AzadMedia
Telegram Facebook Twitter Youtube Instagram

Siyaset Bilimci Kemal Sallı - Irak nereye?? - ÖZƏL

  • + A
  • - A
  • 15-09-2022, 19:24

    Siyaset Bilimci Kemal Sallı - Irak nereye?? - ÖZƏL

    Şii gruplar arasında giderek derinleşen mücadele Irak’ı sonu belirsiz bir maceraya sürükleyebilir.

    IRAK NEREYE?

    Irak’ta, Kum ekolü olarak anılan İran yanlısı grup ile, Arap milliyetçiliğini ve Arap Şiizmini savunan ve Necef-Kerbela ekolü olarak bilinen Mukteda Es Sadr/ Sadr Hareketi taraftarları arasında yaşanan gerilim sona ermemiştir. Uzmanlar, yaşanmakta olan krizi, Irak işgali sonrasında ülkede oluşturulan yönetim şekillerinin klasik demokrasi ile uyuşmamasına bağlıyorlar. Şii gruplar arasında giderek derinleşen mücadele Irak’ı sonu belirsiz bir maceraya sürükleyebilir.

    Irak’taki siyasal ortama bağlı olarak siyasal sistem de değişirken, ortaya çıkan farklı güç dengeleri, Mukteda Es-Sadr’ın, ülkesinin toprak bütünlüğünü koruyabilmek için, ABD’nin dayattığı anayasaya göre oluşturulan düzen yerine olabildiğince demokratik, kurumsal yapılara dayalı çağdaş bir devlet düzeni kurmasına, düşlediği reformları hayata geçirmesine ne ölçüde izin verecektir?

    ABD, Papa Frençesko’nun ziyaretiyle olaya ruhani bir boyut kazandırarak, hedefine Hıristiyan dünyayı arkasına alarak yürümek istiyor. Astana Süreci ortağımız İran ile, Irak konusunda aynı görüşleri paylaşmıyoruz. Irak’ın kuzey bölgelerinde ısrarla sürdürdüğümüz Pençe-Kilit ve Pençe- Şimşek operasyonlarıyla, “Gelişmeleri yakından izliyorum; bir oldu-bittiye kesinlikle razı olamam” mesajı veriyoruz.

    M.KEMAL SALLI


    Irak'ta Şii siyasi ve dini lider Mukteda es-Sadr destekçilerinin, yaklaşık bir aydır Parlamento bahçesinde sürdürdüğü oturma eylemleri, Sadr’ın geçen siyasetten çekildiğini açıklaması üzerine, destekçilerinin Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve yabancı misyon temsilciliklerinin bulunduğu Yeşil Bölge’yi işgal girişiminde bulunmaları ciddi çatışmalar yaşanmasına yol açtı. Devlet kurumları tatil edildi, ülke genelinde süresiz sokağa çıkma yasağı ilan edildi, tüm kara sınırları kapatıldı, Bağdat’a uçuşlar durduruldu. Ülke genelinde tam anlamıyla kaos hakim.

    Parlamento’nun ve yabancı elçiliklerin bulunduğu “Yeşil Bölge” deki çatışmaklar, ağırlıklı olarak, Irak güvenlik güçleri ve onlarla birlikte hareket eden İran yanlısı Haşti Şabi milisleriyle, Sadr Hareketi’ne bağlı Barış Tugayları olarak anılan Seraya es-Selam güçleri arasında yaşandı. Onlarca kişinin hayatını kaybettiği çatışmalarda yüzlerce kişi yaralandı. Sadr, çatışmaların büyümesini önlemek amacıyla, protestoların barışçıl karakterini kaybettiğini belirterek yaptığı “eve dön” çağrısı üzerine destekçileri alandan çekilmeye başladı.



    IRAK TOPLUMU SÜREKLİ GERİLDİ. BUGÜN HERKES IRAK’TA..

    Irak’ta suların durulduğunu söylemek mümkün değil. Son günlerde yaşanan protesto eylemleri ve çatışmalar nedeniyle Irak, pimi çekilmiş bir bombaya dönüştü. 2003’te, ABD tarafından, “Demokrasi götürüyoruz” gerekçesiyle işgal edilmesinden bu yana Irak’ta huzur kalmadı. Belki de istenen buydu. Çünkü uzmanlar, Amerikalı ideologların kaleme aldıkları ve silahların gölgesinde oylatılarak kabul ettirilen anayasa’nın Irak’a hiçbir zaman huzur getirmeyeceğini o günlerde söylemişlerdi.

