29-30 Haziran’da Madrit’te yapılacak NATO Zirvesi, “Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi yapılmalarına, terör örgütlerine yataklık yaptıkları gerekçesiyle geçit vermiyor” şeklinde gündeme getirilip irdeleniyor, ama gelişmenin arka planında çok başka gerçekler var.
29-30 Haziran’da Madrit’te yapılacak NATO Zirvesi, “Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi yapılmalarına, terör örgütlerine yataklık yaptıkları gerekçesiyle geçit vermiyor” şeklinde gündeme getirilip irdeleniyor, ama gelişmenin arka planında çok başka gerçekler var.
Konu yalnızca, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi yapılması değil, ABD’nin Arktik Okyanusu’nu kontrolü altına alma planıdır. ABD, bu iki ülkeyi NATO şemsiyesi almakla, Kuzey Denizi’ni, Baltık Denizi’ni, İskandinavya coğrafyasını ve Kuzey Kutbu çevresini kontrolü altına almış olacak. ABD, küresel ısınma nedeniyle giderek erimekte olan Kuzey Kutbu buzullarının derinliklerindeki enerji yataklarına ve Avrupa ile Asya arasında oluşacak Deniz İpekyolu ulaşımına şimdiden el koymuş olacak.
Asya, Avrupa ve Amerika kıtasının kuzeyinde yer alan, Kuzey Kutbu’nu da kapsayan dünyanın en küçük (14.060.000 kilometrekare) ve en soğuk okyanusu olan Arktik Okyanusu’nun düzeni ABD, Rusya ve Çin’in oluşturduğu Arktik Konseyi tarafından sağlanmaktadır.
M. KEMAL SALLI
29-30 Haziran tarihlerinde Madrit’te toplanacak NATO Zirvesi’nin en önemli gündem maddesi Finlandiya ile İsveç’in ittifaka üye yapılması olacaktır.
24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi üzerine Finlandiya ve İsveç, güvenlik konusundaki kaygıları nedeniyle 18 Mayıs’ta NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmuşlardı.
23 Haziran Perşembe günü Brüksel’de toplanan Avrupa Birliği Zirvesi’nde, 27 birlik üyesi ülke, Ukrayna’yı AB’ye tam üye adayı ilan ettiler. 29-30 Haziran’da Madrit’te toplanacak NATO zirvesi’nde üye ülkeler, Finlandiya ve İsveç’in başvurularını onaylayarak Putin Rusyası’na güçlü bir mesaj vermeyi planlıyorlar.
2008’de, NATO’nun Bükreş Zirvesi’nde, Rusya’yı tahrik etmeme gerekçesiyle Ukrayna’nın NATO’ya alınmasını engelleyenler, şimdilerde, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye yapılmalarına karşı çıkan Türkiye’nin direncini kırabilmenin yollarını arıyorlar.
TÜRKİYE TERÖRDEN ŞİKAYET EDERKEN, ADAY ÜLKELER TERÖRİSTLERE KUCAK AÇIYORLAR
Türkiye, teröristlere yataklık yaptıkları, terör suçlularını iade etmedikleri gerekçesiyle bu iki ülkenin NATO’ya üye yapılmalarına karşı çıkıyor; vetosunu kaldırmak için de yazılı garanti istiyor. İsveç, Türkiye’nin bu konudaki kaygılarını giderecek adımlar atacak yerde, devlet televizyonu SVT’de, terör örgütü PKK/YPG elebaşılarından Mazlum Abdi kod adlı Ferhat Abdi Şahin ile yaptığı bir röportajı yayınlıyor.
Türkiye’nin, Suriye’nin kuzey bölgelerindeki terör yuvalarını temizlemeyi hedef alan operasyon hazırlıkları eleştiren terörist Şahin, STV’deki konuşmasında, “İsveç’in kendilerine verdiği desteği sürdürmesini ve bu desteğin hem siyasi hem de ahlaki olduğunu açıklamasını” istiyordu. Aynı televizyon kanalı, 25 Mayıs’ta da, Suriye’nin kuzey bölgelerindeki ABD askeri üslerinde saklanan YPG/PKK elebaşlarından İngiliz pasaportlu Salih Müslim ile yaptığı bir röportajı da yayınlamıştı. Geçtiğimiz hafta da, Başbakan Olaf Palme’yi katletmekten sanık PKK terör örgütü, Stokholm’de, Abdullah Öcalan posterleriyle bir gösteri yapmıştı.
NATO ZİRVESİNİN ARKA PLANINDAKİ GERÇEKLER
29-30 Haziran’da Madrit’te yapılacak NATO Zirvesi, “Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi yapılmalarına, terör örgütlerine yataklık yaptıkları gerekçesiyle geçit vermiyor” şeklinde gündeme getirilip irdeleniyor, ama gelişmenin arka planında çok başka gerçekler var.
Konu yalnızca, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi yapılması değil, ABD’nin Arktik Okyanusu’nu kontrolü altına alma planıdır. ABD, bu iki ülkeyi NATO şemsiyesi almakla, Kuzey Denizi’ni, Baltık Denizi’ni, İskandinavya coğrafyasını ve Kuzey Kutbu çevresini kontrolü altına almış olacak. ABD, küresel ısınma nedeniyle giderek erimekte olan Kuzey Kutbu buzullarının derinliklerindeki enerji yataklarına ve Avrupa ile Asya arasında oluşacak Kuzey Kutbu Deniz İpekyolu ulaşımına şimdiden el koymuş olacak.
Ukrayna’yı işgal etmekte olan Rusya da, Yol-Kuşak projesini hayata geçirmekte olan Çin de, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi yapılmalarındaki ısrarı bu şekilde değerlendiriyorlar. Çünkü, Rusya’nın “Kuzey’in Süveyş Kanalı”, Çin’in “Kuzey Kutbu Deniz İpekyolu” olarak tanımladığı bölge, Soğuk Savaş döneminde, ABD ve Rus deniz kuvvetlerinin, çeşitli nedenlerle, sık sık çatıştıkları bir savaş alanı olmuştu. Arktik bölgesinde yaşanmakta olan iklim değişimi ve buzulların erimesi, yeni enerji kayaklarının keşfedilmesini ve yeni deniz ulaşım hatlarının oluşmasını sağlamıştır. Arktik bölgesinin paylaşılamayan bir coğrafya dönüşmesi, küresel ısınmanın jeopotiği yönlendirmesinin en çarpıcı örneklerinden biridir.
Asya, Avrupa ve Amerika kıtasının kuzeyinde yer alan, Kuzey Kutbu’nu da kapsayan dünyanın en küçük (14.060.000 kilometrekare) ve en soğuk okyanusu olan Arktik Okyanusu’nun düzeni ABD, Rusya ve Çin’in oluşturduğu Arktik Konseyi tarafından sağlanmaktadır. Her iki yılda bir değişen Arktik Konseyi’nin 2021-2023 dönemi başkanı Rusya’dır.
Arktik Konseyi üyeleri arasında, değişen iklim koşullarına ve yaşanan gelişmelere paralel olarak ciddi bir rekabet yaşandığı bilinmektedir. ABD 2019 yılında yayınladığı Arktik Stratejisi’nde, Rusya ve Çin’i, “uluslararası düzenin rakibi, ABD açısından büyük bir endişe kaynağı “olarak tanımlamıştı. Bu nedenle, ABD’nin ulusal çıkarlarını ön planda tutabilmek amacıyla Rusya ile Çin’in Arktik bölgesindeki varlıklarını kontrol altına almak, bu stratejinin temelini oluşturuyordu. Çünkü, Yeni İpekyolu üzerinden küresel ekonominin lideri olmak isteyen Çin, Arktik Denizi’ne kıyıdaş olmadığı halde, bölgenin ekonomik ve stratejik imkanlarından yararlanmak istemektedir.
Bölgede yalnızca ABD ile Çin arasında değil, Arktik Denizi’ne kıyısı bulunan ABD, Kanada, Norveç, Danimarka ve Rusya arasında, deniz ulaşımı da dahil, bölgenin ekonomik ve stratejik imkanlarından yararlanma konusunda, su yüzüne pek çıkmayan bir rekabet yaşanmaktadır. Çünkü bölgede, Asya ile Avrupa ve Amerika arasında oluşturulan yeni denizyolu hatları, zaman ve yakıt açısından büyük tasarruf sağlamaktadır. Örnek olarak, Çin’den yola çıkan bir gemi, Almanya’ya, Ümit Burnu yoluyla giderse 46 günde, Süveyş Kanalı üzerinden giderse 34 günde ulaşabilirken, Kuzey Denizi hattını kullandığında ortalama 20 günde ulaşabiliyor.
ARKTİK OKYANUSU’NA KIYISI BULUNMAYAN ÇİN…
Arktik Okyanusu’na kıyısı bulunmayan Çin, 1982 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin kıyıdaş olmayan ülkelere ilişkin bazı maddelere dayanarak, bölgede bir takım hakları olduğunu savunmakta ve Deniz İpekyolu kuşaklarının en önemli kollarından birini oluşturacak olan Kutup İpekyolu’nu hayata geçirmeye çalışmaktadır.
Yapılan bilimsel araştırma sonuçlarına göre, 2054 yılına kadar, Kuzey Buz Denizi buzulları büyük oranda erimiş olacağından, Rusya ve Çin ile Avrupa arasında yeni ve çok ekonomik bir denizyolu hattı oluşmuş olacaktır. Çin’i küresel ekonominin lideri konumuna yükseltecek olan Yeni İpekyolu’nun önünü kesmeye, kontrolü atına almaya çalışan ABD için yeni bir cephe daha açılmış olacaktır.
ABD, Çin ve Rusya arasında yaşanan rekabetin konusu yalnızca ulaşım değildir. 5 Mart 2020 tarihli ve Vladimir Putin mzalı “Rusya Federasyonu’nun Arktik Bölgesi’nde 2035 yılına kadar uygulayacağı devlet politikası”na göre, Rusya’nın ulusal sularından geçen Kuzey Deniz Yolu, Rusya’nın ulusal hukuku çerçevesinde kullanılmalıdır. Fakat ne ABD ne de Çin, Putin imzalı bu talimatnameye uymaya yanaşmamaktadır. Çünkü, ABD’nin yaptığı sondaj çalışmaları sonuçları sonucunda, büyük ölçüde Rusya’nın kontrolü altındaki Kuzey Denizi’nin derinliklerinde 90 milyar varil petrol ve 48 trilyon metreküp doğalgaz rezervi olduğu saptanmıştır. Bu durumda, hem ABD hem de Çin, BM Deniz Hukuku’nu kendi çıkarları açısından yorumlayarak bölgede yer tutmaya çalışmaktadırlar. Arktik Okyanusu’nda 22 bin km. sınırı bulunan Rusya da, gelişmelere paralel olarak, bölgedeki askeri varlığını artırma çabasındadır.
ARKTİK OKYANUSU VE YENİ DENİZ İPEKYOLU HATTI
Ukrayna merkezli gelişmeleri bu gerçekler çerçevesinde değerlendirdiğimizde, dünyamızı kuşatmakta olan Yeni İpekyolu hatlarını kontrolü altına almaya çalışan ABD’nin, Yunanistan’a ve eski Varşova Paktı üyesi ülkelere, NATO’yu güçlendirme kamuflajı altında, neden asker ve silah yığmakta olduğunu daha net anlamaktayız. Kendisi açısından bir beka sorununa dönüşen Yeni İpekyolu’nun önünü, Güney Çin Denizi’nde, Malaka Boğazı’nda, Gvadar’da, Bab-ül Mendep’te, Kızıl Deniz’de, Süveyş Kanalı’nda, Cebel-i Tarık’ta, Kafkasya’da ve Ukrayna’da kesmeye, Avrupa ülkelerini Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtarmaya çalışan ABD, Kuzey Buz Denizi’ni İskandinavya’yı kontrolü altına alamadığı takdirde, yeni bir küresel güç oluşturma çabasında olan Avrupa ülkelerini NATO’nun yörüngesinde tutması giderek zorlaşacaktır.
Ukrayna merkezli yaşananlara, Finlandiya ile İsveç’in NATO üyesi yapılmakta ısrar edilmesine bu anlattıklarımız çerçevesinde bakmamız gerekiyor.