AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

Politoloq Kemal Sallı: “Vaxtilə baş verən zəlzələ dərsimizi ciddiyə almamışıq, ciddi çalışmamışıq” - ÖZƏL

  • + A
  • - A
  • 13-02-2023, 13:06

    Politoloq Kemal Sallı: “Vaxtilə baş verən zəlzələ dərsimizi ciddiyə almamışıq, ciddi çalışmamışıq” - ÖZƏL



    Azadmedia.az-a özəl olaraq Politoloq Kemal Sallı, “Vaxtilə baş verən zəlzələ dərsimizi ciddiyə almamışıq, ciddi çalışmamışıq”-deyə bildirib.

    Bəşər tarixində eyni bölgədə 9 saat fərqlə 7-8 bal gücündə iki müstəqil olan hələ zəlzələ qeydə alınmayıb. Bu tarixi fakt əlbəttə ki, yaşadığımız fəlakətin miqyasını və xarakterini açıq şəkildə ortaya qoyur.

    Ona görə də fevralın 6-da yaşadığımız zəlzələ ciddi maddi və mənəvi nəticələr verən bir fəlakətdir. Tarixdə yaşadığımız böyük dağıntılarda olduğu kimi, bu fəlakətdə də bir olmalıyıq, həmrəy olmalıyıq, millət olmalıyıq.
    İlk növbədə, qardaş ölkələrin səfərbərliyindən aldığımız güclə, yaralarımızı sağaltmaq üçün vaxt itirmədən işə başlamalıyıq.

    DİQQƏT! Ağrımızın hələ də təzə olduğu, diqqətimizin yayındığı bu cür hadisələrdə həyatını itirmiş ruhlarımızın, xüsusən də yetim övladlarımızın bədənlərini dilənçilərə və orqan mafiyalarına, uşaq alverinə yol verən vicdansız insanlara qarşı ehtiyatla qorumalıyıq.

    Biz millət olaraq ekranlara yapışdıq; Saatlar keçdikcə dağıntılar altından daha bir insanın xilas edildiyi xəbərini səbirsizliklə gözləyirik. Fəlakətin baş verməsindən 100 saatdan çox vaxt keçməsinə baxmayaraq, ümidimizi itirməməyə çalışırıq.

    Yaşadığımız bütün zəlzələ fəlakətlərinə baxmayaraq, zəlzələ bölgəsindən ürəkağrıdan görüntülər göstərir ki, vaxtilə zəlzələ dərsimizi ciddiyə almamışıq, lazımınca ciddi çalışmamışıq.


    Deprem bölgesinde görev yapan gazetecilerden biri izlenimlerini anlatırken şöyle diyordu:

    “Önce Nurdağı’ndayım. Sağlam ev kalmamış gibi. İçimden ‘yeryüzünde bundan daha acılı bir yer yoktur’ diye geçirirken, İslahiye’ye ulaştığımda yanıldığımı anlıyorum. Gerçekten iki binadan biri çökmüş. Henüz inşaat halindeki betonu taze bir bina ayakta, ama lüks bir apartman yerle bir olmuş. Aynı zemin aynı deprem.. İnsanın aklı almıyor.”

    Sözün bittiği yer.

    10 ilimizin ilçeleri ve köyleriyle birlikte haritadan silinmesinin nedenini yüzümüze çarpan saptamalar..

    21. Yüzyıl Türkiyesi böyle bir acı yaşamayı haketmiyordu.



    ACILARIMIZI ÇOK ÇABUK UNUTUYORUZ

    Tek yürek olmamız gereken günlerde sorgulamamız gereken şeyleri gözardı edemeyiz, etmemeliyiz; çünkü hiç unutmamamız gereken bazı şeyleri çok çabuk unutuyoruz.

    Bu afetin açtığı yaraları sarmaya çalışırken depremden alınacak derslerden söz açmakta acele mi ediyoruz? Hayır.. Enkaz altında kalan canlarımızın kurtarılması, hayatta kalanların yaralarının sarılması sürdürülürken, bundan sonra atacağımız adımlarda, periyodik olarak tekrar eden bu gibi doğa olaylarının bu boyutta felakete dönüşmesine neden olan hataları tekrar etmememiz gerekiyor.



    DEPREMİ FELAKET BOYUTUNDA YAŞAMALI MIYDIK?

    Yüreklerimiz yanıyor; televizyonlarımız başlarında kahroluyoruz. Peki, biz bu depremin sonuçlarını bu derece ağır yaşamalı mıydık?

    Bu sorunun yanıtını bir deprem uzmanından dinleyelim, kafalarımızda oluşan yürek dağlayıcı sorulara yanıtlar bulmaya çalışalım:

    “Pekçok meslek örgütlerinden, inşaat mühendisleri odası ya da çeşitli belediyelerinden mühendislerin deprem bölgelerinde görevlendirilmeleri çok önemlidir. Dizaynı yapan ya da konumları gereği denetimleri yapmakla mükellef olan meslektaşlarımızın üçüncü boyutun içine girmiş olacaklar. Televizyonlardan izlemek bizlere mutlaka birşeyler anlatıyor, ama olayları üçüncü boyutta yaşamak başka birşeydir. Bilinç düzeyinin yükseleceğine inanıyorum.

    ‘99 depremleri bir Milat’ diyoruz, ancak Türkiye’de deprem yönetmeliği 1995 yılından sonra 1998 yılında güncellendi. Aslında 1997’de güncellendi, ama 1 Ocak 1998 tarihinde yürürlüğe girdi.

    2000 lafı nereden çıkıyor’ dersek, şuradan çıkıyor; 1998 tarihli deprem yönetmeliği yürürlüğe girecek, bir yerde bir bina yapacaksınız. Onun projelendirme süreci olacak ve inşa edeceksiniz. Yani, 98 yönetmeliği kurallarına göre tasarlanıp, projelendirilip ve inşa edilip tamamlanması için, en iyi ihtimalle iki yıl geçse anlamında bir tarihlendirmedir. ‘2000 milattır, milenyumdur’ diye bir şey yoktur; 2000 olur 2001 olur..

    Burada hangi yönetmelik olduğu çok önemlidir. Yönetmelik böyle yazıyor diye de herşey çok doğru değil.

    Yönetmelikler depreme dayanıklı tasarımı anlatır, ayrıca bir binanın, özellikle konut tipi bir binanın veya ofis tipi veya otel tipi bir binanın çok yıkıcı olan ve yaşamış olduğumuz çok yıkıcı olan bu 6 Şubat depremlerinde olduğu gibi, bu yıkıcı etkilerden hasar görmemesi için bir tasarım yapılmaz; hasar görecek, ama asla göçmeyecek diye tasarlanır. Dolayısıyla çok yıkıcı bir depremin geri dönüş veya tekrar oluş periyodu yüzyıl, ikiyüz yıl belki de üçyüz yıldır. Böyle bir deprem sizin binanızı etkileyecek ve çok yoğun kullanılmayacak, muhtemelen 50-60 yılda bir zaten yenilenecek bir yapı, ekonomik sebeplerle, hasar görebilir, ama asla kısmi veya toptan yıkılmaz diye tasarlanır.

    Son depremden etkilenen binaların yaşlarını gösteren tabloda, mesela Hatay’da yüzde 50’nin üzerinde yeni yapı olduğunu görüyoruz; 2000 yılı sonrasındayapılmış olduklarını görüyoruz. Bunların yüzde 5’i, 6’sı da 98 yönetmeliğine uygun yapılmış olmasın.. Bunca yapı neden yıkıldı o zaman? Soru bu, sorun bu.”



    MÜHENDİSLİK VE ETİK

    “Şimdi burada mühendislikle etiği birarada değerlendirmemiz gerekir. Mesleğiniz ne olursa olsun, etiği asla ihmal etmeyeceğiniz bir duruşunuzun olması gerekir. Yıkılan binaların hepsinde hırsızlığın ya da kötü tasarımın etkili olduğu söylenemez. Şunu gözlemleyebiliyoruz; 6 Şubat depreminden etkilenen şehirlerde az katlı binalarda daha az hasar olduğu görülüyor. Bu ne demektir? Depremde alınan kayıtlar bize şunu gösteriyor; tek bir şehirde, tek bir lokasyonda değil, birçok yerde oldukça yumuşak zemin koşulları var.. Bu yapılar belki iyi tasarlandılar, ama üzerine inşa edildikleri zemin koşullarıyla çok uyumlu inşa edilmediler”

    “…Sorun nerede? Oraya imar izni verilmesinde mi, denetim eksikliği mi ya da ‘etik’ değerlerin umursanmamasında mıdır?

    Herkes etik değerleri, ahlaki değerleri, mühendislik etiği anlamında kullanmıyor; burada bütün suç mühendis arkadaşlarımızın değil. Bilinçsizlik ve şuursuzluk var ve aşırı bir yetkilendirme var. Sistemde bir sorun yok; sitem yazılı kurallar çerçevesinde işleyebilse sorun yok. Çeşitli adımlarda kontrol ediliyor, ama burada atlanan bir nokta var. Ulusal olarak bir karakterimiz var; ‘Ben üç ileriki parselde zemin çalışması yaptım; ona benziyor’ deyip kopyala-yapıştır şeklinde raporlar ortaya çıkıyor.

    Deprem öncelikle o bölgede depremi oluşturan sismik kaynakla ilişkilidir. Sonra, temel yapısını etkileyebilecek en üst 30 metredeki zeminin karakteri ve üzerine yapacağınız bina.. Çok özel kazıklı temeller yapmayacaksanız, yumuşacık zeminde 12-15 katlı binalara ne gerek var?

    Çok katlı binalar her yere yapılabilir, astarı yüzünden pahalıya gelir; çünkü ödenmesi gereken bir maliyeti vardır. Konut için ekonomik bir şey değildir.”

    1998 VE 2018 YÖNETMELİKLERİNİN FARKI ve İŞÇİLİK HATALARI

    “Yeni yapıların neden yıkıldıklarını araştıracağız, ama şu anda can pazarı yaşanıyor sahada.

    ’Niye yıkılıyor?’ diyoruz ya.. Özensizlik, titizsizlik var. Yıkılan binalarda malzemeden çok işçilik yetersizlikleri olduğunu görüyoruz. En büyük sıkıntımız bu; deprem yönetmeliğin sahada uygulayabilmek.

    Normal şartlarda binanın kullanım yüklerinde binanın davranış ve ihtiyaçları, taşıyıcı sistem olarak farklıdır, deprem yatay bir yük salınım alanı olduğu için çok faklıdır. Depremden etkilenebilecek en önemli yerler, kolonlarla kirişlerin birleştiği düğüm noktalardır. O düğüm noktalarının içerisinde hem yatayda hem düşeyde donatım bağlantıları vardır. Şantiyelerde işçilerin ençok yapmak istemedikleri, şantiyedeki kontrol mühendislerinin arkalarını döndüklerinde buralarda gereken özenin gösterilmemesi büyük hatadır..

    “…Türkiye’nin deprem tehlike haritası değişti. Yani, Hatay gibi şehirlerde şu an yürürlükte olan deprem yönetmeliği altlığı olan deprem tehlike haritasında tasarım ivme düzeyleri daha yüksektir. 1998 ve 2007’de daha düşüktür.”

    BİR OLMAK, BİRLİK OLMAK ZORUNDAYIZ

    İnsanlık tarihinde, aynı bölgede, 9 saat arayla 7-8 büyüklüğünde iki bağımsız depremin yaşandığına ilişkin bir kayıt yok. Bu tarihi gerçek yaşamakta olduğumuz felaketin büyüklüğünü ve özelliğini açıkça ortaya koyuyor. O nedenle, 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem, önemli ölçüde maddi ve manevi sonuçlar üretebilecek bir felakettir.

    Tarihte yaşadığımız büyük yıkımlarda olduğu gibi, bu afette de bir olmak, birlik olmak millet olmak durumundayız. Öncelikle kardeş ülkelerin yaralarımızı sarıp sarmalama konusunda seferber olmalarından aldığımız güçle,hiç zaman kaybetmeden işe başlamamız gerekiyor.

    DİKKAT!

    Yazımızı noktalamadan önce bir konuya özellikle dikkat çekmek isteriz;acılarımızın henüz taze olduğu, dikkatlerimizin dağıldığı bu gibi olaylarda hayatlarını kaybeden canlarımızın bedenlerini, özellikle sahipsiz kalan çocuklarımızı, dilenci ve organ mafyalarına, çocuk ticareti yapan vicdansızlara karşı özenle korumalıyız.

    Allah yardımcımız olsun.


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR


    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR