İstanbulda yaşadılan kor terror aktı bir qətliam və insanlığa qarşı cinayətdir!
Bazar günü İstanbulda İstiqlal küçəsində yaşadılan kor terror aktı bir qətliam və insanlığa qarşı cinayətdir. Bu kimi qaranlıq məqsədli hərəkətlərə son qoymağın ən təsirli yolu bu torpağı vətən kimi bilənlərlə əl-ələ verib sıralarını daha da sıxlaşdırmaqdır.
İstiqlal küçəsində cinayət yerində yüksələn qərənfil təpələri əslində qardaş Türkiyəmizin və xalqının bu cür terror aktlarından qorxmasının deyil, nifrətinin ifadəsidir.
İçişleri Bakanı Soylu, “Biz, bize verilen mesajı biliyoruz, bize verilen mesajı aldık” derken nasıl bir mesajdan söz ediyordu; bize verilen mesaj neydi?
İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırıyla bize verilen mesaj ile Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi üzerinden Avrupa ülkelerine ve özellikle eski Varşova Paktı üyesi ülkelere verilen mesajlar içerik açısından birbirinden farklı mesajlar değildir. Bütün bu mesajların bileşkesi, kurulmak istenen yeni dünya düzeninin lideri olabilme mücadelesidir. Bu mücadelede taraflar Türkiye’yi, kayıtsız şartsız kendi saflarında görmek istiyorlar. Türkiye, “Benim çıkarlarım da dikkate alınmalıdır” dedikçe de ilişkiler gerilmektedir.
Pazar günü İstiklal Caddesi’nde yaşanan ve 6 canımızı şehit olmasına, 81 canımızın da yaralanmasına neden olan bombalı eylem sonrasında yanıtını aradığımız tek soru, “Kim yaptı, neden yaptı?” sorusudur.
Bu soruya çok geniş yelpazede yanıtlar veriliyor. İçişleri Bakanı Soylu, “Biz, bize verilen mesajı biliyoruz, bize verilen mesajı aldık. Tekrar altını çizerek ifade ediyorum: Amerikan Büyükelçiliği’nin taziye dilemesini kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Kobani'yi, terör bölgelerini besleyen ve oradan Türkiye'nin huzurunu bozmaya çalışan bu anlayışa, kendi senatolarından para gönderen bir devletle müttefikliğimiz elbette tartışılmalıdır” derken,perde gerisindeki kuklacıyı işaret ediyor.
“PYD’Yİ KİM BESLİYORSA, PKK’YA KİM İÇ İSTİHBARAT SAĞLIYORSA…”
İçişleri Bakanı Soylu isyanına şöyle devam ediyor:
“Biz kimsenin düşmanı değiliz, kimsenin topraklarında gözümüz yok, kimseye kalleşlik yapmıyoruz, ama bu kalleşliklere elbette ki tahammül edecek gücümüzün kalmadığını ifade etmek istiyorum.
İstiklal Caddesi bizim nazlı kızımız. Bize ne cevap verildiğini, ne mesaj verildiğini iyi bir şekilde biliyoruz. Operasyonlar devam ediyor. Başarılı bir şekilde yapılan operasyonla elbette ki teröristler yakalandı. Eğer yakalamasaydık bugün Yunanistan'a kaçıracaklardı. Onun için, nasıl ve ne şekilde koordine edildiğini, nereden hareketlendiğini bildiğimiz bir terör yapısıyla karşı karşıyayız.
PYD'yi orada kim besliyorsa, PKK'ya kim iç istihbarat sağlamaya çalışıyorsa fail odur. Piyonları çok fazla tartışmanın bir anlamı yoktur. Dünyada çok fazla piyon bulunur. Bu milletin, en önemli hasleti piyonların kafasını kırmaktır. Allah milletimizin yardımcısı olsun.
Şunun bilinmesini isteriz: Bu aldığımız mesaja çok güçlü bir mesaj vereceğiz hem de çok güçlü bir mesaj.”
“…İstanbul'da 6 yıldır böyle bir terör olayı görülmedi. Sadece bu yıl 200 terör olayını engelledik ama terörün yüzü böyle acımasızdır. Siz 200 tane engellersiniz, bir tanesi patlar ve bütün canınızı yakar. Elbette altını çizerek söylemek gerekir, biz burada millet olarak birlik içinde, beraberlik içerisinde güçlü olmalıyız. Bunlara boyun eğmemeliyiz. Türkiye'nin etrafında istikrarsız bir cendere olduğunu biliyoruz."
“TÜRKİYE’NİN ÇEVRESİNDE İSTİKRARSIZ BİR CENDERE”
İçişleri Bakanı Soylu’nun, “Türkiye'nin etrafında istikrarsız bir cendere olduğunu biliyoruz" saptamasından yola çıkarak bu canımızı yakan bombalı eylemin arka planındaki dinamikleri olası dinamikleri sorgulayalım..
Olay öncesinde, Türkiye’nin böyle bir acı yaşamasına neden olabilecekkonjonktürel gelişmelerin ürettiği bir dizi koşul oluşmuş gibiydi. Herşeyden önce, The Wall Street Journal, Financial Times, The Daily Telegraph gibi küresel çapta tanınmış yayın organlarında, son yıllarda Türkiye’nin, bölgesel bir oyun kurucu olarak rolünün giderek arttığına dikkat çekiliyordu. “Putin’in Ukrayna savaşının gerçek galibi Türkiye” denilen yorumlarda, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin ile sürekli görüşebilen birkaç dünya liderinden bir olduğu” belirtilirken, Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmayan Türkiye’nin,
a) Ticareti artırma taahhüdüyle, Rusya’nın üzerindeki ekonomik basıncın hafifletilmesine önemli katkılarda bulunduğu,
b) Bu sayede, Batıdan gelen baskıları püskürtmekte geniş bir manevra alanı elde ettiği,
c) Rusya ile Ukrayna karşısında denge politikası yürütebilmesini daha da kolaylaştırdığı savunuluyor.
Batının saygın gazetelerinde yayınlanan bu değerlendirmeleri, Çin devlet Başkanı Ping’in Rusya’yı, Ukrayna savaşından dolayı eleştirmesiyle birlikte okuduğumuzda, Türkiye’nin elindeki kartların Rusya’nın elindeki kartlara oranla daha güçlü olduğu ve uygulanan yaptırımlar nedeniyle Rusya’nın giderek daha bağımlı duruma geldiği yolundaki değerlendirmelerin önemi artıyor.
GELİŞMELER VE İSTİKLAL CADDESİ’NDEKİ SALDIRI
“Bu oluşan tablo ile İstanbul’da, İstiklal Caddesi’nde yaşanan bombalı saldırının ilişkisi nedir?” sorusunun yanıtı, günümüzde yaşanan pekçok yerel görünümlü olayın arka planında küresel dinamiklerin olduğu gerçeğidir. Irak, Suriye, Ukrayna ve İran’da yaşanan gelişmelerin bileşik kaplar misali birbirleriyle ilişkili olduğunu, yeni bir dünya düzeni kurma bağlamında ABD ile Çin arasında yaşanmakta olan “Kuşak ve Yol” konulu müdadeleyigözardı ettiğimizde, yakın çevremizde yaşanan gelişmelerin nedenini bulmakta zorlanırız.
İstiklal Caddesi’nde yaşanan bombalı saldırıyı kim, neden yapmış olabilir?
Polisimizin ve istihbarat kuruluşlarımızın üstün başarısıyla kısa zamanda yakalanan terörist AhlamAlbashir’in itirafları açıklandığında, bazı gerçeklerin ipuçlarını öğreneceğiz.
Suriye’de, Aynel Arap’ta PKK uzantısı YPG tarafından eğitildikten sonra İstanbul’a gelen/getirilen Albashir’in, eylem sonrasında Yunanistan’a kaçırılarak infaz edileceği net olarak öğrenilmiş. Bu bakımdan, teröristin yurtdışına kaçmadan/kaçırılmadan ele geçirilmesi çok önemli. Albashir konuştukça, pekçok gerçeği, kimin dost kimin düşman olduğunu daha net anlayacağız.
“BİZE VERİLEN MESAJI ALDIK”
İstiklal Caddesi’ndeki menfur saldırı, bazı yorumcular tarafından, “Son derece karmaşık, amacı son derece belirsiz” olarak niteleniyor, fakat bizce günümüzde yerel ve küresel çapta ses getiren gelişmelerin bileşkesi, Çin’in büyük bir ısrarla hayata geçirmeye çalıştığı, üç kıtayı ve 65 ülkeyi ekonomik bağlarla birbirine bağlamayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” projesidir.
ABD, kendi açısından bir beka sorununa dönüşen bu projenin hayata geçirilmesini engellemeye çalışırken, küresel barışı tehlikeye sokan gelişmelerin fitillerini ateşlemekten çekinmiyor. Çin’in de, bunca hazırlığı, yatırımı çöpe atmaya razı olmayacağı anlaşılıyor. Nitekim, Endonezya’nın ev sahipliğinde Bali Adası’nda gerçekleştirilen 17. G-20 Zirvesi’ne iki yıl aradan sonra ilk defa katılan Çin Devlet Başkanı ŞiCinping, Biden ile yüzyüze yaptığı görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, "ticaret savaşı" veya "teknoloji savaşı" başlatmanın, ekonomik bağları koparmanın kimsenin çıkarına olmayacağını belirtti ve "Çin, mevcut uluslararası düzeni değiştirmek veya ABD'nin iç işlerine müdahale etmek istemiyor. ABD'ye meydan okuma veya onun yerini alma niyetinde değiliz" dedi.Fakat aynı ŞiCinping,in“savaşa hazırlanıyoruz” söylemi, küresel barışın ne büyük bir tehdit altında olduğunu göstermektedir.
İçişleri Bakanı Soylu,“Biz, bize verilen mesajı biliyoruz, bize verilen mesajı aldık” derken nasıl bir mesajdan söz ediyordu; bize verilen mesaj neydi?
İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırıyla bize verilen mesaj ile Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi üzerinden Avrupa ülkelerine ve özellikle eski Varşova Paktı üyesi ülkelere verilen mesajlar içerik açısından birbirinden farklı mesajlar değildir. Bütün bu mesajların bileşkesi, kurulmak istenen yeni dünya düzeninin lideri olabilme mücadelesidir. Bu mücadelede taraflar Türkiye’yi, kayıtsız şartsız kendi saflarında görmek istiyorlar. Türkiye, “Benim çıkarlarım da dikkate alınmalıdır” dedikçe de ilişkiler gerilmektedir.
MESAJLARIN HEDEFLERİ
Heriki mesajın da hedefi, Avrupa ülkelerini ve Türkiye’yi NATO şemsiyesi altında toplayan ABD’nin küresel lider konumunu devam ettirebilmesidir. Avrupa Birliği ülkelerinin, NATO’dan bağımsız bir Avrupa Ordusu kurması, Çin ile elele vererek “Kuşak ve Yol” projesini hayata geçirmesi istenmiyor.
Aynı şekilde, Türkiye’nin de, Çin’i yakın bir gelecekte küresel ekonominin lideri konumuna yükseltecek olan “Kuşak ve Yol” projesine Azerbaycan ile birlikte geçit vermesi istenmiyor.
Semerkant’ta gerçekleştirilen Türk Devletleri Teşkilatı zirvesinde, Macaristan ve Türkmenistan’ın yanı sıra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) de gözlemci üye olarak teşkilata alınmalarıyla ortaya çıkan tablo, kendilerinden başka bir küresel gücün oluşmasını hazmedemeyen birilerini rahatsız etmiştir.
Bütün bunlar yanyana konduğunda, bu gibi terör saldırılarının “Türkiye’yi,7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimleri arasında olduğu gibi, yeni bir terör ve kaos ortamına sokmayı hedeflediği” yorumları yapılıyor. Savunma sanayiinde büyük atılmılar yapan Türkiye, pandemi, enerji krizi, küresel ısınma, gıda krizi oluşmasını önlemek amacıyla tahıl koridoru oluşturma girişimi gibi küresel sorunların yanı sıra terör olaylarıyla da yorulmak isteniyor.
Pazar günü İstiklal Caddesi’de yaşadığımız kör terör eylemi bir katliamdır ve insanlık suçudur. Böylesi karanlık hedefli eylemleri bitirmenin en etkili yolu, bu toprakları vatan bilenlerin elele gönül gönüle olması ve saflarını sıklaştırmasıdır. İstiklal Caddesi’ndeki olay yerinde yükselen karanfil tepeleri, insanlarımızın bu tür terör eylemlerine karşı duydukları korkunun değil, nefretin ifadesidir.