Azadmedia.az - a özəl olaraq - 28 iyul 2021-ci il tarixindən etibarən Aralıq dənizi və Egey bölgələrində bir çox nöqtədən başlayan meşə yanğınlarında terror şübhəsi, ötən günlərdəki İstanbul hadisəsi terrorizmi və onunla əlaqələri yenidən gündəmə gətirib. Bu istiqamətdə terrorun nə olduğunu və qarşısının alınması yollarını qiymətləndirmək faydalı ola biləcəyi düşünülərək bu məqalənin mövzusu terror olaraq təyin edilmişdir.
Gördüyünüz kimi, terrorizm hər cür məhv və yox etmək üçün yönəldilmiş fəaliyyətdir. Bunda nöqsanları düzəltmək, yanlışdan dönməyə məcbur etmək kimi müsbət cəhət yoxdur və sosial, siyasi və iqtisadi baxımdan hər hansı bir cəmiyyəti və ya ölkəni məhv etməyə yönəlmiş hadisələr məcmusudur.
Terror fəaliyyəti, ümumiyyətlə, bir bölgədə, ölkədə və ya dünyada ümumi fəaliyyətə qarşı çıxmaq və ya nizam-intizamı devirmək üçün həyata keçirilən hər cür qeyri-qanuni fəaliyyət kimi müəyyən edilə bilər. İnsanlığın var olması ilə birlikdə terror kimi səciyyələndirilə bilən praktikaların olduğunu vurğulamaq olar. Məsələn, “Habil və Qabil” arasında yaşanan öldürmə hadisəsi də insanların müxtəlif duyğularla əlaqədar olaraq dəhşətə gəlməsinin ilk terror hadisəsi nümunəsidir.
Terörün en genel ve kapsayıcı tanımını 12/4/1991 yılında 3713 kanun numarası ve 20843 sayıyla kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Terörle Mücadele Kanunu yapmaktadır “Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir”.
Terörü ortaya çıkaran sebepler ekonomik, siyasi, sosyo-kültürel ve psikolojik unsurlar olabilmektedir.
Toplumlarda doğal olarak var olan bu tür farklılıklar, terör örgütleri tarafından bir araç olarak kullanılıp ülkelerin kalkınması engellenip zarar görmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır. Çünkü, kalkınma ve büyüme için huzur ve güven ortamı olmazsa olmazlardandır. Özellikle yoksulluk ve işsizliğin yüksek olduğu ülkelerde terör örgütlerinin propaganda yapmaları ve taraftar toplamaları daha kolay olmaktadır.
Terör örgütleri, ülkelerdeki etnik, dini, mezhebi, ekonomik ve kültürel farklılıkları devletlerin politikalarına bağlayarak toplumun ayrışmasını ve düşmanlık duygularının gelişmesini sağlamaya çalışmaktadırlar.
Türkiye’de 1960’lı ve 1970’li yıllardan beri sol, dini ve etnik temelli terör gruplarının varlığı bilinmektedir. Bu örgütlerin süreklilik gösterebilmeleri ve toplum üzerinde zaman zaman olumsuz etkiler yaratabilmeleri ise dış desteklerinin olmasına bağlı olmuştur,
Terör tüm insanlığın ortak problemidir. Ancak, terör ile mücadelede tüm dünya ortak hareket etmemektedir. Bu nedenle, terör faaliyetlerinin önlenmesi zorlaşmaktadır. Türkiye ise terör konusunda uzun yıllardan beri mücadele eden ülkelerden birisidir. Yaşanan terör faaliyetlerinin uzun yıllar sürmesinin temel sebebi üstte belirtildiği gibi, dış desteğin devam etmesidir.
Terör ile mücadele zordur. Çünkü, Terör faaliyetlerinde kullanılacak kişi veya grupların bu faaliyetlerden önce “zihinleri kirletilmiş” olur.
Bu nedenle, diğer herhangi bir alandaki eksiklikler düzeltilebilir. Örneğin, yoksullukla mücadele edilerek insanların refah düzeyleri düzeltilebilir veya yolları olmayan ya da bozuk olan bir ülkedeki bu eksiklik zamanla düzeltilebilir. Ancak, özellikle çok genç yaşlarda zihinleri kirletilerek terör faaliyetlerini bulaştırılan insanların düzeltilmesi ve topluma kazandırılması oldukça güç olmaktadır. Bu nedenle, tüm devletlerin gençler bu tuzağa düşmeden önlemler almaları zorunludur. Bunun en etkili yolu ise eğitim sisteminin bu doğrultuda insanları aydınlatıcı özellikler taşımasıdır.
Etkili bir eğitim modeli ise OKUYAN-DÜŞÜNEN-TARTIŞAN-ÜRETEN İNSAN yetiştirecek şeklinde dizayn edilmelidir.
21. yüzyılın ekonomik, sosyal ve üretim yapısı da bu tarzda bir yetişmiş insan modelinin oluşturulmasını gerektirmektedir. Bu doğrultuda yetiştirilen toplum üyelerinin teröre ve terör faaliyetlerine bulaşmaları mümkün olmayacaktır. İyi bir eğitim modeline sahip olmayan ülkeler, terör faaliyetleri için daha uygun hedefler haline gelebilmektedirler. Bu konuda Ali Şeriati’nin şu sözü çok anlamlıdır: “Okuyun, çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akar”. En çok ölümlerin yaşandığı coğrafyaların veya ülkelerin, en az okunan coğrafya ve ülkeler olduğu biraz araştırma yapıldığında kolayca anlaşılmaktadır. Bu bakış açısıyla Türkiye’deki terör olaylarının bitirilmesi mücadelesinde maddeler halinde şu hususların önceliklendirilmesi önerilebilir:
Halkın doğru bilinçlendirileceği “iyi bir eğitim” (yukarıda sunulan Okuyan-Düşünen-Tartışan-Üreten İnsan modeli oluşturulması doğrultusunda, öğretmen, din adamı, aile ve ilgili kurumların işlevselleştirilmeleri gerekir),
Adil gelir dağılımı (Türkiye’de özellikle bölgesel gelir dağılımının giderileceği ekonomik önlemlerin alınması gerekmektedir),
Doğru din eğitimi (değişik grupların mezhepçilik veya bağnaz bir din anlayışla diğer mezhep veya dinleri kafir, öldürülmesi gerekenler gibi algılatarak topluma verdikleri yanlış din öğretileri önlenmelidir. Bunun için Rus Çarı I. Petro’nun 1725’teki vasiyeti özellikle islâm dini içindeki sünni ve şii mezhep mensupları arasına sokulmak istenen düşmanlığı anlamak için okunabilir),
İktisadi kalkınmanın sağlanması (iktisadi kalkınmanın sağlanması demek, toplumsal refah düzeyinin yükseltilmesi demektir. Refah düzeyi yükselen toplum üyeleri terör gruplarının tuzağına düşmezler),
Sosyal güvenlik kurumlarının kurulup geliştirilmesi (Türkiye daha önce uyguladığı “yeşil kart” ve sonrasındaki “genel sağlık sigortası” sistemi, bakım yardımları, işsizlik sigortası gibi uygulamaları ile gelişmiş ülkelere yakın düzeylerdedir. Yapılan uygulamaların toplum üyelerinde etkili yöntemlerle duyurulması ve tanıtılması teröre olan sempatinin azalmasını sağlayabilecektir),
Terörün finans kaynaklarının kesilmesi (Avrupa’daki uyuşturucu ticaretinin yaklaşık % 80’inin Türkiye’ye karşı olan terör örgütleri tarafından kontrol ediliyor olması, finans kaynağının kesilmesinin önemini ortaya koymaktadır),
Uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi (devletler arasında terör konusunda tam bir konsensüs sağlanamaması ve birlikte mücadele edilememesine bağlı olarak terör ile mücadele zor olmaktadır. Bu nedenle, devletler arasında güçlü bir mutabakat sağlayacak düzenlemeler yapmak gerekmektedir),
Demokrasi ve özgürlüklerin yaygınlaştırılması (devletlerin “özgürlüğün olmadığı yerde üretim olmaz”, “üretimin olmadığı yerde de refah olmaz” anlayışı ile hareket etmeleri gerekir. Aksi taktirde, terör gruplarının kullanımına müsait bir toplum üyeleri yetişir ve mücadele zorlaşır),
Devletin güçlendirilmesi (devletin güçlendirilmesinden baskıcı bir devlet değil, terör ve teröre sebep olanları etkili ve hızlı bir şekilde toplumdan ayıklayabilen ve adalet dağıtan bir devlet kastedilmektedir. Böylece, toplum üyelerinin huzur ve güven ortamında yaşamaları sağlanarak teröre sempati duyulmaması sağlanacaktır).
Toplumsal moralin yüksek tutulması ve birlik ve beraberlik ruhunun devam ettirilmesi (özellikle son yıllarda “melez terör” de (terör örgütlerinin geçişgenliği, PKK-DAEŞ arasında olduğu gibi) denilen bir olguyla terör faaliyetleri yaşanmaktadır. İşte bu tür yapılarla ancak yüksek moral ve ulusal birlik içinde verilen mücadeleler başarılı olur),
Türkiye, terör örgütlerinin yapılandığı eğitim, din, iş dünyası, devlet içinde kadrolaşma, medya gibi alanlarda önemli mücadeleler vermektedir. Mücadelenin başarısı siyasi partiler başta olmak üzere, tüm toplum kesimleri arasındaki birlik ve beraberliğe bağlıdır.
Tarihteki ve günümüzdeki her türlü terörü ve destekçilerini bir kez daha lanetliyorum…..