    Irak toplumu sürekli gerildi; patlamaya hazır bir bombaya dönüştürüldü. Milyonlarca masum insanın hayatlarını kaybettikleri o günlerde, bu oylamanın hangi koşullarda yapıldığı, asker giyimli esrarkeşlerin kapılarını postallarıyla kırıp girdikleri evlerde, Ebu Greyb hapishanelerinde neler yaşandığı henüz yazılıp anlatılmadı.

    Dün Irak’ta işgal gücü olarak yalnızca ABD vardı; bugün herkes orada.. Herkes Irak pastasından pay kapma peşinde. Irak, oluşan pastadan pay kapmak isteyen her bölgesel ve küresel aktörün altına odun attığı bir kaynayan kazana dönüştü. O nedenle, bütün dünya Irak’ta neler olup bittiğini merak ediyor.



    ERKEN SEÇİM KRİZİ BİTİRİR Mİ?

    Genel seçimlerden birinci parti olarak çıkmasına rağmen, diğer Şii gruplarla müzakereye yanaşmayan ve bu nedenle de hükümet kuramayan Sadr Hareketi, Meclisin kapatılmasını ve yeniden seçim yapılmasını istiyordu. Yaşanmakta olan krizin ancak yapılacak bir erken seçimle aşılabileceğini belirten Cumhurbaşkanı Salih de, “Siyasi ve sosyal istikrarı sağlayacak olan seçim, Irak halkının isteklerine de cevap vermiş olacak” diyordu. Fakat uzmanlar Cumhurbaşkanı Salih kadar iyimser olamıyorlar. Çünkü, Ekim 2021’de yapılan erken genel seçimlerden bu yana hükümet kurulamıyor.

    Erken seçim kararı alınacak mı, seçimi kazananlar hükümet kurabilecekler mi? Bu konuda şimdiden bir şey söylemek mümkün değil. Çünkü, ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi sonrasında yaşanan tartışmaların ana konusu ülke yönetimiyle ilgiliydi. ABD’nin silahlar gölgesinde oylatıp kabul ettirdiği anayasada yazılı olamasa da, zaman içinde cumhurbaşkanının Kürt, başbakanın Şii Arap, meclis başkanının Sünni Arap olacağı şeklinde oluşan toplumsal anlaşma, bugünlerde yaşanmakta olan krizin de temel nedeni oluyor.

    Bir Arap ülkesine bir Kürt cumhurbaşkanı monte etmek, sonsuza kadar sürecek bir çatışmanın fitilini ateşlemek demekti; ateşlenen fitil yanmaya devam ediyor..

    2021’de, Irak siyasetinde ilk kez yaşanan bir erken seçimle Irak'ta siyasal değişim başlamış oldu. Fakat, Irak gibi çok fazla ayrışmaya dayalı etnik ve mezhepsel çekişmelerin yaşandığı bir ülkede yapılan bir “deneysel” seçimde, her vilayetin kendi içerisinde farklı seçim bölgelerine ayrılması, etnikçi siyasal ayrışmanın daha da derinleşmesine neden oldu. Siyasal krizin bir içsavaşa dönüşmesinden endişe ediliyor.



    ÜRKÜTEN CEPHELEŞME

    Irak'ta Şii lider Mukteda Es Sadr taraftarlarının parlamento binasına gerçekleştirdiği baskın sonrasında ülkede Şiiler ikiye bölünmüş durumda. Eski Başbakan Nuri El Maliki’nin etkili olduğu ve Şii itaat merkezi olarak Kum’u, dini otorite olarak da Seyit Ali Sistani’yi kabul etmelerinden dolayı Kum ekolü olarak anılan İran yanlısı grup ile, Arap milliyetçiliğini ve Arap Şiizmini savunan ve Necef-Kerbela ekolü olarak bilinen Mukteda Es Sadr/ Sadr Hareketi taraftarları arasında büyük bir gerilim yaşanmaktadır.

    Irak'ta Arap milliyetçiliğini, Arap Şiizmini savunan Mukteda Es Sadr dışındaki İran yanlısı bütün Şii tarafların çatısı altında toplandığı Koordinasyon Grubu, Muhammed Şiya el-Sudani'nin başbakan olmasını istiyor.

    Mukteda el Sadr, başbakanın kesinlikle Şii olacağını, fakat kendilerinin dışındaki bir Şii grubun adayını asla kabul etmeyeceklerini söylüyor. kendisi dışındaki Şii gruplara başbakanın Şii olacağı konusunda net bir mesaj veriyor, mesajın ekinde de, kendisininkinin dışında herhangi bir grubun adayını kesinlikle kabul etmeyeceğini net olarak belirtiyordu.

    Sadr’ın partisi, 2021’de yapılan erken seçimlerde 73 milletvekili kazanarak 1. parti olarak çıkmasına, rağmen, İran destekli Şii gruplar, Tahran’dan gelen mesajlar doğrultusunda, Seyit Ali Sistani’nin önünü açmaya çalışıyorlardı. Bu durum da, Irak Arap milliyetçiliğinin temsilcisi Sadr ve taraftarları tarafından kabul görmüyordu.

    Şiilerin en büyük dini merciii Ayetullah Ali es-Sistani olaylara ilişkin henüz herhangi bir açıklama yapmazken, Mukteda Es-Sadr’ın siyasetten çekildiğini belirterek taraftarlarına “eve dön” çağrısı yapmasından sonra sular durulsa da, bu krizin çözüldüğü anlamına gelmiyor. Irak’ın yeni cumhurbaşkanını seçmeye hazırlanan Kürtler de, başbakan seçmeye hazırlanan Şii Araplar da kendi içlerinde cephelere ayrışmış durumdalar.

    Irak’ta, Kum ekolü olarak anılan İran yanlısı grup ile, Arap milliyetçiliğini ve Arap Şiizmini savunan ve Necef-Kerbela ekolü olarak bilinen Mukteda Es Sadr/ Sadr Hareketi taraftarları arasında yaşanan gerilim sona ermemiştir. Uzmanlar, yaşanmakta olan krizi, Irak işgali ve sonrasında ülkede oluşturulan yönetim şekillerinin klasik demokrasi ile uyuşmamasına bağlıyor.



    İRAN VE ÇİN’İN IRAK’TAKİ HEDEFLERİ

    Irak’taki krizin arka planında yalnızca etnik ve mezhepsel çatışmalar yok. Irak, 1991’deki I. Körfez Savaşı’ndan bu yana küresel güçlerin paylaşım kavgası yaşadıkları bir alana dönüştü. Bu süreçte özellikle, dış politikada gerginliklerden yararlanan İran’ın, Irak ve Suriye’de elde ettiği kazanımlar dikkatle izlenmektedir. Çünkü, son krizde Irak'ta oluşabilecek güç boşluğunun en çok Çin destekli İran'ın işine yarayacağı biliniyor.

    Parlamento baskını sırasında, Sadr Hareketi’ne bağlı Barış Tugayları olarak anılan Seraya es-Selam güçlerinin İran destekli Haşti Şabi milisleri karşısında direnebilmeleri İran’ı rahatsız edecek ve Irak’a daha fazla ilgi duymasına neden olacaktır. Çünkü İran, Irak’tan Lübnan’a uzanan coğrafyada elde ettiği kazanımlarla oluşturduğu “Şii Kuşağı”nı çok önemsemektedir. O nedenle İran, Irak’ta yaşanmakta olan kriz sürecinde, adı ençok anılacak ülkelerden biri olacaktır.

    İran, bu kazanımlarını elde tutabilme konusunda, en önemli enerji tedarikçisi olduğu Çin’e güvenmektedir. Doğu Türkistan/Uygur Türkleri sorunu nedeniyle Irak’ın toprak bütünlüğünü savunur görünen Çin, “Kuşak ve Yol/Yeni İpekyolu” projesinin en önemli güzergahlarından bir olarak gördüğü için, İran’ın “Şii Kuşağı’nı elde tutmasına ve Irak yönetiminde etkili olmasına büyük destek vermektedir. Çin, İran üzerinden gönderdiği mesajla, 2022 yılında, Irak’ta bin adet okul yapmak istediğini bildirmiştir.



    SADR NE YAPMAK İSTİYOR?

    Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, ABD patentli anayasaya dayalı olarak oluşan siyasal sistemin işlemediğini savunuyor ve bu sistemde radikal bir değişiklik yapmayı hedefliyor. Sadr, bugüne kadar uygulanan ulusal birlik hükümetleri yerine ulusal çoğunluk hükümeti kurmayı amaçlıyor, ancak başarılı olamıyor.

