Azadmedia.az-a özəl olaraq - AB Komissiyasından sonra ABŞ Dövlət Departamentinin sözçüsü də KKTC-nin Türk Dövlətləri Təşkilatına müşahidəçi üzv olmaq qərarını tanımayacaqlarını açıqlayıb. ABŞ Dövlət Departamentinin sözçüsü açıqlamasında, "Türk Dövlətləri Təşkilatının (TDT) beynəlxalq səviyyədə tanınmayan bir təşkilatı müşahidəçi üzv kimi qəbul etməsi adanın ərazi bütövlüyü prinsipinə və BMT nizamnaməsinə ziddir" dedi. Hörmətli sözçü öz sözləri ilə özünü tələyə saldı..
SORUYORUZ: “KIBRIS TÜRKİYE’NİN ÜYE OLMADIĞI BİR TOPLULUĞA ÜYE YAPILAMAZ” diyen Londra ve Zürih anlaşmalarına, daha da önemlisi “SINIR SORUNU OLAN BİR ÜLKE AB’YE ÜYE YAPILAMAZ” diyen AB Anayasası’na rağmen, Rumlar hangi uluslararası hukuk çerçevesinde Kıbrıs’ın tamamını temsilen AB üyesi yapılmıştır?
Yanıt bekliyoruz Sayın Sözcü..11 Kasım’da, Özbekistan’ın Semerkant kentinde yapılan 9. Zirvesinde oybirliği ile alınan kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) teşkilata gözlemci üye olarak kabul edilmiştir. Bu, KKTC’nin uluslararası arenada tanınması konusunda atılmış tarihi bir adımdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tarihi kararı açıklarken şöyle diyordu:
“Kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getirerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin teşkilatımıza gözlemci üye yapılmasını kabul ettik.”
Bu tarihi kararın altında, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in, Kazakistan Cumhurbaşkanı Ksım Cömert Tokayev’in, Kırgızistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sadır Caparov’un ve gözlemci üyeler olarak Türkmenistan Ulusal Konseyi Halk Maslahatı Başkanı, Türkmenistan eski Cumhurbaşkanı GurbanglıBermuhammedov’unilr Macaristan Başbakanı Viktor Urban’ın imzası var.
TARİHİ BİR KARAR
Türk Devletleri Teşkilatı’nı Semerkent’ta gerçekleştirilen 9. Zirvesinde oybirliği ile alınan kararla KKTC’nin teşkilata gözlemci üye olarak kabul edilmesi tarihi bir karardır. Bu kararla, Türk Devletleri Teşkilatı’nın Çin Seddi’nden Akdeniz’e ve Avrupa içlerine uzanan kültürel iklim coğrafyasının haritası da belirlenmiş oldu.
Semerkant’ta gerçekleştirilen TDT’nın 9. zirvesinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) teşkilata gözlemci üye olarak alınmasına ilişkin oybirliği ile alınan karar, uluslararası hukuka ve AB Anayasası hükümlerine rağmen, KKTC’ye yapılan haksızlıkların giderilmesi açısından datarihi bir karardır.
Bu karar, KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak tanınması yönünde atılmış tarihi bir adımdır. KKTC, kuruluş anayasasındaki adıyla, uluslararası bir topluluğa üye yapılmış oluyor.
KKTC’DE BÜYÜK SEVİNÇ
Bugüne kadar, Kıbrıs Türkünün Adada ayrı bir bayrak altında ve bağımsız bir devlet olarak yaşama girişimleri çeşitli diplomatik oyunlarla engellenmişti. Küresel konjonktürün de uygun olmasından yararlanılarak, TDT’nın Semerkant zirvesinde, kardeş ülke başkanlarının da desteği le, KKTC teşkilata gözlemci üye yapılmıştır.
TDT’nın Semerkant zirvesinde alınan bu tarihi karar, KKTC’de büyük bir sevinç yaşanmasına neden oldu. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, alınan bu tarihi kararı Kıbrıs Türklerine duyururken yaşadığı mutluluğu şöyle anlatıyordu:
“Değerli halkım, büyük bir gururla duyurmak isterim ki, devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye statüsü kazanmıştır. Tarih sayfalarına geçecek Milat niteliğindeki bu karar, bizim için ilave bir gurur vesilesidir. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu başta olmak üzere, bu mutluluğu bize yaşatabilmek için canla başla çalışan Türk diplomasisine ve bizi destekleyen tüm üye devlet ve hükümet başkanlarına teşekkürü borç bilirim.”
