Hani hatırlar mısınız bilmem ama bu kadim halkımın dilinden bir zamanlar espri olarak düşmeyen bir replik vardı!
Hani, birilerinin birilerine dikkat çekmek için daima kullandığı hoş bir şey olan….
Hani, sırf bir şeye vurgu yapmak için kullandığımız…
Ve birçok arkadaşımızın da, yazılarında konu ettiği üzere olanından!
“Ula hani kablo, hani elektrik, hani pano?”
Ne çok gülmüştük, ne çok eğlenmiştik değil mi?
Bu günlerde kadim şehrim Erzurum’da birilerinin yüzüne karşı haykırarak, hatta ve hatta sanki de suskunluğumuzun frenini patlatırcasına, uzun uzadıya ifade etmek istediğim durum işte tam da budur…
Bakıyorum da şehrimin hemen her yerinden birçok Don Kişot ortaya çıkmaya başlamış. Birilerine ayar vermek isteyen, birilerine parmak sallayan ve hatta daha da ileriye gidip tabiri caiz ise “aforoz” etmek isteyenlere varana kadar.
Hadi bu Don Kişot olanları, olmaya hevesli görülenleri ve hatta hatta heves eden garibanlarımızı anladım, anlamasına da…
Bu yanlarındaki Sanço Pançolara ne oluyor ki?
Bu saatten sonra kimse sizi bir yerlere vali veya vekil olarak seçmez ve atamaz.
Kimseler sizi bu saatten sonra “ti” ye alır mı bilmem ama benden demesi, yel değirmenlerinin esintisi sizi sakın hasta etmesin sonra!
Hem kendinizde olmayan bir takım hasletleri, başkalarında aramak ve şart koymak ta neyin nesi?
Adama demezler mi la hani kablo, hani pano, olaa hani elektrik?
Kendinizde olmayan bir takım hasletleri başkalarına şart koşmak ta neyin nesi?
Belli ki siz kaza özenen tavuğun başına gelenleri bilmiyorsunuz?
Gazeteci&Yazar
Hakan Dikmen