Küsen yatağını ayrı sersin…
Geçen hafta birazcık, özellikle de STK larımızın başında bulunan; 5-10 yıllık ve hatta yarım asırlık görev başında olan birilerimize selam yollayalım dedik, ooo bir de baktık ki o birilerinden bazıları bize sitem etmeye başlamış ve araya da başka birilerini koyarak haber salmış.
“Biz ona ne yaptık diye?”
İyi ya, işte ben de tam ondan bahsediyordum efendim!
Bunda alınacak bir şey yok ki!
Siz o koltuklarınızda otururken, inanın ki hiç kimseye hiçbir şey yapmıyorsunuz. Bütün sorun da burada zaten.
Hiçbir şey yapmamanız…
Bunun sonucunda da dolaylı ve doğal olarak bu şehir, sizin ve sizin gibilerin sayesinde olduğu yerde sek sek veya beş taş oynayarak vakit geçirmektedir.
Yazık günah değil midir bu şehire? Bu şehrin insanına?
Şiişşşt… Başkanım, sana diyorum sana!
E Canım siz başkancılık oynayacaksınız diye, etrafınızda ki üç beş şakşakçıyla gününüzü gün edeceksiniz diye, kendi etrafınızda ki bu üç beş kişiyle daracık odalardan bozma sözde salonlarda sohbet edeceksiniz ve egolarınızı tatmin edeceksiniz diye, bu şehrin yarınlarını ipotek altına almaya ne hakkınız var?
Geçen merak edip bir araştırdım ve gördüğüm rakamların karşısında küçük dilimi yuttum diyebilirim.
Zahmet edip siz de bir araştırın bakalım; bu şehirde kaç tane STK, Dernek, Oda veya Vakıf var? Dolayısıyla da başkanı…
Ve işin garip tarafı da bu kalabalık başkanlar topluluğu; bu şehrin ve insanının adını kalkan olarak kullanarak son 1 yıl içerisinde bu şehire ne katkı sağlamış?
Koskocaman bir HİÇ…
Ama bu başkanlarımız; kendilerine takla atılmadığı zaman, KÜSMEYİ çok iyi biliyor.