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türklerinin AB tarafından, uluslararası hukuka aykırı olarak Rumların insafına terk edilmesine son verecek gelişmeden sevinç ve gurur duymakta son derece haklıdır. Çünkü, yıllar önce Rumlar, hiçbir hukuksal dayanağı olmadığı halde, Kıbrıs’ın tamamını temsilen AB’ye tam üye yapılmış, Kıbrıs Türklerine verilen sözler tutulmamıştır. Üstelik bu hukuksuzluk, 2014’te, Annan Planı üzerinden kalıcı hale getirilmeye çalışılmıştır.
AB KOMİSYONU SUÇÜSTÜ YAKALANMIŞ OLMANIN TELAŞINDA
AB Komisyonu, Kıbrıs Rumlarına destek çıkarak, KKTC’nin TDT’na gözlemci üye olarak alınmasını kınama kararı aldı. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar bu kınama kararına şiddetle karşı çıkarak, “AB’nin bir kez daha Kıbrıs’a Rum/Yunan gözlükleriyle baktığını ispat etmiştir” demiştir.
KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Eroğlu, AB Komisyonu’nu sert bir dille uyararak, “AB ile ilişkilerimizi gözden geçiririz” dedi.
KKTC Başbakanı Ünal Üstel de, çok doğru bir saptamayla, “AB Komisyonu, Kıbrıs konusunda söz söyleyecek son yerdir” diyordu.
KKTC Başbakanı Üstel’in de belirttiği gibi, 2004’te, uluslararası hukuka, uluslararası anlaşmalara ve AB Anayasası hükümlerine rağmen, Kıbrıs Rumlarını Adanın tamamını temsilen birliğe tam üye yapan AB Komisyonu, bu büyük yanlışın, bu büyük hukuksuzluğun TDT tarafından ortaya çıkarılmış olmasından son derece rahatsızdır.
ABD’nin Avrupa Birliği’ni dağıtabilmek ve Avrupa Ordusu’nun kurulmasını engelleyebilmek amacıyla Rusya-Ukrayna savaşını tetiklediği, Türkiye’nin bölgesel bir oyuncu olarak rolünün giderek arttığı bir dönemde TDT‘nın oybirliği ile aldığı bir kararla KKTC’yi teşkilata gözlemci üye yapması AB Komisyonu’nu telaşlandırmıştır.
AB KOMİSYONU NEDEN TELAŞLANIYOR?
AB Komisyonu, yıllar önce uluslararası hukuka, “Kıbrıs, Türkiye’nin üye olmadığı bir topluluğa üye yapılamaz” diyen BM onaylı Londra ve Zürih anlaşmalarına ve özellikle, “Sınır sorunları olan bir ülke AB’ye üye yapılamaz” diyen AB Anayasası’na rağmen Rumları Adanın tamamını tam üye yapmış olmasının ortaya dökülmüş olmasından sıkıntıya düşmüştür. ABD’nin AB’nin birliğini ve bütünlüğünü hedef aldığı, Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz pompalayan boru hatlarının vanalarını kapattığı ve KKTC’de bir temsilcilik açmaya hazırlandığı bir süreçte, TDT’nın Semerkant zirvesinde KKTC’nin teşkilata gözlemci üye yapılmasına ilişkin bir karar alınması, AB Komisyonu üzerinde soğuk duş etkisi yapmıştır. Uluslararası hukuku ve AB Anayasası’nı çiğneyerek yaptığı haksızlığı, TDT’nın aldığı kararı kınayarak örtmeye çalışmaktadır. Fakat bunu başaramayacaktır.
Enerji krizinin giderek büyümesi ve Doğu Akdeniz’in derinliklerinde çok önemli doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesi sonrasında Türkiye, Kıbrıs Türklerinin yanı sıra, kendi haklarını da büyük bir kararlılıkla savunmaktadır. Bugüne kadar Anadolu’daki kardeşlerinin desteği ile varlığını sürdüren Kıbrıs Türkleri, şimdi Çin Seddi’nden Avrupa içlerine uzanan coğrafyada yaşayan kardeşleriyle elele verme fırsatı elde etmiştir.
BU SON FIRSATDEĞERLENDİRMELİ VE KKTC’Yİ TANITMALIYIZ
KKTC’nin kuruluş hikayesini, o günlerin canlı tanığı, E. Büyükelçi Tugay Uluçevik’in gazetemizde yayınlanan 16 Kasım tarihli yazısından okuyabilirsiniz.
1890 Eylül ayında, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla, BM Genel Sekreteri gözetiminde başlayan toplumlar arası görüşmeler, Türk tarafının, BM raporlarında “olumlu” olarak nitelenen anayasa ve toprak esasında, harita da dahil, anlamlı teklifler ortaya koymasına rağmen, dönemin Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreou’nun yönlendirmesiyle Rumlar masayı terketmişlerdi.
Papandreou konuyu 1989’un Mart ayında Hindistan’ın Yeni Delhi keninde toplanan Bağlantısız Devletler Konferansı’na taşımış ve BM Genel Sekreteri’nin sorunun çözümüne ilişkin belirlediği parametrelerle bağdaşmayan bir karar aldırmıştı.
Bununla da yetinmeye Papandreou, BM’nin 37. Genel Kurulu’nu “resumedsession” olarak yeniden toplanmasını sağlamış ve 17 Mayıs 1989 günü, Yeni Delhi Bağlantısız Devletler Kıbrıs Deklarasyonu BM Genel Kurul Kararı (37/253) olarak kabul edilmişti.
Bu girişimin kendileri açısından çok olumsuz sonuçlar üretebileceğini farkeden Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) Meclisi, 17 Haziran 1983 günü, “Kıbrıs Türklerinin kendi geleceklerini tayin etme hakkını” kabul etmişti. 15 Kasım 1983 günü de, KTFD Başkanı Rauf Denktaş, Meclis’te yaptığı tarihi konuşmayla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) ilan etmişti.
“Bugün KKTC ve onu destekleyen Türkiye’nin, Kıbrıs sorununun tek seçenek olarak, ‘Egemen eşitlilik temelinde iki devletli çözüm’ hedefine odaklanması, 39. Kuruluş yıldönümünü kutladığımız KKTC’nin varlığı sayesinde mümkün olmuştur.”
SON DAKİKA
Yazımızı noktalarken gelen haberlerde ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün, TDT’nın Semerkant zirvesinde KKTC’nin gözlemci üye yapılması kararını, “Kıbrıs’ın toprak bütünlüğü ilkesi ve BM şartı ile uyuşmadığı” gerekçesiyle reddettiklerini bildiriliyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’nin bu açıklamasını, “O iş bitmiştir” şeklinde yanıtlamıştır, fakat AB ‘nin ve ABD’nin KKTC’nin tanınması konusunda bizi oldukça zorlayacakları anlaşılmaktadır.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, açıklamasında, “Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) uluslararası tanınırlığı olmayanbir oluşumu gözlemci üye olarak kabul etmesi, Adanın toprak bütünlüğü ilkesine ve BM şartına aykırıdır” diyor. Sayın sözcü kendi ifadesiyle tuzağa düşmüştür.
SORUYORUZ: “KIBRIS TÜRKİYE’NİN ÜYE OLMADIĞI BİR TOPLULUĞA ÜYE YAPILAMAZ” diyen Londra ve Zürih anlaşmalarına, daha da önemlisi “SINIR SORUNU OLAN BİR ÜLKE AB’YE ÜYE YAPILAMAZ” diyen AB Anayasası’na rağmen, Rumlar hangi uluslararası hukuk çerçevesinde Kıbrıs’ın tamamını temsilen AB üyesi yapılmıştır?
Yanıt bekliyoruz Sayın Sözcü..Gördüğünüz gibi, gerçeklerin, günü gelince su yüzüne çıkmak gibi bir alışkanlıkları vardır.
NOT: Sayfamızda da yayınladığımız fotoğraflardan ve gazete küpürlerinden de anlaşıldığı gibi, yıllar boyu Kıbrıs konusundaki gelişmeleri yakından izledik. Kaygılarımızı, sevinçlerimizi dile getirdik. KKTC’nin TDT’na gözlemci üye yapılma kararı tarihi bir karardır, bugüne kadar Kıbrıs Türklerine yapılan haksızlıklara son verecek bir adımdır. O nedenle BU TARİHİ FIRSATI KAÇIRMAYALIM diyoruz.
Ülkər Piriyeva