    Mukteda es-Sadr, siyasetten çekildiğini ilan ederek, Sadr Hareketi miletvekillerini istifa ettirerek, kendisine rakip olanların ortak bir aday çıkaramayacağını düşünüyordu. Mukteda es-Sadr, kendi sosyal tabanındaki gücünü kullanarak karşı tarafında hükümet kurmasının önüne geçmeye çalışıyordu. Fakat, Şii Koordinasyon Çerçevesi olarak anılan İran’a yakın olan gruplar, Tahran’dan gelen mesajlar doğrultusunda, ortak bir başbakan adayı olarak Seyit Ali Sistani adında anlaştılar. Bu durum da, Irak Arap milliyetçiliğinin temsilcisi Sadr ve taraftarları tarafından kabul görmemişti. Parlamento baskınıyla başlayan olaylar, bugün bütün Irak’ı kapsayan bir krize dönüştü.

    Bugün Irak’ın yönetici gücü olan Şiiler kendi içerisinde sonu nereye varacağı kestirilemeyen bir çatışmaya tutuştular. Bu durum, Irak’ın toprak bütünlüğü tehlikeye sokacak bir gelişmedir.



    IRAK PARÇALANMAK MI İSTENİYOR?

    Dış etkenlere açık, iç dinamikleri çok farklı, etnik ve mezhepsel çatışmalara meyilli bir ülke olan Irak’ta yaşamakta olan toplumsal krizin ne gibi sonuçlar üreteceğini bugünden kestirmek çok zor. Yaşanmakta olan siyasi krize bir çözüm bulunamaması durumunda krizin bir iç çatışmaya dönüşmesinden korkuluyor.

    Sadr, Iraklı Şiilerin ”Büyük Ayetullah” olarak saygı duydukları babası Muhammet es Sadr’ın öldürülmesi üzerine ailenin başına geçmiş ve Irak’ın işgali sonrasında 2003 yılında Sadr Hareketi’ni kurmuştu. Iraklı Şiilerin büyük bir bölümünde etkili bir toplum önderi olan ve toplumsal dinamikleri iyi bilen Sadr, ülkesinin toprak bütünlüğünü koruyabilmek için, ABD’nin dayattığı anayasaya göre oluşturulan düzen yerine, olabildiğince demokratik kurumsal yapılara dayalı çağdaş bir devlet düzeni kurmayı hedefliyor.

    Irak’taki siyasal ortama bağlı olarak siyasal sistem de değişirken ortaya çıkan farklı güç dengeleri Mukteda Es-Sadr’ın hayata geçirmeye çalıştığı reformları hayata geçirmesine ne ölçüde izin verecektir? Şii gruplar arasında giderek derinleşen mücadele Irak’ı sonu belirsiz bir maceraya sürükleyebilir.

    Irak’ın bundan sonraki “hikayesi”, Irak’ın toprak bütünlüğünden söz eden bölgesel ve küresel güçlerin bu söylemlerinde ne ölçüde samimi olduklarına bağlı olacaktır.

    Papa Françesko’nun 7 Mart 2021’de Irak Kürt Bölgesi Yönetimi merkezi Erbil’i ziyaret etmesi, ziyaret anısına astırılan pullarda ülkemizin bir bölümünün “Kuzey Irak Kürt Yönetimi” sınırları içinde gösterilmesi, İran ve ABD yörüngesine girmeyi kabul etmeyen Mukteda Es Sadr’ın taraftarlarının parlamento binasını basmaları, Maliki’nin tehditlerine rağmen ülke yönetiminde söz sahibi olmak istemeleri Türkiye tarafından dikkatle izlenmektedir.


    ABD, Papa Frençesko’nun ziyaretiyle olaya ruhani bir boyut kazandırarak, hedefine Hıristiyan dünyayı arkasına alarak yürümek istiyor. Irak konusunda, Astana Süreci ortağımız İran ile aynı görüşleri paylaşmıyoruz. Irak’ın kuzey bölgelerinde ısrarla sürdürdüğümüz Pençe-Kilit ve Pençe- Şimşek operasyonlarıyla, “Gelişmeleri yakından izliyorum; bir oldu-bittiye kesinlikle razı olamam” mesajı veriyoruz.

    ‘Irak’taki gelişmelerle ne ölçüde ilgili olmalıyız’, ayrı bir yazı konusudur.


    www.AzadMedia.az

    Mətndə səhv var? Onu siçanla seçin və Ctrl+Enter düyməsini basın.
    OXŞAR XƏBƏRLƏR

    Köşə
    XƏBƏR LENTİ
    BÜTÜN XƏBƏRLƏR