceğiz” şeklinde özetlemişti.

    Birkaç cümleyle özetlemeye çalıştığımız ve küresel güç odağının Doğu’ya kaymasına neden olan bu gelişmeler, ABD eski Dışişleri Bakanı olan Henry Kissinger gibi deneyimli politikacıları kaygılandırıyor. Kissinger, “İkinci Soğuk Savaş kapıyı çalıyor. Bu yeni Soğuk Savaş birincisinden çok daha tehlikeli, yıkıcı ve yıpratıcı olacak. Çünkü ilkinde, baş aktör olarak, yalnızca ABD ve Rusya vardı. Şimdi ise, sahnede Çin de var. Asıl kapışma ABD ile Çin arasında yaşanacak. İki ülkenin silah potansiyelinin yanı sıra, dünya ekonomisine yapabilecekleri etki dikkate alındığında bu sonuç çıkıyor” derken, Çin Lideri Şi Cinping, Moskova’yı ziyaretinde yaptığı konuşmada, Kissinger’ı doğrularcasına, “Geleceği Rusya ile birlikte inşa edeceğiz” diyordu.

    Kurt politikacı Kissinger’ın uyarılarını ve Cinping’in “Geleceği Rusya ile birlikte inşa edeceğiz” açıklamasını görmezden gelemeyiz.

    ÇİN ORTADOĞU’DA NE PLANLIYOR?

    Çin, yalnızca Rusya’ya yanaşmakla kalmamış, bir dizi yönlendirmeyle Ortadoğu coğrafyasında da bayrak göstermiş, İsrail’in Suudi Arabistan’ı yanına alarak İran’ı baskı altına almaya hazırlandığı sırada İran ile Suudi Arabistan’ı barıştırmıştı. Bu operasyonun perde arkasındaki en önemli aktörünün Prens Salman olduğu söyleniyor. Petrolün dolar dışında başka para birimleriyle de fiyatlandırılma girişimlerine destek verdiği için kendisini Cemal Kaşıkçı’nın katili ilan ederek itibar kaybına uğramasına neden olan ABD’den intikam almak istediği konuşuluyor.

    İran ile Suudi Arabistan barışının, Cinping’in Aralık ayında Suudi Arabistan’ı ziyareti sırasında kararlaştırıldığı biliniyor. Yine bu ziyarette yapılan anlaşmayla Suudi Arabistan’ın, 2001’de kurulan Şanghay İşbirliği Örgütü’ne “diyalog ortağı” olarak katılması kararı alınmıştı.

    Dikkat edilirse Çin, Ukrayna’da önüne set çekilen “Kuşak ve Yol” projesine yeni kuşaklar kazandıracak hamleler yapmaya devam ediyor.

    ABD-ÇİN REKABETİ TIRMANIYOR

    ABD’nin, Pasfik’teki Çin tehdidine karşı set oluşturmak amacıyla Ortadoğu’daki askeri varlığını azaltmaya yöneldiği bir dönemde, Çin’in, tarihinde ilk defa Akdeniz’de bayrak göstermesi, Washington yönetiminin Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya‘daki askeri varlığını NATO kamuflajı altında artırmasına neden olmuştu. ABD, “Kuşak ve Yol”un AB ile buluştuğu Ukrayna’yı ve Karadeniz trafiğini kontrolü altına almayı hedefliyor. Bu coğrafyaları kontrolüne alabildiğinde, “Kuşak ve Yol”un en büyük pazarı AB ülkeleriyle buluşmasını önlemiş olacaktı.

    Ukrayna savaşı hemen sonrasındaki gelişmeleri ‘ABD-Çin düellosu’ çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Çin’in Pasifik’te değil, Asya ve Afrika’dan sonra Ortadoğu coğrafyasında ve Akdeniz’de de ABD’nin karşısına dikilmesi hayra yorulacak gelmeler değildir.

    Çin, yeni dünya düzeninin, AB ile elele vererek hayata geçirmeye çalıştığı “Kuşak ve Yol” ekseninde kurulması konusunda ısrarlı. ABD ise, Çin’i küresel ekonominin patronu yapabilecek bu projenin önünü kesmekte ya da kontrolü altına almakta kararlı. Bu kapışmanın küresel dengeleri ne yönde nasıl etkileyeceğini, olayların akışını yönlendirecek güç belirleyecek.

    Prof. NYE:”GÜCÜ DOĞU’YA KAYMASI ABD AÇISINDAN ÖNEMLİ DEĞİL”

    ABD’nin dış politikasında belirleyici otoritelerden bir olan Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Joseph Nye, “Dünya nüfusunun yarısından fazlası Doğu’da, Asya’da olmasından dolayı üretimin merkezi de orada. Doğal olarak güç kayması yaşanmakta. Ancak bu, ABD’nin güç kaybettiği anlamına gelmez” diyor.

    Prof. Nye moral pompalaması mı yapıyor, gerçek görüşünü mü dillendiriyor, bilemeyiz, ama ABD’nin, Çin’in AB ülkeleriyle birlikte hayata geçirmeye çalıştığı ve küresel ekonominin kaptanını belirleyecek olan “Kuşak ve Yol” projesinin önünü kesme ya da kontrol altına alma operasyonlarından vazgeçtiğini ya da vazgeçebileceğini düşünemiyoruz. Çünkü Prof. Nye, “Güç, istediğiniz sonuçları alma adına, diğerlerini etkileme becerisidir” diyor.

    Prof. Nye, “diğerlerini etkileme becerisi”nin neler olduğuna bir açıklık getirmiyor, ama bunun üç yöntemi olduğunu söyleyerek, yorumu bizlere bırakıyor:

    • Yaptırım tehdidiyle, yani sopayla yapabilirsiniz.

    • Paranın gücünü havuç gibi kullanabilirsiniz.

    • Yumuşak güç kullanarak, diğer güçlerin sizin istediklerinizi istemelerini sağlayabilirsiniz.

    Prof. Nye’nin sözünü ettiği yumuşak gücü kullanarak hedeflenen sonuca ulaşmak büyük başarıdır. Bazı düşünürler, “büyük güç, savaşta kazanandır” deseler de, güç yalnızca savaşta galip gelebilmek değildir, önemli olan hedeflenen sonucu elde edebilmektir. Burada, Prof. Nye’nin sözünü ettiği yumuşak güç ön plana çıkıyor. Silahınız değil, söylemlerinizle, savaş dışı eylemlerinizle, uyguladığınız algı operasyonlarıyla karşı tarafı etkileyebiliyorsanız, güç sizdedir.

    “Güç”ü ‘diğerlerini etkileme becerisi’ olarak niteleyen ve bunun üç yöntemi olduğunu belirten Prof. Nye, yıllardır bu üç yöntemi başarıyla kullanabilen ABD’nin, “Kuşak ve Yol” konusunda Çin ile giriştiği mücadelede daha şanslı olduğu görüşünde. Fakat ABD’nin Çin’i yıllardır, özellikle de “Kuşak ve Yol projesini açıklaması sonrasında çok ciddi bir tehdit olarak gördüğü de bir sır değildir. ABD, her yolu deneyerek Çin’in Avrupa ile buluşmasını, yeni ekonomi düzeni oluşturmalarını engellemeye çalışıyor.

    Haziran ayında Ukrayna savaşının sonlanabileceği konuşuluyor. Yanmış, yıkılmış Ukrayna coğrafyasına kim hakim olabilir? “Geleceği birlikte kuracağız diyen Çin, Belarus’a taktik nükleer silah yığmakta kararlı olan Rusya’yı hangi koşul karşılığında ne ölçüde destekleyebilir?

    Çin, Afrika’ya, Arap coğrafyasına yöneldikçe, ABD’nin, 2014’te Rusya’ya yaptığı gibi, Çin’in arka bahçem dediği Tayvan’ı kaşımaya kalkışır mı? Yoksa Ortadoğu, Akdeniz, Ege ve Balkanlardaki askeri varlığını artırmaya mı öncelik verir?

    Yanıtları hem zor, hem de yarınlarımızı yakından ilgilendirmesi açısından ürkütücü sorular..

    KÜRESEL BARIŞ TEHLİKEDE Mİ?

    “DEAŞ le mücadele” kamuflajı altında Suriye’deki askeri varlığını PKK uzantısı YPG de kullanarak giderek artıran ABD, Ukrayna savaşıyla Avrupa ülkelerini de yanına çekerek güçlü bir cephe oluşturmuştur, fakat bütün bu girişimler Çin’i “Kuşak ve Yol”u hayata geçirmekten vazgeçirememiştir. Bu gelişmeler, küresel barış açısından çok ciddi tehlikelerin oluşmasına neden olmaktadır.

    Umarız ki, “İkinci Soğuk Savaş kapıyı çalıyor. Bu yeni Soğuk Savaş birincisinden çok daha tehlikeli, yıkıcı ve yıpratıcı olacak. Çünkü ilkinde, baş aktör olarak, yalnızca ABD ve Rusya vardı. Şimdi ise, sahnede Çin de var. Asıl kapışma ABD ile Çin arasında yaşanacak. İki ülkenin silah potansiyelinin yanı sıra, dünya ekonomisine yapabilecekleri etki dikkate alındığında bu sonuç çıkıyor” diyen yaşlı kurt haklı çıkmasın..


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR


    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR