Doç. Dr. Süleyman Doğan - "Doğu Türkistan Dramı!" - Özəl
Türklerin ata yurdu ve Orta Asya’nın bir bölümünü meydana getiren Doğu Türkistan coğrafyası, Dünya Türklüğünün de beşiği konumundadır. Tarihî kaynaklar yanında destan ve efsanelerde de Türk ırkının ilk yaşam yerlerinden biri olarak adından zikredilmektedir. Türk tarihine ışık tutan Oğuz Kağan Destanı’nın temelini teşkil eden “Şu” ve “Tunga Alp” destanlarında, İran idarecileri ile mücadele eden Türk hanlarının yaşadığı yerler Balasagun ve Doğu Türkistan’daki Ordukent, bugünkü ismiyle Kâşgar şehri olarak gösterilmektedir. Doğu Türkistan denince Divan-ı Lügati’t Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmut akla gelir. Şimdiler de ise bu “Ata Yurdu” Çin’in yaptığı akıl almaz insan haklar ihlalleri ve zulümle hatırlanıyor. Kan, ölüm, gözyaşı ve sonu idam sehpasına yolculuk olacak tutuklamalar… 1990’da İstanbul’da tanıdığım Doğu Türkistan’ın önde gelen liderlerinden merhum İsa Yusuf Alptekin’in ağzından Türkiye’ye çileli göç hikâyesini dinlemiş ve bu davanın böylesine azimli sahiplerinin olduğuna sevinmiştim.
Çinlilerin vahşi aymazlığı!
Doğu Türkistan, Şark Cephesi Dünyanın medeniyet öğrendiği Uygur diyarı. Satuk Buğra Han, Yusuf Has Hacip, Afak Hoca, Alihan Türe Saguni, Yakup Beğ, Mahmet Cantürk ve diğer kutlu insanların diyarı. Urumçi, Cungarya, Tanrı Dağları, Turfan Havzası, Taklamakan Çölü, Kaşgar, Yarkent, Hotan, Aksu, Karaburun isimleri bizlere bir ulu tarihin iz düşümlerini veriyor! Çin, kentsel dönüşüm bahanesiyle 2014’e kadar en otantik Türk şehirlerinden biri sayılan Kaşgar’da yüzlerce tarihi eser olmak üzere, 65 bin ev yıktı ve 500 bin Türk’ü zorunla göçe tabi tuttu.
Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP), Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde geçen yıl 1 milyon 120 bin kamu memurunun, çoğunluğu Müslüman Uygurlardan oluşan bir milyon 690 bin hanede ‘konakladığını’ ortaya çıktı. Resmi kamu görevlileri, Uygurların rızasının olup olmadığına bakılmaksızın bu insanların evlerine yerleşiyor, sofralarında yiyor, çocuklarıyla ilişki kuruyor, güya ‘modernleşmelerini sağlıyor’, evde günlerce yatıya kalıyor. Sözüm ona; Uygur Türkleriyle ‘akrabalık(!)’ kuruyorlar. Ezen-ezilen denklemi içindeki Çin-Uygur Türkleri arasında nasıl rızaya dayalı bir ‘akrabalık’ ilişkisi kurulabilir mi? Bu düpedüz haneye ve aile mahremiyetini büyük bir tecavüzdür. Devlet eliyle ve sistematik bir şekilde üç milyon Uygur’un köleleştirilip asimile edilerek mankurtlaştırılmaya çalışılmaktadır.
Amerika’da Harvard Üniversitesin’dan David Brophy, “Uyghur Nation: Reform and Revolution on the Russia-China Frontier” isimli makalesinde şunlar yazıyor: “On sekiz aydır, Çin’in Kuzeybatısı’ndaki Sincan eyaletindeki etnik azınlıklar, eşi benzeri görülmemiş bir baskı altında yaşıyorlar. Bu tahakkümün en aşırı unsuru eyaletin dört bir yanına yayılan, “yeniden eğitim ve talim merkezleri” diye adlandırılan, içinde milyonun üzerinde Müslüman azınlığın belirsiz bir süreyle hapsolduğu kamplardır. Kurbanların çoğu Uygur, bölgedeki Çinli olmayan ana etnik grup, ancak bu baskı, Uygurlar gibi İslam’a tabi, Kazakları ve Kırgızları da hedef alıyor. Camiye katılım gözetleniyor ve güvenlik kameraları caminin içindeki her açıyı izliyor. Cami imamları halk önünde dans etmeye zorlanıyor.”
Urumçi oldu Sincan!
Urumçi, kömür ve petrol havzası. Çin’e komşu 13 ülke arasında Batıya açılan tek çıkış kapısı. Burada, Türk diyene “Pan-Türk”, İslam diyene “Pan-İslamist” olarak bakılıyor. “Şin-Can” yeni kazanılmış toprak demek. Çin, Doğu Türkistan yerine Sincan ismini koydu. Böylece, Çin, Müslüman Türklerin Doğu Türkistan’da yaşadığı gerçeğini unutturmak istiyor. Çin, Türkçe konuşmadan tutun da, Türkçe isimlerin yasaklanmasına kadar bölgede yaşayan Uygur Türklerine her türlü zulmü yapıyor. Milyonlarca Uygur Türkü, Çin zindanlarında işkence görüyor. Ramazan’da oruç tutan Müslüman Türker’e zorla oruçları bozduruluyor. Özellikle gençlerin namaz kılmasına izin verilmiyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) aileleri “yeniden eğitim” adı altında toplama kamplarına gönderilen Uygur Türklerinin çocuklarının yaşama şartları bahanesiyle ailelerinden koparıldığını açıkladı. HRW Çin Koordinatörü Sophie Richardson, Pekin yönetiminin bölgedeki Müslüman Türk çocukları ailelerinden ayırarak zorla devlete ait yetimhanelere yerleştirmesini, sapkınca bir hükümet programı olduğunu belirtti.
Doğu Türkistan’da Çin tarafından kurulan adeta Nazi kamplarında milyonlarca Müslüman Türk, insan tasavvurunu aşan akıl almaz zulme tabi tutulmakta ve öldürülmektedir. Bir gün mutlaka Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz davalarında galip gelecek ve yüzleri gülecektir. Türkiye elinden gelen resmi, insani ve diplomatik yollarla kardeşlerimizin dertleriyle hemdert olmalıdır.
Masum Doğu Türkistanlım ölmesin. Analar dul, çocuklar yetim kalmasın!
Süleyman DOĞAN
Haber - Ülker Piriyeva