Prof. Dr. Mesut Şen - Türkçe de Tanrı ve Allah kelimelerinin kullanışı - Özəl
Türkçede Tanrı kelimesinin Allah anlamında kullanıldığını ispatlamak için Kâşarlı’nın DLT’sini, Yunus Emre’nin şiirlerini, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’ini delil olarak göstermeğe gerek yok bence…
Osmanlı şeyhülislâmları acaba konuya nasıl yaklaşmışlar, o zamanlar Tanrı kelimesi ile neyi anlamışlar sorularına yanıt aramak yeter de artar diye düşünüyorum.
Ebusuud Efendi’nin fetvalarından başlayalım.
Ebusuud Efendi’nin fetvalarında Tanrı kelimesinin kullanılması konusu da geçmektedir. Bu hususta üç fetvaya rastladım. Onları fetva sıra numaralarına göre burada da vereyim:
498. Mesʾele: Zeyd Amr’a “Baŋa Taŋrıyı bulu vir didükde Amr Zeyd’e “Ḳurʾān ile ʿāmil olup peyġambere iḳtidāʾ idicek bulursun” diyicek, Zeyd “anlara ne ʿamel, ben anlarsız bulurum” yāḫūd “buldum” dise Zeyd’e ne lāzım olur? (A. 262b)
506. Mesʾele: “Ḥāşā Taŋrıdan ḳorḳmazam” diyen Zeyd’e şerʿan ne lāzım olur? (B. 319a)
520. Mesʾele: Zeyd-i mütevellī Amr’a “Vaḳıf ḥammāmın taḥvīli tamām olduḳda saŋa virmezsem Resūlu’llāhuŋ şefaʿatinden maḥrūm olayum ve Taŋrıya iki dimişlerden olayum” dise soŋra virmese ne lāzım olur?” (B. 87a)
Bu fetvalara göre “Tanrıdan korkmam” veya “Tanrıya iki demişlerden olayım” gibi sözleri sarf etmek küfürdür. Bu sözleri söyleyen kişinin dinî hüküm gereği katledilmesi vaciptir (Düzdağ 1972, 113, 114, 116).
Fetvalarda açık olarak görüldüğü üzere Tanrı kelimesi Allah karşılığında kullanılan bir kelimedir. Tanrıdan korkmam demekle Allahtan korkmam demek arasında Ebusuud Efendi’ye göre şer’an fark yoktur.
Şeyhülislâm Mehmed Es’ad Efendi’nin Lehcetü’l-lugat adlı eserinde Taŋrı Te’âlâ maddesi de bulunmaktadır. Es’ad Efendi bu maddede tam dört sayfa Tanrı’nın zâtî ve subûtî sıfatlarını anlatmaktadır. Burada da Tanrı, tamamen Allah karşılığında kullanılmıştır. Es’ad Efendi Taŋrı kelimesini izah ederken esmaü’l-hüsnâ dediğimiz Allahın güzel isimlerini de bu kapsamda sıralamakta, bu isimlerden her birinin Arapçaları yanında Farsçalarını da vermektedir.
Osmanlı’nın son şeyhülislâmlarından Mustafa Sabri de Türklükten istifa ettiği uzun şiirinde Tanrı kelimesini Allah karşılığında kullanmıştır. Şiirin Tanrı kelimesinin de geçtiği birkaç dizesi şöyle:
Şuna en çok hayıflanır yanarım:
Ne felâkettir ey büyük Tanrım,
Ki, demek mümkün olur: Bana ne?
“Bakınız Türk’ün rezaletine”
Denilirken içinde ben de varım!
İnsanda fikr-i milliyet,
Ne kadar cahilâne bir illet.
Şu hâlde Osmanlı’da şeyhülislâmlar baştan sona Tanrı kelimesini Allah anlamında kullanmakta hiç bir sakınca görmemişlerdir. Hattâ kendileri de bolca Tanrı kelimesini Allah karşılığında kullanmışlardır. Çünkü bu dönemlerde Türk toplumunda Batı toplumlarında ortaya çıkan soyut tanrı algısı yoktur. Örneğin Osmanlı’da Eski Yunan ve Mısır tanrılarına soyut anlamda tanrı denmesi mümkün değildi. Çünkü zihinlerde soyut tanrı kavramı henüz yer edinmemişti. Osmanlılar tanrı figürlerine heykellere put adını vermekte idiler. Tanrı, Huda, Yezdan, Mevlâ, İlâh, Allah dediklerinde tek bir kavramı anlıyorlardı. Yunan ilâhları, Yunan tanrıları kavramları Osmanlı’da son dönemde ortaya çıkmış kavramlardır. Ve soyut tanrı kavramı Fransızcadan dilimize geçmiştir. Bu nedenle, “Yunan tanrıları diyebiliyoruz ama Yunan allahları diyor muyuz?” sorusu anlamlı bir soru değildir. Geçmişte Yunan tanrıları da denilmiyordu. Bir daha söyleyeyim, o dönemde insanların zihinlerinde soyut tanrı kavramı yoktu.
Dilimizde kullandığımız Allah kelimesi de artık Türkçe bir kelimedir, dil bilimi kapsamında konuya bakarsak tabiî... Çünkü Allah kelimesi de kavram olarak Tanrı anlamına gelen bir kelimedir ve Tanrı kelimesinin eş anlamlısıdır. Dilimizde Allah kelimesi de pek çok deyimin içinde yer alır. Hattâ “Allahtan sınav ertelenmiş, yoksa sınavdan çok düşük not alacaktım” gibi bir cümlede Allahtan kelimesi “iyi ki, çok yerinde, isabet” anlamında kullanılmaktadır. Bu kullanışlar kelimenin Türkçeleştiğinin apaçık göstergeleridir.
Allah kelimesi dilimizde sadece anlam bilimsel açıdan değil, ses bilimsel açıdan da Türkçeleşmiştir. Türkçedeki Allah ile Arapçadaki Allah arasında ses farkları vardır. Türkçe Allah’taki a sesi Türkçenin a sesidir. Yine kelime ortasındaki l sesleri de Türkçede çıkarılan kalın l sesleridir. Bizim Allah dememizle Arapların Allah demesi farklıdır. Çünkü Allah derken Arapların çıkardığı seslere yakın sesler çıkarabiliriz ama aynı sesleri çıkaramayız. Bir Arap bu farkı hemen anlar. Yine Özbeklerin Allah demesi de bizden farklıdır. Kırgızcada Allah kelimesinin Alda varyantı da vardır. Çünkü Kırgızcada çift l (ll) seslerindeki ikinci l sesi d sesine dönüşebilir. İspanyolcadaki ‘yaşa, bravo’ anlamına gelen ole kelimesi de Allah kelimesinden gelen bir sözcüktür. Şu hâlde bu dilsel gelişmeler bile Allah kelimesini özel ad olmaktan çıkarmaktadır…
Peki, Allah özel ad mıdır?..
Hem dil bilimsel hem de dinsel açıdan Allah kelimesine özel ad diyemeyiz. Dil bilimsel açıdan konuya bakarsak Allah ismi özel ad tanımına uymamaktadır. Çünkü dil bilimine göre göre varlıkları tek tek karşılayan kelimelere özel ad denilmektedir. Örneğin bir kişinin özel adı Ahmet olsun. Bu kişinin adından başka, toplumda başka Ahmetler de vardır. Birisi Ahmet dediği zaman, hangi Ahmet sorusunu sorarız. Bunun gibi Yunan tanrısı Zeus da bir özel addır, çünkü çok tanrılı dinlerde başka tanrılar da vardır. Bu tanrıyı diğerlerinden ayırmak için ona Zeus adı verilmiştir. İslâmiyet ise tek tanrılı bir dindir. Tanrı kendisine özel ad da koymamıştır. Dinsel açıdan konuya bakarsak Kur’an’da Allah’ın özel ad olduğuna dair bir kanıt bulamayız. Kaldı ki Allah Tanrının özel adı olsa bile bu Araplara mahsus özel ad olmak durumundadır. Zira daha önce gönderdiği dinlerde Tanrı bu özel adını kullanmamıştır. Ayrıca İslâmiyet gelmeden önce Allah kelimesi zaten Arapçada Tanrı anlamında kullanılmakta idi. Şu hâlde Diyanet’in Allah kelimesi Tanrının özel adıdır iddiası havada kalmış bir iddia olmak durumundadır.
Diyanet’in “Allah, bu adla, veya 'esmâ-i hüsnâ' adı verilen 99 isminden biriyle anılmalıdır.” İddiası da problemlidir. Çünkü Diyanet Allah’a ve onun 99 güzel adına ses bilimsel (veya sözsel, yani lafzî) açıdan bakmaktadır, anlam bilimsel açıdan bakmamaktadır. Örneğin Tanrının alîm sıfatı ‘her şeyi bilen’ anlamındadır. Biz alîm yerine ‘bilge’ desek de o yine Tanrının sıfatı olur. Nitekim Tanrı’nın hâlık sıfatının Türkçesi yaradan’dır. Yaradan kelimesi Türk toplumunda Türkçe kökenli kelime olmasına rağmen en az hâlık kadar saygın bir yerde durmaktadır. Hattâ daha fazla tercih edilmektedir. Dindar kesimler Türkçe yaratmak fiilini bile bu çerçevede ele almakta “Yaratmak Allah’a mahsustur” diyerek onun başka anlamda kullanılmasına karşı çıkmaktadırlar. Tanrı’nın Arapça sıfatlarının her birinin Türkçe karşılıkları zaten 11. yüzyıldan bu yana vardır. Yaradan geçmişten günümüze kadar kesintisiz kullanıldığı için saygınlığını devam ettirmiştir, onun Türkçe bir kelime olduğu akıllara gelmemiştir.
Demek ki Tanrı kelimesine özellikle dindar kesimlerin olumsuz bakışı tarihten gelmemektedir. O hâlde bu olumsuz bakış hangi etkilerden kaynaklanmış olabilir?
Cumhuriyet’in ilk yıllarında ezanın Türkçe okutulması, hattâ bu hususta zora başvurulması Tanrı’ya olumsuz bakışın ilk adımı olmuş olabilir. Ancak 1940’larda gazete ve dergilerde yayımlanan bazı yazılarını topladığı kitabına İslâmcı yazar Necip Fazıl bile, şeyhi kabul ettiği Abdülhak Arvasi’ye atfen, “Tanrı Kulundan Dinlediklerim” adını verebilmişti. Ahmet Hamdi Akseki, Ömer Nasuhi Bilmen gibi önde gelen din adamlarının da eserlerinde Tanrı kelimesini rahatça kullandıklarını görüyoruz. Demek ki Tanrı bu yıllarda da gözden bu derece düşmemişti.
Ben Tanrı kelimesinin dindar kesimlerin gözünde nefret edilir derecede düşmesinin sebeplerini 1970’li yıllardan sonraki gelişmelerde aramak gerektiğini düşünüyorum.
Bu gelişmeler neler olabilir?
Soyut tanrı kavramının artış göstermesi etkenlerden biri olabilir:
-Yunan putları yerine Yunan tanrıları denmesi,
-Batıdaki idol ‘pagan tanrısı’ kelimesinin dilimizde tanrı kelimesiyle karşılanması,
-Yabancı filmlerin dublajlarında God kelimesinin Tanrı olarak Türkçeye çevrilmesi…
Özellikle yabancı filmlerdeki God kelimesinin Tanrı kelimesiyle Türkçeye çevrilmesi Türk toplumunda Tanrı’nın Hıristiyanlara ait bir kelime olduğu algısının doğmasına yol açmıştır.
Bütün bu etkiler dışında Tanrı kelimesine asıl büyük darbeyi bence dershaneler vurdu. 1980’lerin ortasından itibaren genç nesil büyük oranda dershaneler tarafından eğitildi. Genç beyinler dershaneler marifetiyle yanlış dinî bakışların kurbanı oldular diye düşünüyorum. Bilhassa Allah kelimesinin özel isim olduğunu ona Tanrı denilemeyeceğini fikrini genç kesimlere bu dershaneler aşıladılar. Zira ben bu meselede en fazla genç kesimle anlaşamamaktayım…
Prof. Dr. Mesut Şen