Azadmedia.az - 12-13 Ekim tarihlerinde Astana’da gerçekleştirilen Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’ndan (AGİT) Ukrayna savaşının durdurulması konusunda net bir karar çıkmadı, ama bir ateşkes masası oluşturulmasına yönelik adımlar atıldı. Putin’in Türkiye’yi bölgenin enerji terminaline dönüştürme teklifi, ateşkes masasına uzanan yolun taşlarının döşenmesi olarak değerlendirilmelidir.
Astana’da gerçekleştirilen Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’ndan (AGİT) Ukrayna savaşının durdurulması konusunda net bir karar çıkmadı, ama bir ateşkes masası oluşturulmasına yönelik adımlar atıldı. Putin’in Türkiye’yi bölgenin enerji terminaline dönüştürme teklifi, ateşkes masasına uzanan yolun taşlarının döşenmesi olarak değerlendirilmelidir.
Putin de Ukrayna’da sürmekte olan savaşın kazananı olmayacağını, devam etmesi halinde 1991’deki I. Körfez Savaşı’na dönüşme riskini görmüş ve bu kış Avrupa’nın enerji sıkıntısı yaşamamasını sağlayacak bir formül olarak da Türkiye’yi Rus doğalgazının dağıtım merkezine dönüştürmeyi teklif etmiştir.
12-13 Ekim günlerinde bütün dünyanın dikkati Kazakistan’ın başkenti Astana’ya odaklanmıştı. “Barışın Başkenti Astana”dan, Ukrayna merkezli devam etmekte olan savaşı sonlandıracak ve bütün dünyayı rahatlatacak Normandiya ‘nda bir “ateşkes masası” müjdesi bekleniyordu.
Astana’da gerçekleştirilen Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’ndan (AGİT) Ukrayna savaşının durdurulması konusunda net bir karar çıkmadı, ama bir ateşkes masası oluşturulmasına yönelik adımlar atıldı. Putin’in Türkiye’yi bölgenin enerji terminaline dönüştürme teklifi, ateşkes masasına uzanan yolun taşlarının döşenmesi olarak değerlendirilmelidir.
Son üç ayda dört defa biraraya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Lideri Putin’in Astana buluşmasında, giderek yaklaşmakta olan kış mevsimi dolayısıyla, enerji konusu öne çıktı. Bu noktadan sonra savaşın devam etmesinde ısrar etmek, Rusya’nın hem siyasi hem ekonomik açıdan daha fazla yıpranmasına, Rusya imajının erozyona uğramasına neden olacaktır. Putin’in, “Halep Kasabı” olarak anılan General Sergey Surovikin’i Ukrayna’daki Rus kuvvetlerinin başına getirerek verdiği “Kiev’i de Halep gibi haritadan silerim”mesajı da Rusya’ya bir şey kazandırmayacaktır.
PUTİN I. KÖRFEZ SAVAŞI DENEYİMİ YAŞAMAK İSTEMİYOR
Putin de Ukrayna’da sürmekte olan savaşın kazananı olmayacağını, devam etmesi halinde 1991’deki I. Körfez Savaşı’na dönüşme riskini görmüş ve bu kış Avrupa’nın enerji sıkıntısı yaşamamasını sağlayacak bir formül olarak da Türkiye’yi Rus doğalgazının dağıtım merkezine dönüştürmeyi teklif etmiştir.
Rus doğalgazı Türkiye’ye “Mavi Akım” ve “TürkAkım” üzerinden taşınmaktadır. İki ayrı boru hattının döşenmesiyle oluşan Türk Akım’da bir hat yılda 15.75 milyar metreküp doğalgaz akışıyla Türkiye’nin ihtiyacını karşılıyor. Aynı kapasitedeki ikinci hat ise güney Avrupa ülkelerinin doğalgaz ihtiyacını karşılıyor. Türkiye’nin, Putin’in önerdiği şekilde, Avrupa ülkelerinin doğalgaz ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılayacak bir doğalgaz terminaline dönüşebilmesi için, öncelikle Trakya bölgesine yılda enazından 40 milyar metreküp Rus doğalgazı taşıyacak bir boru hattı çekilmesi gerekiyor.
TürkAkım’a paralel yeni boru hatları oluşturarak Türkiye’yi bölgenin enerji terminaline dönüştürme teklifini yaparken bu gerçeği bildiğine göre, Putin, bu kış Avrupa ülkelerini gazsız bırakmamak için nasıl bir formül kurmaya çalışmaktadır. Bu noktada, 13 Ekim’de Astana’da buluşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Lideri Putin’in 1.5 saat boyunca neler konuştukları önem kazanıyor. Aynı derecede, Ukrayna işgalinin başlamasının iki gün öncesinde Moskova’da biraraya gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile Rus Lider Putin’in hangi konularda anlaştıkları da henüz netlik kazanmamıştır.
TÜRKİYE BÖLGENİN ENERJİ TERMİNALİNE DÖNÜŞÜRKEN…
Putin’in Astana’da Türkiye’yi bölgenin enerji terminaline dönüştürme, fiyat belirlenmesinde söz sahibi yapma teklifi, belli bir süre Azerbaycan’ın Avrupa’ya daha fazla doğalgaz pompalamasına yeşil ışık yakması olarak da değerlendiriliyor. Rusya’nın Türkiyeyi bölgenin enerji terminaline dönüştürme teklifi, Azerbaycan’ın TANAP’a daha fazla doğalgaz vermesi, EastMed’den vazgeçenlerin Doğu Akdeniz’den çıkaracakları doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya pompanla teklifleri bölgemizde enerji dengelerinin değişmesine ve kaçınılmaz olarak bir takım “rekabetlerin” yaşanmasına da neden olacaktır.
Anlaşılan o ki Putin, daha önce Ukrayna krizine çözüm bulunmak amacıyla Almanya, Fransa, Ukrayna ve Rusya’nın biraraya gelerek oluşturdukları Normandiya Formatı çerçevesinde sağlanacak ve çatışmayı zamana yayacak bir ateşkes peşindedir.
PUTİN ATACAĞI ADIMLARIN OLUŞTURACAĞI OLASI TEPKİLERİ GÖRMEK İSTİYOR
Putin, hem bütün dünyanın heyecanla beklediği ateşkes kararı hem de Türkiye’yi bölgenin enerji terminali yapma konusunda net bir söylem sergilememiş, atmak istediği adımların ne gibi tepkiler ve sonuçlar üreteceğini görmek istemiştir.
Putin’in “Kuzey Akım doğalgaz boru hattına sabotaj sonrası Karadeniz ve Türkiye istikameti güvenilir bir enerji güzergahı haline geliyor. Başta Türkiye olmak üzere, diğer Avrupa ülkelerinin Rusya’nın teklifine sıcak bakmaları durumunda, yeni bir hat çekerek Türkiye’yi Avrupa için dağıtım noktası yapılmasını öneriyoruz” şeklindeki teklifi ilk bakışta sevindirici bir öneri olarak görünebilir. Fakat, Putin’in Türkiye’yi bölgenin enerji terminali yapma önerisi, Türkiye’yi enerji kaynağı alanlarında zenginleştirecek bir teklif değildir.
ENERJİ TERMİNALİ Mİ, ENERJİ ÜRETİM MERKEZİ Mİ?
Gelinen noktada Türkiye’nin enerji terminali olmaktan çok, enerji üretim merkezi olmak hedefi ağır basmaktadır. Yalnızca bir enerji terminali olması Türkiye’ye çok şey kazandırmayacaktır. O nedenle Putin’in teklifi, Akkuyu ve Sinop’ta Türkiye’nin çalıştıracağı nükleer santraller kurma teklifiyle birleştiğinde dostluk ve komşuluk anlamında bir anlam ifade edecektir.
Türkiye’nin enerji üretimi konularında teknolojik kazanımlar elde etmesi, petrol ve doğalgaz arama ve üretimi konularında, nükleer santral kurma ve çalıştırma bilgi ve becerisi kazanması önemlidir. Putin’in teklifi, Rusya doğalgazının dağıtım terminali olmakla sınırlı kaldığında sevinmemiz için yeterli bir müjde olmamaktadır.
TEK ENERJİ KAYNAĞINA BAĞIMLI KALMAK, BAŞKA BAĞIMLILIKLARI DA BERABERİNDE GETİRİR
Tek bir enerji kayağına bağımlı olmak bir ülkeye siyasi ve ekonomik bağımlılıklar getireceği de bir gerçektir. Hem üretici hem de tedarikçi ülke olarak çoğulcu olmamız gerekir. Yeni bir dünya düzeni kurma bağlamında, Çin’in 3 kıtayı ve 65 ülkeyi birbirine bağlayacak olan “Kuşak ve Yol” projesini hayata geçirme ve ABD’nin bu gelişmenin önünü kesebilmek için küresel çapta bir mücadele yaşadığı bir dönemde Türkiye’nin, “Kuşak ve Yol” coğrafyasındaki kardeş ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi, yalnızca terminal olmasından çok daha önemlidir.
Türkiye, Rusya ile olan ilişkilerini çok vektörlü ve çok dengeli olarak kazan-kazan anlayışı çerçevesinde kurgulayabildiğinde kazançlı olabilecektir. Putin’in “Türkiye bölgenin enerji terminali olsun” teklifinin, Avrupa ve Çin’den sonra en büyük ticaret ortağımız olan Rusya’ya dış politika ve ulusal savunmamız konularında nüfuzunun artması gibi bir risk taşıdığını gözden uzak tutmamak gerekir.
Diğer taraftan, II. Dünya Savaşı’nda, İran-Irak savaşında olduğu gibi Rusya-Ukrayna savaşında iki tarafa da eşit uzaklıkta durabilmesi, Türkiye’ye bir takım sorumluluklar yükleyebildiği gibi, bir takım kazanımlar da sunmuştur.
PUTİN’İN “TÜRKİYE’Yİ BÖLGENİN ENERJİ TERMİNALİNE DÖNÜŞTÜRME TEKLİFİNİ NASIL OKUYALIM?
Türkiye’nin Rus doğalgazı için bir dağıtım merkezi olup olmayacağını, bu kış Avrupa ülkelerini donmaktan kurtarıp kurtaramayacağını zaman gösterecektir, ama Türkiye’nin güvenli bir tahıl koridoru oluşturarak küresel çapta bir gıda krizinin yaşanmasına engel olduğu bir gerçektir.
Türkiye’nin, Avrupa ülkelerinin ABD baskısıyla Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar konusunda zor durumda kalmalarına neden olmadan,bu kış soğukta kalmamalarını sağlayacak bir ara formül bulacağına inanıyoruz. Putin’in, “Türkiye Rusya’nın doğalgazını dağıtım merkezi olsun” teklifini de bu konuda verilmiş bir pas olarak değerlendiriyoruz.
BARIŞIN YENİ BAŞKENTİ ASTANA
13 Ekim tarihinde Astana’da gerçekleştirilen Asya İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’nda (AGİK) Rusya-Ukrayna savaşını durduracak bir ateşkes anlaşması çıkmasa da böyle bir anlaşmaya uzanan yolun taşları döşenmeye başlamıştır.
Kazakistan, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Ortak Güvenlik Anlaşması Örgütü, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve Avrasya Ekonomik Topluluğu gibi uluslararası kuruluşların oluşumunda ve yönetiminde aktif olarak yer almaktadır. Genç Kazakistan, Avrasya İşbirliği Diyaloğu’nun 2008-2009, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT’in 2010 dönem başkanlıklarını üstlenmiştir. Başkent Astana, 1-2 Aralık 2010 tarihinde AGİT Zirvesi’ne ev sahipliği yapmıştır. Kazakistan, 10-12 Haziran 2010 tarihlerinde Taşkent’te gerçekleştirilen zirve ile Şanghay İşbirliği Örgütü Dönem Başkanlığını üstlenmiştir. 28-30 Haziran 2011 tarihlerinde Astana’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısıyla İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi’nin dönem başkanlığını üstlenmiştir.
1997’de başkent olmasına rağmen, (Geleneksel ve Semavi Dinler Zirvesi, 2011 Dünya Kış Olimpiyatları, EXPO 2017 gibi) pekçok uluslararası etkinliğe ve (Astana Süreci gibi) birçok uluslararası sorunun çözümüne evsahipliği yapmış olan Kazakistan’ın başkenti Astana, 12-12 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen AGİK zrvesiyle “Küresel Barışın Başkenti” ünvanını hak ettiğini bir kez daha ispat etmiş oldu.