AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

Türk Dünyası

  • + A
  • - A
  • 28-01-2021, 20:30



    Değerli okurlarım, bir milleti millet yapan unsurlar nelerdir? Kendime sorarak başlayacağım.

    El cevap;

    ● Dil birliği.

    ● Kültür birliği.

    ● Tarih birliği.

    ● Vatan birliği.

    ● Ahlâk birliği.

    ● Örf ve adet birliği.

    ● Din birliği.

    Şimdi birincisinden yani “Dil Birliği’nden” başlayalım.

    Bağımsız Türk Devletleri, işgal altındaki Türk Devletleri ve farklı ülkelerin sınırları içinde kalmış Türk topluluklarının aynı asgari müştereklerde buluşmasının ve Türklük şuurunu yitirenlerde dahil, bu olguyu yeniden tesis etmenin birincil koşulu, ortak dilin konuşulmasından geçmektedir. Peki söz konusu ortak dil Türkiye Türkçesi midir? Uygur Türklerinden başlayarak batıya doğru geldiğinizde, karşınıza; Kırgız, Kazak, Türkmen, Özbek, Azeri, Başkurtistan, Tatar, Gagauz ve kuzeye gidin Sibirya’ya kadar, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya ve hatta Kuzey Afrika’ya farklı lehçeler ve binlerce kelimenin başka dillerden karıştığı Türkçe ile karşılaşırsınız. Eski Sovyet işgal bölgesinde halen birçok Türk devletinde akademik düzeyde dışarıdan gelen ırkdaşları ile ancak Rusça iletişim kurabilmektedir.

    Tabi ki komşu Türk devletleri daha kolay anlaşsa da, uzaklaştıkça anlaşmak zorlaşmaktadır. Özellikle bilimsel yayınlarda ve akademik düzeyde sorun katmerleşmiştir. Buna rağmen Türk lehçelerine girmiş yabancı kelimeler çok şükür “Filler” dağilidir, daha ziyade; ad, sıfat, zarf ve edat alıntısı olmuştur. Bu da işimizi kolaylaştırmaktadır. Hatta zamirlerde ağız farklılıkları dışında neredeyse lehçeler aynıdır. Coğrafi yerlerin adları, renkler, vücut organların isimleri çoğunlukla aynıdır. Bu konuda daha çok ayrıntıya girerek sizleri boğmayacağım. Yani kısacası dilin özünü, bütün lehçeler korumaktadır. Türki devletlerinde kaldığınızda birkaç gün sonra Türkçelerini anlamaya başlıyorsunuz ve onlar da sizi anlamaya başlıyor. O halde geriye yazı dili kalıyor. Burada büyük sorun var. Çünkü Türkiye ve Azerbaycan Latin Alfabesi, Kırgız, Kazak, Türkmen, Özbekler Kiril Alfabesi, Uygurlar ise esaretten Çin Alfabesi, aynı durumdaki Güney Azerbaycan Türkleri Arap Alfabesi kullanmaktadır. Farklı devletlerde kalan Türk toplulukları ise, örneğin Musul/Kerkük Türkleri yine Arap Alfabesini kullanmaktadır.

    Ortak dilin oluşturulması; öncelikle yazılı basın, sanal ortamda yazılı her türlü bilgi ve eğitim dilinin birleştirilmesi ile mümkün olacaktır. 40 ile 80 bin arasında kelimeden oluşan Türk dili ortak havuzunu, ancak tek bir Alfabe ile büyük tabana oturtturabiliriz. Türk Dil Kurumu 20 yıldır bu konuda çalışmakta ve ortak dil sözlüğü oluşturmaktadır. Ancak 20 yılda Azerbaycan dışında somut bir ilerleme kaydedilmemiştir. Çünkü merkeze Türkiye Türkçesi alınmıştır. Halbuki ortak dil havuzunun Azerbaycan Türkçesi referans alınarak yapılması, bu geçişi daha anlaşılır ve kabul edilebilir yapacaktı. Türkiye Türkçesine 6 bin küsur Arapçadan, 3 bin küsur Fransızcandan ve diğer dillerden yüzlerce kelime karışmıştır. Azerbaycan’ın Türkçesi ise daha yalındır ve Azerbaycan’ın Türk edebiyatında yeterince yayın mevcuttur. Fuzuli’den Hüseyin Cavid, Ahmet Cevad, Ferhad Zeynalov, Roza Ayvazova, Tevfik Hacıyev, Bahtiyar Vahapzade’ye kadar, Türk edebiyat ve şiirine sayısız eser vermişlerdir.

    Bununla birlikte Azerbaycan coğrafi konumu ile Türk Dünyası’nda köprü ve hatta merkez devlet konumundadır. Bu geçişkenlik avantajıyla mevcut lehçesi; hem Türk Dünyasına ve hem de Türkiye’ye hitap etmektedir. 1926’da yapılan Bakü Türkiyet Kongresi’nde yapılan sunumlarda Türk Dünyası’nda lehçe farklarının giderilmesi için ortak alfabe kullanılması kararı alındığını görüyoruz. Stalin tarafından şehit edilen katılımcılar bu kararları hayata geçiremediler.

    Türkiye ise yıllardır devletin bütün imkanları ile Türki Devletlerinde eğitim faaliyeti yürümektedir. Yüzlerce okul açılmış, ayrıca özel vakıflarda gayretle çalışmaktadır. Buna rağmen görsel ve yazılı medyada Türkiye Türkçesine doğru bir kayma gözlenmemektedir. Bu konuda ilgili devlet yönetim kademelerinin gönülsüz olması da önemli bir etkendir. İşgal altında olan Uygur (Çin’de), Güney Azerbaycan (İran’da) eğitim dilini Türkçe yapmak şu an mümkün görülmemektedir. “Kitâbü divân-i lûgat it-Türk“ yazan Büyük Dil Bilimci Kâşgarlı Mahmud’un memleketi Çin zulmü altında inlerken, özbenliğini koruma ve asimle olmamak için mücadele etmektedir. İran Türkleri ise Fars boyunduruğunda mezhep birliği aldatmacası ile asimle edilmektedir.

    Peki nasıl çözülecek.

    1926’da Bakü Türkiyet Kongresi’nde de söylendiği gibi, ortak alfabenin kullanılması bu yoldaki en önemli koşuldur. Türki Devletleri ile otonom Türk topluluklarını Rus etkisinden kurtarmanın belki ilk adımı, bütün Türk Dünyası’nın Latin Alfabesi’ne geçmesidir.

    Bağımsız veya otonum Türk Devletlerinde mutlaka Türkologalar arasında yazılı koordinasyon kurulmalı ve sık aralıklarla dil kurultayları toplanmalıdır. Bu kurultaylarda alınan kararların arkasında ilgili devletlerin; yöneticileri, aydınları, kurumları ile sivil toplum kuruluşları sıkıca durmalıdır.

    Günümüzde en etkin araçlardan biri de televizyondur. Türki devletlerinde Türk ve Azerbaycan dizileri ve filmleri popüler hale getirilmeli, gençlere yönelik de Türkiye ve Azerbaycan Türkçesi şarkılar cezp edilmelidir. Ukrayna’da Türkiye’yi hiç görmemiş genç bir Azerbaycanlı kardeşimiz, Türkiye Türkçesini mükemmelen konuşuyordu. Sordum, “Televizyon Dizilerinden öğrendim” dedi. Unutulmamalıdır ki, bir toplumun dili sadece iki nesilde değişebilmektedir.

    1993 yılında 6 Türk Devletince kurulan Türksoy (Türk Kültürü Teşkilatı) devlet başkanlarının katılımı ile her yıl toplanmakta ve gündemini Türki Devletlerinin Kültür Bakanları belirlemektedir. Ayrıca otonom Türk toplulukları da gözlemci üyedir. Öncelikle ortak dilin kullanılması bu teşkilatın birinci maddesidir. Bir çok kültür, sanat ve akademik çalışma yapmakta, önemli alimlerin tanıtılması için anma günleri düzenlenmektedir. İlgili ülkelerde 6 şehir de kültür başkenti olarak seçilmiştir. Türkiye’den; Eskişehir ve Kastamonu seçilmiştir.

    Bir millet altı devlet olmanın birinci ve en önemli koşulu dil birliğinden geçmektedir.

    Haftaya sırayla devam edeceğiz, yani Kültür Birliği…

    Saygılarımla.

    Dr.Emekli Albay Yaşar ERTÜRK

    Zaparojai-Ukrayna


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR

    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR