AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

TDSP BAŞKANI SERDAR ŞAHİN - “TÜRKİYE’DEKİ GENÇLERİN GELİŞİM TAHAYYÜLÜ VE ENGELLER“ - ÖZƏL

  • + A
  • - A
  • 26-10-2022, 10:07

    TDSP BAŞKANI SERDAR ŞAHİN -  “TÜRKİYE’DEKİ GENÇLERİN GELİŞİM TAHAYYÜLÜ VE ENGELLER“ - ÖZƏL


    TÜRKİYE’DEKİ GENÇLERİN GELİŞİM TAHAYYÜLÜ VE ENGELLER

    Gençlerde tüm vatandaşlar gibi sesinin duyulmasını istiyor. Geleceği inşa edecek gençlerimizin ülkelerinden vazgeçerek gitme eğilimi, ülkenin sorunlu bir yönetim anlayışına işaret ediyor. Gençlerin temel vazgeçişin nedenleri aslında geçmişte de çok farklı olmadığı görülüyor.


    Gençlerin asıl gitme arzusunda biz olarak kendilerini ülkelerinin içerisinde katkı sağlayacak birey olarak görmemeleri en önemli etken. Liyakatsiz kültürün var oluşu, fırsat eşitliğinin siyasi, ideolojik, dinsel yakınlıklar üzerine bina edilmesi. Torpilsiz bir adımın atılmadığını yaşayarak öğrenmeleri gibi olumsuzluklar içerisinde hak ettiği hayatın, koşulların, bu ülkede değil, başka bir yerde olduğuna dair kabulüne getiriyor. Maalesef gençlere itici gelen bu gerçeklerin düzelmediği bir gerçek.
    Toplumun her alanında en iyi biz biliriz, gençlik tecrübesiz dayatması ise ayrı bir garabet bakış. Binlerce yıldır bu yanlış bakışın olduğunu görüyoruz. Sümer tabletlerinde bile “bu gençlikten bir şey olmaz” fikrinin oluşu dünyanın kadim bakışı olarak ispat niteliğinde. Ailenin, akrabaların, soyun ve nihayetinde ülke yönetici ve sisteminin bu kültür üzerine kurulması, gençlerin kendisine yer bulamaması en ağır incinme noktaları. Tecrübe tabii ki önemli ama tüm bu dayatmayı reva görenlere sormak lazım; madem en iyiyi eskiler biliyor, dünya neden yeni nesillerin getirdiği yenilikler ile gelişiyor? Çünkü gençler yeni bir günü, yeni bir geleceği ve yenilikçi bir dünyayı temsil ediyorlar. Her gelen nesil geçmiş nesillerin getirdiği noktadan ileriye taşıyorlar. İtirazı olan varsa tarihe tekrar bir göz atsın.
    Gençlik geçmişle avunmak istemez. Geçmişi geleceğe yön vermek için kullanmayan bir anlayışın Türkiye de olması da gençlerin gelecek inşasının önündeki en büyük engel. Yusuf Has Hacip, Uluğ Bey, Evliya Çelebi, Kaşgarlı Mamut, Tonyukuk, Bilge Kağan, Mete Han, Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk tarihte var olmuş ve medeniyet yürüyüşümüzde bizleri bu noktaya getirmişlerdir. Onlarda gençliklerinde ki tecrübe ettikleri ile hatta gençken başarılara koşmuşlardır. Daha kolay anlamlandırmanız için düşünsenize Fatih Sultan Mehmet Han’a otur oturduğun yerde tecrübesiz, İstanbul’u bu yaşta sen alamazsın deyip durdursalardı bu gün coğrafya nasıl bir şekil alırdı?
    Evet, geçmiş ortak bir mazi ve avunacağımız bir merkez yaratalım ama gençliğin geleceğe yürüyüşünü engeller koyarak durdurduğumuzda, o engellerin yıkmaya çalışacaklarını da unutmayalım. Engelleri aşmak için çabalarken aşırı baskılandığı ve umutlarının kırıldığında dönemlerde alternatif arayacaklardır. Değişimi gerçekleştiremeyeceğini ve gelişimi sağlayamayacağını anladığı andan itibaren gençlik gelişime katkı arzusunu başka yerlerde arayabileceklerini unutmamak gerekir.
    Toplumsal hayata, iş hayatına, bilime ve insanlığın diğer dinamiklerine gençliğin farklı bakışları olacaktır. Başarılı olan farklı bakışları ile değişimi ve gelişimi yakalayabilir. O sebeple fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençlerin Türkiye’ye katacağı çok şey vardır. Fikirlerini ve vicdanını kullanıp basiretsiz biatçı gençlik üretme anlayışı, basireti olmayan, dünyanın ve ülkesinin gelişime katkı sağlayamayacak gençlerin ve bireylerin oluşmasına vesile olur. Bu gençlikle, evet efendimcilerden oluşan bir gelecek tasavvur edilebilir. Bu gün bir tarafa menfaatleri dolayısı ile evet efendim, emredin efendim diyenler, yarın daha büyük menfaatleri için ülkemize ve devletimize zarar vermek, bağımsızlığımızı elimizden almak isteyen güçlerle birlikte görmek içten bile değildir. Biatçı gençliğe heves edenler, ülkede dik durması gereken gençliği önlerinde eğenler, eğilmeye müsait gençler yaratmaktadır. Farklılıkların olduğu, farklılıklarla birlikte başarma arzusu olan gençliğin gelecek tasavvuru hedefi sağlanmalı, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” gençliğin önünün açılması sağlanmalıdır.
    Tüm bu sıkışmışlığın ardında ideoloji ve inanç temelli baskıları görmek mümkün. Benim gibi düşün, yaşa, geleceği değiştirmeye dair fikri olan gençliğe sen benim dediklerimi yaparsan mutlu olursun demek karşılığı ve geçerliliği olmayan sıradan bir aforizmadır.
    Bu anlamda bir grup gençliği baskılayarak biat ettiren mantığın, biat eden gençlik ile ötekileştirdikleri gençlik arasında sağlıksız çatışmayı özendirmekte diğer bir sorundur. Türkiye de yaşayan Türk gençliği hiçbir kişi, kurum veya devletin baskısı ile biatına maruz kalmamalıdır. Eğer gençlik hür irade ve vicdanları ile baş başa kalır ise Türkiye’nin gelişimi haricinde düşünceler hür ve bir Türk gençliğinin azmine karşı koyamaz.
    Bireyin hür ve huzur ile yaşaması için ataları tarafından kurulan devletin, gençlerin gelecek kaygısı yaşamayacağı bir alan olması gerekir. Eğitimde ve tüm hayatında liyakatsizliğin, torpilin getirdiği kaygılar ise ayrı bir sorundur. Maalesef yönetimde bulunanlar bu konuda suçludurlar. Sorunun temel dinamiği siyaset ile gücü ele geçirenlerin, kitle oluşturmak ve kendi siyasi ikbalini, Türkiye’nin ikbaline ikame etmesidir. Bu feci hata her siyasi tarafından uygulanan, anayasanın fırsat eşitliğine uymayan aşağılık bir uygulamadır. Eğitimde ve çalışma hayatında bu aşağılık uygulamalar yüzünden oluşan ekonomik kaygı dikkat çekicidir. Doğduğu topraklarda doyamama umutsuzluğunu üretenler, havaya bakıp ıslık çalarak görmemezlikten gelebilirler, çünkü bu yüzsüzlük halidir ve kalıcıdır. Bu aşağılık düzenin her dönem gençlerin devletlerinden vazgeçerek diğer devletlere gitmesinde en önemli etken olduğunu söylemek gerekir.
    Kimse geleceği eşitler arasında üretemeyeceği bir ülkeyi hayal etmez. Aradan sıyrılan ve milleti temsil yetkisini alan, adı üstünde milletin vekili olan yani asil olamayanların vekaletlerini doğru kullanmalarını önermekten doğru bir şey yok. Uyacaklar mı, uymayacaklar mı bu onların yaşama bakışları ile ilgilidir. Millet evladını aşağılayan temsilcilerimiz, milletin altında bir seviyede olduğunu unutmamalıdır.
    Bir diğer konuda refahın toplumda eşit olarak dağılmasının önündeki engellerdir. Devlet vatandaşın konfor ve refahı için vardır. Gelişimi sağlayacak gençler ise aydın ve kendini geliştirmiş bireylerdir. Toplumda refahın eşit olarak dağılmaması, birilerinin lehine fazla menfaat üretmek için kullanılması ayrı bir garabettir. Refahı aşağı çekilen her bir birey refah seviyesini artırmak için gönüllü göçü düşünebilir. Refah beklentisi diğer devletlerin gelir düzeyi olmakla beraber, en fazla ülke içerisindeki dengesizliğin ürettiği sorundur. İşverenin, liyakatsiz mevkidaşlarının, torpillilerin kayırılıp refahların artırılması diğerlerinin sisteme kinlenmesine, çözümün üretilmediği düzen içerisinden kaçma teşebbüsünü üretmesine vesile olmaktadır. Seçilenler ve atananların en önemli faili olduğu bu anlayışı devam ettirip, ülkesinin kendisine acımadığı sistemden kaçmasına vesile olanlar günah sandalyesinden inemezler.
    Benim gibi yaşamalısın düşüncesi faşizan bir yaklaşımdır ve terk edilmelidir. Benim istediğim gibi eğlen, benim yaşama biçimime uygun varlığını sürdür gibi gençlerin toplum içerisinde diğer özgürlük alanlarını genişletip, öteki addedilen gençlerin serbestlik alanlarını daraltmakta ayrı bir barbazimdir. Senin gibi yaşamak zorunda olmayanları hafife almakta ayrı bir aşağılık tavırdır. Benim gibi yaşamıyor diye birilerine yobaz, diğerlerine seküler demek, ideolojik ve inanç dayatmalarını gençliğin kurtuluşu gibi kabul ettirip, kutuplar yaratmak hür iradeyi baskılamak çok tehlikeli bir bakıştır.
    Gençlerin hür iradeleri ve fikirleri değerlidir. Nereden olursa olsun hiçbir gencimiz hür iradesine ket vurulmamalı, vurdurulmamalıdır. Gençlerin inancı, ideolojisi, hayata bakış ne olursa olsun bir arada ve devletimizin sınırları içerisinde yaşayacaklarına inandırılmalıdır. Burada kıstas tüm gençlerdir. Bizimkiler çok mutlu, ötekilerden banane diyen kişi kurum ve mihraklar için tekrar aşağılık yazmak zorunda kalacağım.
    Eğer gençler birbirlerini olduğu gibi kabul ederler, ortak bir gelecek arzusunda birleşebilirler ve bunu kaygı duymadan gerçekleştireceklerini umarlar ise, Türkiye’nin gelişiminin önündeki beyin göçü sıkıntısı kalmayacaktır. Çünkü gelişmek için tüm gençlere ihtiyacımız var. Bizim gibi gençliği beklemek, bizim çağımızı tekrar eden, diğer akranlarının gelişmelerini izleyen bir gençliği oluşturmak demektir. Gençlikten fazla bilen, gelecekte gençliğin getireceği yenilikleri şimdiden yapmalıdır. Var mı öyl bir babayiğit? Tabii ki yok. O halde gençleri devletimizin geleceğinin gelişimine katkı vermesi için hür bırakalım. Bu fikri Mustafa kemal Atatürk yüz yıl önce söylemişti. Mustafa Kemal Atatürk’ün bakışını yüz yıl sonra yakalayamayan aymazlardan olmayalım.
    Son olarak gençlere de bir şeyler yazmak isterim.
    Genç kardeşlerim, tüm umutsuzluklarınıza rağmen sizler bizim geleceğimizsiniz ve devletimizin gelişmesinde tek unsur sizsiniz. Karşınıza çıkan engelleri demokrasi ve hukuk içerisinde aşmak, gerekirse yıkmak gerkiyorsa yıkın, çünkü gelişimin önünde engeller olacak.
    Mustafa Kemal Atatürk ne diyor;
    “Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin.

    Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. Fakat sen buna karşı direneceksin, önüne sonsuz engeller de yığacaklardır; kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın.

    Bundan sonra da sana büyük derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin.”
    Kalın sağlıcakla

    Serdar Şahin
    26 Ekim 2022


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR


    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR