Azadmedia.az"ın muhabiri Şefa Piriyevanın Öğretim üyesi Halil Çetinle Röportajı..
Sayın Halil Çetin bey hoş geldiniz!
AzadMedia.az haber portalı Muhabiri– Şefa Piriyeva
Kardeş Ülke Azerbaycan”dan selamlar, saygılar..
Hoş bulduk sayın Şefa Piriyeva Hanım.
Öncelikle, Azerbaycandan - Sizi daha yakından tanımak istiyoruz. Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Öncelikle benimle bu röportajı yaptığınız için size teşekkür ederim. İlk olarak size kendimi kısaca tanıtayım. 1987 yılında Burdur’da doğdum. İlköğretimimi Burdur Yazıköy İlköğretim okulunda tamamladım. İlkokul eğitimimi tamamaladıktan sonra Burdur USO Lisesi’nde lise eğitimimi tamamladım. 2009 yılında Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesini kazandım ve 2013 yılında üniversite eğitimimi tamamladım. Üniversite eğitimim boyunca Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Öğrenci Temsilcisi Başkanlığı (2012-2013), Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğrenci Temsilcisi Başkanlığı (2011-2013) ve Türkoloji Topluluğu Başkanlığı (2010-2015) görevlerini yaptım. 2013 yılında Hacettepe Üniversitesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümünde yüksek lisansı kazandım. Bu üniversitede 2013-2014 yılları arasında Hazırlık Fakültesinde, İngilizce hazırlık eğitimi aldım. 2013-2016 yılları arasında Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinde yüksek lisansa başladım ve Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümünde yüksek lisans eğitimimi “Koblandı Batır, Alpamıs ve Köroğlu Destanlarının Kazak Versiyonunun Halk Bilimsel Açıdan İncelenmesi” adlı çalışma ile tamamladım. 2017 yılında Hacettepe Üniversitesi, Türk Halkbilimi Anabilim Dalında doktoraya başladım. Doktoram 2017 yılından beri devam etmektedir. 2017 yılında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım. Çeşitli uluslararası ve ulusal dergilerde makalelerim yayımlandı. Kazakistan’da çeşitli konularda televizyon programlarına röportajlar verdim. Çalışma alanlarım ise Türk dünyası ve Kazak halkbilimidir.
Neden Kazakistan?
Evet, neden Kazakistan diye sorduğunuzda şöyle cevap vermek isterim. Biz üniversite eğitimimiz boyunca Türk dünyasının dili ve edebiyatlarının hepsinden dersler aldık. Fakat benim Kazak kültürene karşı özel bir ilgim vardı. Sanırım bunun sebebi de Kazakistan kültürü üzerine yaptığım okumaların ve çevirilerin etkisi oldu. Daha sonra Kazak kültürü üzerine izlediğim film ve videolar beni Kazak kültürüne daha da yaklaştırdı ve artık çalışma alanımın bu yönde olmasına karar verdim. Bu sebeple üniversite ikinci sınıftan itibaren Kazak kültürü üzerine çalışmalar ve araştırmalar yapmaktayım.
Kazakistan ve Kazak halkını yakından araştıran bir eğitimci olarak, okuyucularımıza nasıl anlatırsınız?
Kazak halkını ve kültürünü sizlere anlatmak bu sınırlı süre içerisinde gerçekten çok zor. Çünkü bir halkı, onun kültürel ortamları içinde bulunmadığınız, geleneksel pratiklerine ortak olmadığınız sürece sadece kitaplardan elde edeceğiniz bilgiler her zaman o kültürü tanımada ve tanıtmada yetersiz kalacaktır. Ben burada sizlere genel hatları ile Kazak halkı ve kültürünü hakkında kısaca şunları söyleyebilirim: Kazakistan, Türk dünyasındaki diğer haklar gibi kültürel değerlerini korumuş, bağımsızlık sonrası hızlı bir değişim yaşamakta olan bir Türk dünyası ülkesidir. Kazak halkının kültürel dünyasına bakacak olursak, Sovyet öncesi ve sonrası incelemek gerekir. Çünkü Kazak halkı diğer Türk devletlerinde olduğu gibi edebî eserlerindeki çalışmalar, Sovyet öncesi ve bağımsızlık sonrası farklılık göstermektedir. Tarihî, kültürel eserleri bünyesinde bulunduran Kazakistan’da irticalen şiir söyleme, kutlamlardaki kültürel etkinlikler geçmişten bugüne canlı ve etkileyici bir şekilde hala devam etmektedir. Kazakistan, tarih kültürünün önemli eserlerini ve izlerini bünyesinde barındırmaktadır. Bu ucsuz bucaksız bozkırda adeta tarihsel süreç gözlerinizin önünde canlanmaktadır.
Kazakistan, kuzeyden güneye, doğudan batıya uzanan geniş bir toprak bütünlüğüne sahiptir. Bu topraklar üzerinde birçok Türk devletinin izlerini görmek mümkündür. Bu sebeple Kazakistan’a gelenler müzelerdeki zengin tarihî eserler ile adeta uzun bir tarih yolculuğuna çıkacaklardır. Kazakistan’a gelmek isteyen kişiler, doğal güzeller bakımından zengin olan Almatı, doğunun ve batının sentezi olarak yeniden inşaa edilen Nursultan şehirleri ile Türkistan’da bulunan en önemli manevi ziyaret yeri Hoca Ahmet Yesevi’nin Türbesini gezebilirler. Kazakistan’a turistik amaçlı seyahat yapacak olan herkese Kazak düğün törenlerini de mutlaka görmelerini tavsiye ederim. Çalışmalarım doğrultusunda birçok düğüne katıldım ve her defasında hayran kaldım. Buradaki düğünler, uygulanan ritüeller bakımında da çok zenginlik göstermektedir. Kazak halkının törenlerinin coşkusunu, gerçekleştirdikleri ritüelleri görmelerini tavsiye ederim. Tabii ki yemek kültürü bakımından da Kazak halkı diğer Türk halklarından bazı farklılıklar göstermektedir. Bunlardan birisi olan beşparmak yemeği ve bu yemek sırasında uygulanan ritüelleri görmelerini ve beşparmak yemeğinin tadına bakmalarını tavsiye ederim. Az önce de söylediğim gibi bir halkı ne kadar çok anlatırsanız anlatın, ne kadar yazarsanız yazın o halkın içinde yaşayıp görmediğimiz sürece anlamak kolay olmayacaktır. O sebeple ben değerli okuyucuları Kazakistan’a davet ederek Kazak halkını onlarla Kazak kültürünü birebir tecrübe etmelerini isterim.
Kazakistan’ı diğer merkezi Asya ülkelerinden ayıran şeyler?
Türk dünyasındaki halkları birbirlerinden kültürel yönden ayırmak çok doğru olmayacaktır. Çünkü ortak kültürel tarihe sahip olan bu halklar zamanla yaşadıkları tarihsel, ekonomik ve sosyal değişimler sonrasında bazı dönüşümler yaşamışlardır. Bu sebeple Kazak halkı birçok yönü ile Türk dünyası halkları ile kültürel yönden benzerlik göstermektedir. Ucsuz bucaksız bozkırlara sahip olması, bu bozkırlardaki zengin yılkı sürüleri ve eski dönemlerden kalan tarihî eserler, Kazakistan’ın kendisine özgü özelliklerinden bazılarıdır.
“Kazakistanı bir kez gören asla unutmaz” diyorlar, sizce neden?
Evet, sanırım bu cümle birçok Türk dünyasındaki halkın yaşadığı yer için söylenebilir. Çünkü Türk dünyasının hangisine gitseniz size etkileyecek hem doğal hem de tarihî yerler çokça karşınıza çıkacaktır. Kültürel değer yargılarımızın ve ortaklığımızın izlerini bu Türk dünyası halkların hemen hemen hepsinde görmek mümkündür. Kazakistan özelinde konuşacak olursak, kapladığı alan bakımından bildiğiniz gibi hem dünyada hem de Orta Asya’da ilk sıralarda yer almaktadır. Burada, sarı ve kızıl ışıkların birbirine karıştığı gün batımı insanlara unutumayacakları bir güzellik manzarası sunmaktadır. Bu gün batımı güzelliğinin yanında bozkırda koşturan at sürelerinin o yüksek dağlardaki görüntüsü yazın başka, kışın başkadır. Kazak bozkırlarındaki o atlar, kışın beyaz karların üzerinde bir yıldız gibi parlar. Ayrıca tren yolculuğu ile Kazakistan’da birçok doğal güzelliği de görebilirsiniz. Bu doğa güzelliklerine daha birçok şeyi saymak mümkündür. Doğal güzelliği yönünden etkileyiciliğinin yanında eski Türk tarihî eserlerini de barındırması gelip görülmesi gerekenlerdendir diye düşünüyorum. Bunların yanında Kazakistan’da yüzlerce türbe vardır. Arstan Bab, Ahmet Yesevi, İbrahim Ata vb. daha birçok türbeleri görülmesi gereken öncelikli manevi mekanlardır. Bir de Kızılorda şehrinde Dede Korkut’un mezarının olduğu yer vardır ki oraya gidenlerin hayran kalacaklarına ve gittikten sonra da orayı unutamayacaklarına eminim. Kazakistan’da insanı etkileyecek bunlar gibi birçok şey bulmanız mümkündür.
Karabağ Zaferimizi değerlendirmenizi isterdik?
Karabağ zaferi sadece Azerbaycan’ın bir zaferi değil bence Türk dünyasının bir zaferidir. Elbette burada Azerbaycan askerleri mücadele verip vatan topraklarına, bu değerli yeri kazandırmıştır. Bu zafere sadece bir toprağı geri almak olarak bakmamak gerekir. Bu zafer, Türkiye ile Türk dünyası arasında büyük ekonomik ve kültürel koridorun açılmasına vesile olmuştur. Bilindiği üzere Azerbaycan yıllardır zulüm gören ve sürekli Ermenistan tarafından işgal edilen bir bölgeyi canla başla savaşarak kazanmıştır. Bu topraklardaki halkının güvenliği ve geleceği artık kanatları altına sığındığı büyük devlet Azerbaycan’ın ellerindedir. Biraz önce de dediğim gibi Karabağ zaferi, sadece bir toprak parçasının ele geçirilmesi değil, Türk halklarının kültürel ve ekonomik anlamda bütünleşmesi anlamını da taşımaktadır. Bu bakımdan Türkiye ve Azerbaycan madencilik, tarım, turizm, eğitim ve sağlık gibi birçok alanda stratejik işbirliğini artırmalıdır.
Kardeş Türkiye’den Türk dünyasına mesajınız?
İlk mesajım, her türlü tehdide karşı Türk halklarının birlik ve bütünlük içinde olması gerektiğidir. Türk halklarının kültürel birlikteliğini zedelemek isteyenlere ve bizi zamanla birbirlerimizden uzaklaştırma politikalarına karşı birlik içinde olmalı, kültürel değerlerimizi korumalı ve gelecek kuşaklara aktarmalıyız. Tarihî süreç içerisinde her birimizin dili, küçük değişikliklere uğratılarak farklılaştırılmaya çalışılmıştır. Bizler şimdi hepimiz Latin Alfabesi’ni kullanmaya başladık. Kısa bir zaman sonra hem yazı dili hem de konuşma dili olarak birbirimiz anlamamız daha da kolaylaşacaktır. Şimdi kültürel birlikteliğimizi daha sağlam temeller üzerine kurarak yeniden inşaa etmeliyiz. Bunun ilk yollarından birisi de edebiyattan geçmektedir. Neden edebiyat peki? Çünkü Türk dünyasındaki edebî hayatın ve kültürel yaşamın düşünce dünyasında eritilerek edebi eserlere dönüştürülmesi sonucunda, birçok önemli eserler kaleme alınmış ve yazıya dökülmüştür. İşte bu eserler, Türk halkları arasında çeviri çalışmaları yapılarak aktarıldığında insanlar birbirlerinin hem kültürel hem de edebî durumlarından daha çok haberdar olacaktır. Bunun yanında günümüzde teknolojinin ne kadar geliştiğini görüyoruz. Bu sebeple ortak televiyon programları, kültürel etkinlikler, ortak ticari ve eğitim anlaşmaları, siyasi birlikteliğin sağlanması yönünde faaliyetlerde bulunarak birlik ve beraberliğimizi güçlendirecek girişimleri artırmalıyız. Orta Asya’da bu birlikteliğin güçlenmesini sağlayan birçok önemli kurum vardır. Mesala, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi ve Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi akla ilk gelen örnekler olarak söylenebilir. Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi üstelenmiş olduğu vizyon ve misyon ile Türk dünyasının kültürel değerlerinin korunması ve anlatılması, eğitim polikası ve eğitim kalitesi ile Türk dünyasında örnek bir üniversite olmaktadır. Bu üniversiteye Türk dünyasının birçok yerinden öğrenci gelerek eğitim almaktadır. Bu da kültürel birlikteliğimizin sağlam temeller üzerinde inşaa edilmesine yardımcı olmaktadır. Bu ortak uluslararası üniversiteleri diğer Türk devletlerinde de açarak birlikteliğimizi güçlendirmeli ve geleceğimiz olarak gördüğümüz gençlere Türk halklarının dili ve kültürünü öğretmeliyiz. Böylece hem dil birlikteliğimiz güçlenecek hem de geleceğimiz daha sağlam temeller üzerine kurulacaktır. Benim Türk dünyasına son mesajım şu olacaktır: “Kültürel değerlerimze sahip çıkalım. Çünkü kültür, dilin gizli sandığıdır.”
Azerbaycan medyasına AzadMedia.az aracılığı ile ne iletmek isterdiniz?
Türk halklarına sizin aracılığınızla iletmek istediğim mesaj, bizler az önce de bahsettiğim gibi köklü bir ağacın güçlü dallarıyız. Biz ne fırtınalı havalar yaşadık ama hiçbirimiz kırılmadık. Belki sadece sallandık. Çünkü Türk halkları gücünü köklü geçmişinden alır ve geleceğini de bu köklü geçmişinin temelleri üzerine kurar. Benim Türk halklarından isteğim biribirlerini daha yakından tanısınlar. İlk fırsatta Avrupa gezilerine gideceklerine Orta Asya eşsiz güzelliklerini gezsinler. Çünkü bizim birbirimizi tanımadan ve kültürel değerlerimizi görmeden ortak bir düşünce dünyasında buluşmamız zor olacaktır. O sebeple önce kendi kültürel zenginliklerimizi görüp bilelim, daha sonra diğerlerini. Türk halkları ile turizm, eğitim, ticaret ve sosyo-kültürel işbirliklerimizi artıralım. Sözlerimi şöyle sonlandırmak isterim. “Birlik ve bütünlüğümüz daim olsun, Türk milleti var olsun”.
“Birlik ve bütünlüğümüz daim olsun, Türk milleti var olsun”.
Röportaj için teşekkür ederim!
Biz teşekkür ederiz!