MÜHARİBƏ İQTİSADİYYATI
Azadmedia.az - a özəl olaraq - Ən ümumi formada müharibə iqtisadiyyatı, sülh dövründə müharibə ehtimalı yaranarsa ona hazırlaşmağı, müharibə ehtimalı yarandıqda lazımi tədbirləri görməyi, müharibə və müharibədən sonra lazımi tədbirlərin davamlılığı təmin edərək, müharibə zamanı bütün bəlaların qarşısını almağa çalışmağı hədəfləyən iqtisadi təcrübələrin bütünüdür. Bu proseslər arasında ən çox xərc və investisiya tələb olunan sahə silah və hər cür müdafiə xərcləridir.
Müharibə isə, ölkələrin silahlı müdaxilə və ya müxtəlif üsullarla bir-birini məğlub etmək və ya məhv etmək səyləri kimi ifadə edilə bilər.
Demək olar ki, iki növ silahlı müdaxilənin mövzusu olan, üç növ silahlı müdaxilənin mövzusu deyil, ölkələrin bir-birini məhv etməyə çalışdığı müharibədən söz açmaq olar.
Silahlı müdahale konusu olan savaşlar; iki ya da daha çok ülkenin silah kullanarak gerçekleştirdikleri savaş ve Bir ülkenin kendi içerisinde değişik grupların birbirleri veya devlet ile yürüttükleri savaştır. Bunlardan birincisine uluslararası savaş, ikincisine ise iç savaş denilmektedir. Silahlı mücadele içermeyen savaşlar ise; soğuk savaş, ekonomik savaş ve siber savaşlardır. Soğuk savaş ülkelerin birbirlerini çatışmaya girmeden yürüttükleri propagandalar ile yenmeye yönelik gerçekleştirdikleri savaştır. 1991 yılında SSCB dağılıncaya kadar ABD ile bu ülkenin yürüttükleri savaş soğuk savaştır. Ekonomik savaş ülkelerin karşı ülke veya ülkeleri ekonomik darboğaza sokarak istediklerini yaptırmaya çalıştıkları savaştır. ABD’nin İran’a uzun yıllardan beri uyguladığı ambargolar ve Rusya-Ukrayna savaşında ABD ve AB’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar ekonomik savaş örnekleridir. Günümüzün en önemli savaş yöntemlerinden birisi de siber savaştır. Siber savaş ülkelerin teknolojiyi kullanarak karşı ülke veya ülkelerin sistemlerini çökertme üzerine kurulu bir savaş yöntemidir. Bu sistem de sonuçta ekonomik çöküşü amaçlayan yöntem olarak değerlendirilebilir.
İnsanoğlunun varoluşundan beri menfaat çatışmalarına bağlı olarak savaşlar da hep var olmuştur. Ancak başlangıçta kişisel güce dayalı savaşların yerini günümüzde teknolojik gelişmelere bağlı olan savaşlar almıştır. Bu doğrultuda, ülkeler ne kadar çok teknoloji içerikli ve yok edici etkiye sahip silahlara sahiplerse, o kadar çok savaş başarısı elde edme gücüne sahip olmaktadırlar. Süper güç olarak nitelendirilen ABD, Rusya ve Çin gibi ülkeler bu alana en çok yatırım yapan ve önemli bir ekonomik potansiyel yaratan ülkelerdir. Diğer taraftan günümüzde savunma veya savaş için üretilen ürünlerin büyük bir ekonomik yönü bulunmaktadır. Her şeyden önce özellikle ABD gibi ülkeler bu alana büyük bir yatırım yapmaktadır. Büyük güçlerin etki alanında olan ülkeler ise bu güçlerin de yönlendirmeleri ile savunma alanına büyük kaynaklar ayırmaktadırlar. Böylece önemli ekonomik etkiye sahip olan savaş kavramı “savaş ekonomisi” kavramını doğurmaktadır.
Savaş teknolojisi veya silahını üretmek ise büyük ekonomik kaynak gerektirmektedir. Böylece savaşın ekonomiyi, ekonominin de savaşı etkilediği iki yönlü bir ilişki ortaya çıkmaktadır.
2020 yılı verilerine göre, 1 trilyon 981 milyar dolar ordulara küresel harcama yapılmıştır. Bu rakam küresel Gayri Safi Milli Hasılanın (GSYH) yüzde 2,4'ünü oluşturmaktadır. Bu rakam ile dünyadaki tüm soru ve kötü beslenme sorunları çözülebilir. Dünyanın en fazla askeri harcama yapan ilk 10 ülkesine bakıldığında; ABD 778 milyar dolar ile birinci sırada yer almaktadır. Çin 252, Hindistan 72,9, Rusya 61,7, İngiltere 59,2, Suudi Arabistan 57,5, Almanya 52,8, Fransa 52,7, Japonya 49,1, Güney Kore 45,7 milyar dolar askeri harcama yapmıştır. Türkiye ise 17,7 milyar dolar ile 16’ıncı sırada yer almaktadır.
Aynı yıl için en çok silah ihraç eden ülkelere bakıldığında ise, ilk beş ülke ABD (yüzde 37), Rusya (yüzde 20), Fransa (yüzde 8,5), Almanya (yüzde 5,5), Çin (yüzde 5,5) şeklinde sıralanmaktadır. Küresel silah ithalatındaki paya göre ise Suudi Arabistan yüzde 11’lik pay ile birinci sırada yer almaktadır. Bu ülkeyi Hindistan yüzde 9,5, Mısır yüzde 5,8, Avustralya yüzde 5,1, Çin yüzde 4,7 ile takip etmektedir.
Sadece bu verilere bakarak, savaşların çıkmasında temel sebebin gelişmiş ülkeler olduğu söylenebilir. Bu ülkeler veya büyük şirketler yeni savaşların çıkmasına vesile olarak veya tetikleyerek büyük ekonomik kazançlar elde etmeyi amaçlamaktadırlar (silah ihraç eden şirketler ve silah geliri açısından ABD’ye ait şirketler büyük çoğunluğu oluşturmaktadır). Bu çerçevede, ABD ve Rusya’nın Ukrayna-Rusya savaşından sonra kendi etki alanlarındaki ülkelere büyük silah satışları yapacaklarını bekleyebiliriz. Dünya bu savaştan sonra uzun süre savaş ekonomisi uygulamalarına sahne olacaktır.
Berlin Uluslararası Güvenlik ve Gelişim Merkezi’nden (ISDC) Tilman Brück tarafından yapılan incelemede; eğer 1970’ten beri savaş olmasaydı dünya ekonomisi yüzde 12 daha büyük olacaktı. Bunun refaha yansıması düşünüldüğünde, 85 trilyon dolarlık dünya GSYH’nın yüzde 12’si yaklaşık 10,2 trilyon dolarlık bir kaynağa tekabül ediyor ki, bu parayla dünyadaki tüm yoksulluklar giderilebilirdi. Afrika kıtasının 2020 yılı toplam GSYH’sı 2,3 trilyon dolardır. Bu göstergeler dünya kaynaklarının artan dünya nüfusuna rağmen, tüm dünyayı doyuracak düzeyde olduğunu ancak aç gözlü ve kan emici ülkelerin bunu bozduğunu göstermektedir. Genel anlamda dünya gelir dağılımına bakıldığında da durumun korkunçluğu anlaşılmaktadır. Dünya nüfusunun yüzde 1’i dünya kaynaklarının yüzde 50’sini kontrol etmektedir. Yine dünyanın en zengin yüzde 20’si ise dünya kaynaklarının yaklaşık yüzde 85’ini kontrol etmektedir. İşte bu durumun sürdürülebilirliğini kendileri açısından sağlayabilmenin bir yolu da, silah ve savaş ekonomisi yoluyla kaynakları kontrol etme çabalarıdır.
Son söz: Gelişmiş ülkelerin daha fazla kaynak elde etme çabaları savaşın, savaş da insanların yok olmasının bir sebebidir.