AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

SİYASET BİLİMCİ KEMAL SALLI: KİMİNLE SAVAŞIYORUZ? YUNANİSTAN NEREYE? - ÖZƏL

  • + A
  • - A
  • 15-09-2022, 20:15

    SİYASET BİLİMCİ KEMAL SALLI: KİMİNLE SAVAŞIYORUZ? YUNANİSTAN NEREYE? - ÖZƏL
    SİYASET BİLİMCİ, GAZETECİ KEMAL SALLI







    Yunanistan, ABD ve Fransa ile yaptığı askeri anlaşmalara güvenerek, Ege’deki adaları, kayalıkları Lozan ve Paris anlaşmalarına aykırı olarak silahlandırıp işgal ederken, Türkiye’yi “revizyonist” ve “Yeni Osmanlıcı” olmakla, genişleme politikası izlemekle suçluyor.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Adaları işgal etmeniz bizi bağlamaz, vakti saati geldiğinde gerekeni yaparız” çıkışı, iç kamuoyuna yönelik bir söylem değil, bir sabır taşması ve Yunanistan’ın Ege’deki ataklarının artık hoş görülemeyecek bir noktaya geldiğinin ifadesi olarak değerlendiriliyor.

    Ege’de, “kırmızı çizgimiz” dediğimiz konularda tacizler arttırılarak, Türkiye’yi sıcak bir çatışmanın içine çekme planları yapılıyor. Yunanistan’ın, bir ada devleti olmadığı halde, kıyılarımıza çok yakın adalara kıta sahanlığı kazandırma girişimi, sonu nereye varacağı kestirilemeyen çok tehlikeli adım olacaktır.

    Ekonomisi çökmüş, AB yardımlarıyla ayakta durabilen Yunanistan, Putin’in Ermenileri Azerbaycan önüne atması gibi, Türkiye’nin önüne atılarak hırpalanmak ve bütünüyle bir ABD üssüne dönüştürülmek istenmektedir. Komşumuz artık, bir “Büyük Oyun”un tuzağına çekildiğinin farkında olmalıdır.

    M. KEMAL SALLI



    Son zamanlarda, geliştirdiğimiz insansız hava araçları teknolojisi sayesinde ürettiğimiz çeşitli çelik kanatlı kartallarla, Irak’ın kuzey bölgelerindeki terör yuvalarına yönelik gerçekleştirdiğimiz Pençe-Kilit, Pençe-Şimşek ve Eren-Abluka operasyonlarını büyük bir kararlılıkla sürdürmekteyiz. Nokta operasyonlarıyla terör örgütünün kilit isimleri tek tek avlandıkça, morali çöken terör örgütünün dağılmasını önlemek amacıyla, askerlerimizi hedef saldırılarda tetikçilerin kimler olduğunu görmek durumundayız.

    ABD’nin ülkemizi güney sınırlarımız boyunca kuşatmasına asla razı olamayacağımızı, özellikle 15 Temmuz sonrasında, her fırsatta net olarak dile getirmekteyiz. Çünkü ABD Türkiye’yi, bir NATO müttefiki olarak değil, emperyal hedeflerine ulaşmak için bir atlama tahtası olarak gördüğü giderek netleşmektedir.

    Ottowa Anlaşması’yla güney sınırlarımızdaki mayınları temizleten, hava savunma sistemimizi söküp götüren, bizi Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri almaya mecbur bırakan ABD, “NATO üyesi olmayan bir ülkeden savunma sistemi aldı” gerekçesiyle CAATSA yaptırımları uygulamakta hiçbir sakınca görmedi. ABD’nin, Türkiye-ABD ilişkilerine duyduğu saygının nicelik ve niteliği bu uygulamada net olarak görülmektedir.



    ABD NEYİN PEŞİNDE?

    ABD, emperyalizme savaş açmış ve bu savaşını zaferle taçlandırmış tek ülke olan Türkiye’den intikam alma fırsatı kollamaktadır. Yunan İzmir’e çıkarken limanda ABD bayraklı gemilerin ne işi vardı? ABD’nin, özellikle “Bidenopulos” döneminde Yunanistan’a verdiği desteği, öncesinde PKK uzantısı YPG’yi binlerce TIR dolusu silahla donatarak ordulaştırma çalışmalarını Washington şahinlerinin emperyal planları çerçevesinde değerlendirmek gerekir.

    2004’te Kıbrıs Rumlarını Ada’nın tamamını temsilen AB üyesi yapılması sonrasında Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’in tek hakimi gibi hareket etmeye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte Kıbrıs’ın çevresinde keşfedilen muazzam doğalgaz yataklarını tapulu malıymış gibi peşkeş çekmektedir. Akdeniz’de en uzun kıyısı bulunan Türkiye, Doğu Akdeniz denklemi dışına savurabilmek amacıyla, sürekli olarak saldırgan ülke olarak gösterilmektedir.

    Yunanistan Başbakanı KiriakosMiçotakis, ABD Kongresi’nde Senato ve Temsilciler Meclisi’nin ortak oturumunda yaptığı konuşmada tam 37 kez alkışlanmış. Miçotakis, konuşmasının önemli bir bölümünde Türkiye’yi “saldırgan ülke” olarak şikayet etmiş veABD'den Kıbrıs konusundaki müzakere sürecinde tüm nüfuzunu kullanmasını isteyerek "Hiç kimse Kıbrıs'ta iki devletli bir çözümü kabul edemez ve etmeyecek"demiştir. 37’lik alkışlar, ABD’li senatörlerin Türkiye’ye bakış açılarını, iki NATO ülkesi arasında yaptıkları tercihi yansıtması açısından önemlidir.



    Peki, ABD’nin derdi ne?

    “ABD’nin derdi ne?” sorusunun yanıtını, Yunanistan’ın son günlerde giderek artan Türkiye’ye yönelik tacizlerin arka planındaki dinamiklerde aramak gerekiyor.

    Ege’de, “kırmızı çizgimiz” dediğimiz konularda tacizler arttırılarak, Türkiye’yi sıcak bir çatışmanın içine çekme planları yapılıyor. Yunanistan’ın, bir ada devleti olmadığı halde,kıyılarımıza çok yakın adalara kıta sahanlığı kazandırma girişimleri sonu nereye varacağı kestirilemeyen tehlikeli adım olacaktır.

    Ekonomisi çökmüş, AB yardımlarıyla ayakta durabilen Yunanistan, Putin’in Ermenileri Azerbaycan önüne atması gibi, Türkiye’nin önüne atılarak hırpalanmak ve bütünüyle bir ABD üssüne dönüştürülmek istenmektedir. Komşumuz artık, bir “Büyük Oyun”un tuzağına çekildiğinin farkında olmalıdır.

    BİZ HUKUK DİYORUZ, AMA…

    Biz, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun AB, NATO ve BM’ye gönderdiği mektuplarla, iki komşu ülke arasındaki sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmesini öneriyoruz. Önerilerimizin dikkate alınmaması durumunda başka bir dille konuşmasını da biliriz.



    ABD YUNANİSTAN ÜSTÜNDEN ORTADOĞU’YU KONTROLÜ ALTINA ALMAYI HEDEFLİYOR.

    ABD, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, I. Körfez Savaşı’yla (1991) uygulamaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi’yle (BOP) Ortadoğu’ya yerleşmeyi hedefliyordu. 11 Eylül 2001’deki İkiz Kuleler şoku sonrasında, “Demokrasi götürüyoruz” kamuflajı altında Irak’ı işgal ederek bu hedefini hayata geçirmeye başladı. Ortadoğu kan gölüne dönüştü, milyonlarca masum insan hayatını kaybetti, ama olaylar ABD’nin hedeflediği şekilde gelişmedi. 2015’te Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesini açıklaması, Astana Süreci ortaklarının (Türkiye, Rusya ve İran) ABD’nin, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanan bir “Büyük Kürdistan” haritasını hayata geçirme girişimlerine karşı çıkmaları tarihin akışını da ittifak ilişkilerini de büyük ölçüde etkiledi.



    ÇİN’in üç kıta ve 65 ülkeyi birbirine bağlayacak ve yakın bir gelecekte Çin’i küresel ekonominin lideri yapabilecek “Bir Yol Bir Kuşak” projesi ABD’nin beka sorununa dönüşmesi, Amerika’yı bu projenin önünü kesecek önlemler almaya yöneltti. ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle yakın ilişkiler geliştirmesini, Girit’in Suda kentindebüyük bir askeri üs kurarak en büyük uçak gemilerinden birini limana demirlemesini Yunanistan’ı, Bulgaristan’ı askeri üslerle donatması, Rusya sopasıyla korkuttuğu Avrupa ülkelerini ve eski Varşova Paktı üyelerini NATO şemsiyesi altına toplamasını, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi yapılmalarını “Bir Kuşak Bir Yol” projesi önüne bir Çin Seddi çekme girişimi olarak değerlendirmek gerekir.

    Yunanistan, ABD ve Fransa ile yaptığı askeri anlaşmalara güvenerek, Ege’deki adaları, kayalıkları Lozan ve Paris anlaşmalarına aykırı olarak silahlandırıp işgal ederken, Türkiye’yi “revizyonist” ve “Yeni Osmanlıcı” olmakla, genişleme politikası izlemekle suçluyor.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Adaları işgal etmeniz bizi bağlamaz. Vakti saati geldiğinde gerekeni yaparız” çıkışı, iç kamuoyuna yönelik bir söylem olarak değil, bir sabır taşması ve Yunanistan’ın Ege’deki ataklarının artık hoş görülemeyecek bir noktaya geldiğinin ifadesi olarak değerlendiriliyor.



    GİRİT BAĞIMSIZ ÜLKE Mİ OLACAK?

    Bu arada, peşini bıraktığımız için bir ABD üssüne dönüştürülen Girit, Yunanistan’dan koparılarak, bağımsız bir devlete dönüştürecektir. ABD Çin’in, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz’e açılacak “Kuşak ve Yol”unu (Deniz İpekyolu’nu) Girit üzerinden kontrol altına almak istemektedir.

    ABD’nin Doğu Akdeniz’deki hedeflerini hayata geçirebilmesi için, öncelikle, kısmen yerleştiği Yunanistan coğrafyasını bütünüyle kontrolü altına alabilmesi gerekmektedir. Bunun için de Yunanistan’ın, iyice hırpalanarak, bir “kurtarıcıyı” bekler duruma gelmesi gerekiyor.

    Hatırlayacaksınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin Türkiye'ye F-16 savaş uçağı satmayacağını açıklaması üzerine, "Dünyada savaş uçaklarını satan sadece Amerika değil; İngiltere, Fransa ve Rusya’dan da alabiliriz” demişti" demişti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu açıklaması üzerine, ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, Atina merkezliHellasJournal'e yaptığı açıklamada,"S-400 hava savunma sistemlerinin alınması, tüm müttefiklerin Varşova'daki 2016 NATO Zirvesi'nde Rus silhlarına bağımlılığı azaltma taahhütleriyle doğrudan çelişmektedir. Türkiye'yi ve ABD'nin tüm ortaklarıyla müttefiklerini, Rusya'ya gelir, erişim ve nüfuz sağlayan, S-400 sistemleri de dahil olmak üzere, Rus silahlarını ve teçhizatlarını satın almaktan kaçınmaya çağırıyoruz" demiş ve eklemiş:

    “Türkiye, Rus yapımı savaş uçakları alması halinde, yeni CAATSA yaptırımları uygularız.”

    ABD, Yunanistan’ı cesaretlendirmek için de, Türkiye’ye proje ortağı olduğu, parasını ödediği F-35 savaş uçaklarını vermediği ve F-16’ların modernizasyonu isteğimizi yanıtlamadığı gibi, Rusya ya da Çin’den savaş uçağı aldığımızda yaptırım uygulayacağını söylüyor. Amacı Türkiye’yi güçsüz gibi göstererek Yunanistan’ı üstümüze salmak. Aklı başında pekçok Yunanlı aydının görebildiği bu gerçeği seçim heyecanı sarmış politikacıların bazıları görmek istemiyor. Hatta, ne gibi sonuçlar üretebileceğini bile düşünmeden, bir “şenlik” olmasını arzuluyorlar.

    Bu siyasi körlük nedeniyle, ABD’nin Yunanistan’ı Ortadoğu’da kullandığı terör örgütleri gibi, bir vekalet savaşçısı olarak kullanmak istediğini görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar.



    YUNANİSTAN “BÜYÜK OYUN”DA FİGÜRAN OLDUĞUNU GÖRMÜYOR MU?

    Yunan siyaseti Türkiye düşmanlığından beslenir. 2023’ün Mayıs ayında Yunanistan’da seçim var. Yunanistan Başbakanı Miçotakis, kontrollü bir gerilimle yeniden seçilmeyi hedefliyor olabilir, ama iki ülke ilişkilerinin böylesine gerildiği bir ortamda çok tehlikeli bir “Büyük Oyun”una figüran olabileceğinin farkında mıdır?

    Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, “Tarihten ders alın. Bazı siyasetçiler kendi refahları için halkının geleceğin tehlikeye atıyor. Akıllı olun. Maceraya girmeyin” uyarısını da bir komşu nasihati olarak değerlendirmek doğru olur. Yunanistan’ın, yüz yıl önce de benzer şekilde destek veren dostlarının kendilerini nasıl yalnız bıraktıklarını unutmamalıdır.

    Yüz yıl öncesini unutmuş görünen komşumuza hatırlatmak isteriz, İran'da Tahmilî Savaş veya Mukaddes Müdafaa, Irak'ta Saddam'ın Kadisiyesi ve Arap Dünyasında Birinci Körfez Savaşı olarak anılan 1980-1988 yılları arasında İran ve Irak arasında yaşanmış olan savaş iki tarafın da büyük kayıplar yaşamasına neden olmuştu. Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanılacak bir sıcak çatışma, iki komşu ülkenin de boş yere yorulmalarına neden olacaktır; kazanan perde arkasındaki aktörler olacaktır.

    Ortaya koyduğumuz bu tabloya rağmen, hala “Acaba mı?” sorgulaması yapmak isteyenlere yardımcı olabilmek amacıyla, 02.07.2016 tarihli iki günlük yazı dizimizin linklerini veriyoruz:


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR

    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR